16 Nisan 2016 Cumartesi

Değerini Bil//Nora Roberts Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Bir hafta da okuyup bitirdiğim kitaplara ne yazık ki anca bir hafta sonrasın da yorum yazıyorum. Son bir kaç aydır kitap okuma sayımda ciddi bir düşüş var. En fazla 4 gün elimde olan kitaplar şimdi bir haftasını doldurmadan rahat edemiyor :( Üzülüyorum bu konuda ama yapacağım pek bir şey de yok. Öyle ha deyip de hemen elime kitabımı alıp okuyamayacağım bir dönemdeyim de :/
Neyse her yazı başında yazdığım iç dökmeleri burada bırakıp yorumuma geçeyim.
Uzun zamandır Nore Roberts kitabı okumuyordum. Elimde 3 serisi ve tekli kitapları var ama seri bitirme düşüncesiyle Değerini Bil kitabını okumaya başladım. Şimdi diğer serilere göz dikmeden kısa zaman da en son kitap olan Ömrüm Senindir kitabını da okuyayım^^


Laurel McBane ne zaman desteğe ihtiyaç duysa arkadaşlarına güvenmiştir, özellikle de en büyük hayali olan yemek okuluna gitme şansı ailesinin maddi sorunları yüzünden suya düşmek üzereyken. Şimdi Laurel arkadaşlarının cömert yardımını, müşterilerinin düğünlerinde yaptığı birbirinden lezzetli pasta ve şekerlemelerle ödüyor. 
Laurel aşka ve romantizme elbette inanmaktadır - tabii teoride. Ancak diğer kadınların arzuladığı tüm o zevkler konusunda oldukça çekingendir. 
Parker'ın ağabeyi Delaney Brown gibi güçlü ve zeki erkekleri beğenir - hatta çocukluğundan beri Del'e delicesine âşıktır. 
Bazı aşklar diğerlerinden daha uzun sürmekte ve buna inanan Laurel, üst düzey bir avukat olan Del'in hâlâ erişilmez olduğunu düşünmektedir. 
Bir gece Laurel'ın hızla değişen ruh hali, Del ile öfke dolu, ateşli ve baş döndürücü bir biçimde öpüşmesine neden olur. Paylaştıkları bu tutku dolu öpücük hayatlarında bir dönüm noktası olacaktır...


Konumuzdan sonra karakterlerimize bakalım^^ Laurel karakterini ilk iki kitapta az da olsa tanıyoruz. Doğrusu ilk iki kitabı taaa 2014 yılının Mayıs ayında okumuşum :O Ve bir çok şeyi unutmam çok normal. Bunlardan biri de Laurel'in önceki kitaplarda olan davranışını hatırlamıyor olmam. Kitabın konusunu okuyunca aklımda bir şekil belirdi. Az utangaç, kendi halinden bir kız ve küçük yaştan beri arkadaşının erkek kardeşini sevmen biri. Bunları insan okuyunca aklına gelenler belli ama bu kitapta Laurel öyle değildi. Belki seri de en çok sevemediğim karakter Laurel oldu her halde. Del bir tane tabii ama Laurel öyle değildi benim açımdan.
Vows Düğün Organizasyon şirketin de pasta ustası olan  Laurel pastaları ve ikramları ile bütün gelinlerin aklını alır. Geçmişin de yaşanan aile içi düzensizlik hayatını tam etkileyeceği zaman da birisi tarafından yardım alınca hakkını verip emeklerini ziyan etmez ve harika bir aşçı olur.
Kendisini başta dediğim gibi sevemedim. Çok değişik bir karaktere de sahipti ama bazı yönlerini de yabana atmamak lazım. Biraz daha fazla olsaydı bu yönleri benden artı puan alabilirdi.


Del, Parker'ın erkek kardeşi ve kasabanın en ünlü avukatlarından biridir. Aileden gelen varlık sebebiyle çevresi, arkadaşları ve dostları çoktur ve yakınları için elinden gelen her şeyi yapar. Parker kadar Mac, Emma ve Laurel'ide kız kardeşi gibi gören Del'in bir zaman sonra gözleri açılır ve çevresinde büyüyen ve güzelleşen Laurel'i fark eder ama yine bazı şeyleri kendine  yediremez ve yoluna aynı şekilde devam eder. Ta ki bir gün Laurel'in gazabına uğrayıp sonradan olanlar kafasını daha çok karıştıracağı zamana kadar.
Del Carter'dan sonra favori erkek karakterim oldu^^ Kendisini pek bir sevdim. Hele Parker'a olan sevgisi ve yardımları yok mu harikaydı. Kendisi hakkında olumsuz bir yorumum yok :D 


Diğer karakteri zaten diğer kitaplardan tanıyoruz. Pek bir değişiklik yoktu. Yine Mac'in annesi ortalığı karıştırdı, heyecanlı, capcanlı düğünler ve onların kaprisli, sevecen gelinleri oldu. Her kitapta ayrı bir olay oluyor, bundan da bekledim açıkçası ama olmasıyla bitmesi bir oldu :D Bu kitapta karakterlerimiz tatile gidiyor ve yazar öyle bir anlatmış ki insanın tatile gitme isteği tavan yapıyor ne yalan :D O sahneler, diyaloglar ve sonrası harikaydı ama yazar Del ve Laurel'in hikayesini pek güzel yazamamış. Umduğumu pek bulamadım. Laurel'in sürekli aksi hareketleri beni sinir etti, acaba burada nasıl bir atarlılık yapacak falan deyip durdum. İlk iki kitapta da böyle miydi hatırlamıyorum ama bu kadarını beklemiyordum.
Sonrasın da bütün karakterler arasında bir bahis yapıldı. Bu bahis ne söylemem ama o kadar itici bir şeydi ki anlatamam. Komik miydi, evet komikti ama gereksizdi de. Bunlar haricinde başka bir şey yoktu. Yazarın kalemini seviyorum. Kurgusu da iyi ama hep iyi olacak diye bir şeyde yok ;)


Serimizi devam ettirenler kesinlikle okumalılar. Ama tavsiye etmem biraz saçma olur. Zaten kitap serinin ortancı kitabı, her kitapta ayrı kişiler ve olaylar anlatılıyor, seriye eksik kitapla devam edilmesi mantıksız olur yani :D Bu kitap için tavsiye kısmını es geçer direk seriyi öneririm ;) Yarın ve Daima serisini geçemez ama 4 kitaplık bir seri olarak okunulası^^ Ve en kısa zaman da son kitabı okuyup seriye noktayı koyacağım :D



Serimiz hakkında^^



Kitaplar için sadece hangi kitapta hangi çift var onu söyleyebilirim ;)

Beyaz Düşler//Mac&Carter^^ (Yorum İçin Tık Tık!!)
Bu Güller Senin//Emma&Jack^^ (Yorum İçin Tık Tık!!)
Değerini Bil//Laurel&Del^^
Ömrüm Senindir//Parker&Mal^^



Kitaba puanım 5/3



Alıntılar^^


Bu işin sona erdiğini düşünüyor olabilirsin ama yanılıyorsun. Ayakkabıların elimde. Kırk sekiz saat içinde iletişime geçmezsen Prada ayakkabıların ölür.

Alıntıya not: Tehdidin böylesi :D

*****

Sevgili ayakkabı kaçırıcısı: Kaçtık ve FBI'a haber verdik. En iyi adamları yolda.
Prada Ayakkabılar.

Aılıntıya not: Böyle son buldu diyebilirdim ama öyle olmadı :P


*****

Parker her insanın, her kalbin öteki parçasının olduğuna kesinlikle inanıyordu. Bir eşi olduğuna. Buna her zaman inanmıştır ve yaptığı işte bu kadar iyi olmasının sebeplerinden biri de bu sarsılmaz inançtı.



Yorumun sonun agelmiş bulunmaktayız^^ Başka yorumlar da görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^






Müziklerden Seçmeler^^

Merhabalar^^

Eskiden her hafta yaptığım haftanın müziklerini bir zaman sonra bıraktım ama arada aklıma estikçe son zamanlar da dinlediğim şarkıları sizlerle paylaşmaktan vazgeçemiyorum :D Bu yazımda onlardan biri^^ Son zamanlar da müptelası olduğum şarkıları şimdi sizlerle buluşturacağım ;)



İlk olarak T-Pop'umuzdan seçmeler olsun^^

Yaz dönemine damgasına vuran Buray sadece İstersen şarkısı ile gönüllere taht kurmadı, diğer şarkıları Gitmem Gerek, Kimsenin Suçu Yok ve Sen Sevda mısın? İle de çok beğeni kazandı.
Gitmem Gerek şarkısını Baba Candır dizisinden sonra herkes bi sever oldu, onlardan biri de bendim^^ Çok anlamlı sözler var ve Buray'ın sesi insanın içine işliyor. O kadar yetenekli bir sanatçı^^

İşte o şarkılar^^


Kimsenin Suçu Yok

Buraya bir not düşmek istiyorum. Plak şirketi klipleri ve böyle akustik videolar haricinden şarkıları Youtube'da tutmuyor. Hemen siliyor. Evet alan, çalan çok ama bu da biraz fazla değil mi dedirtiyor. Şahsen ben Spotify kullanıyorum onda sıkıntı yok ama Pc'de genel de Youtube'dan dinliyorum. Neyse akustik takılırız artık :D

Normal halini dinlemek isteyenler için Tık Tık!



Gitmem Gerek

Bu da akustik versiyon ve ne yalan olmamış. Böyle olmuyorsa klip çeksinler lütfen :P

Baba Candır dizisinde çalınan halini izlemek için Tık Tık!!




Buray'ı arkada bırakırken gelelim K-Pop'a^^

Beast Suju'dan sonra en sevdiğim grup^^ Her bir şarkısı, klibi olay. Bunları çoğu kez söylediğim için direk şarkıya geleyim^^



Yey^^

Şarkıyı çok seveceksiniz, hele dansları falan harika^^ 



İkinci şarkıları ise We Up^^



Bu şarkıya klip ve özel video yok. O yüzden canlı performanslarıyla dinliyor, izliyoruz^^ Ve diyorum keşke klibi olsaymış :D Bunun da dansı harika^^ Zaten Beast her anlamda harika^^



Son olarak Chen ile devam edelim^^




Descendants Of The Sun dizisi için OST seslendiren Chen Everytime şarkısını mükemmel söylemiş^^
Hastasıyız dede!! :D Sadece Chen'e değil diziye de hastayız^^ Yakın yorum ile sizlerle olurum :*




Bir yazının daha sonuna geldik^^ Son zamanlar da müptelası olduğum müzikler bunlardı. Yakın zaman da yerlerini başka şarkılar alır ama her zaman aklımda olacaklar^^ :D



Başka yazılar da görüşmek üzere^^

Buralarda da varım^^





8 Nisan 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #8 Kore Fenomeni^^

Herkese bir kez daha merhaba^^

Haftanın Blogu yazıma hoş geldiniz^^ Bu hafta yine seçkin bir blog tanıtımı yapacağım. Belki çoğunuz tanıyor belki tanımıyor. Ama tanımayanların bir göz atması gereken bir blog olacak bu hafta ki tanıttığım blog^^

İlk olarak geçen hafta ki blog linklerini verip yazıma devam edeyim^^

HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Beşinci Hafta İçin Tık Tık!!
Altıncı Hafta İçin Tık Tık!!
Yedinci Hafta için Tık Tık^^



Başlıkta da gördüğünüz üzere bu hafta ki şanslı blog Kore Fenomeni^^ Kendisini tanıyalı daha bir kaç ay oldu ama yıllardır tanıyormuşum gibi. Çünkü o bir kitap seveeeeer, Kore seveeeeer!!! Daha ne olsun aa dostlar^^




Boş zamanlarımda ve direk önüme düştüğün de hemen yazılarını okuyorum. Ne yazık ki telimi elime alayım da  bloggerlar ne yazmış, bir okuyayım gibi bir huyum yok :( Zaten bunu yapacak zamanım da yok ama eğer ilgimi çekiyorsa hemen okuyup yorumumu bırakıyorum^^
Gerçi çok yorum da bırakan biri de değilim :( Bu konu da kendimi çok soyutluyorum, ama sıklıkla yapsam iyi olacak :/
Neyse blogumuza gelecek olursak, her türlü bilgi bulabilirsiniz bu blog da. Yeri geldi mi Kitap tavsiyesi yeri geldi mi pasta, kurabiye tavsiyesi^^ Her telden çalan bloglara hastayım ama ben yapamıyorum :/ Kitap yorumu zor giriyor gerisini siz düşünün :D


En son yazdığı yazısı evlilik yıl dönümü hazırlığı yazısıydı. Ve evet bu yazısı ile kendisinin evli olduğu öğrendim :D Doğrusu kendisinin benim yaşlar da ve bekar diye biliyordum ama çeşitli yazılarını okuyunca benden büyük ve daha 3 yıllık evli olduğunu öğrendim^^ Bu sebeple evlilik yıl dönümlerini kutlar, yeni yaşının ise mutluluk, huzur ve sağlık getirmesini dilerim^^^






Evlilik Yıl dönümü hazırlığını gibi güzel püf noktalar yazan Kore Fenomeni kendi elleriyle yaptığı kurabiye, yemek tarifleri ile bizi bilgilendiriyor^^


Evet başta dediğim gibi kendisi Kore sever^^ Zaten isimden anlaşıldığı üzere Kore fanı^^ Kore dizi, filmleri hakkında bilgi alabilirsiniz^^ Ayrıca yabancı filmler de izlemekte, o konuda da bilgi edinebilirsiniz^^




Son olarak kitap yorumu da yapıyor dedim ama bunu Kore Fenomeni blogun da yapmıyor. Buna özel Wordpress'de bir blogu var^^ Eğer yorumlarını merak ediyorsanız birazdan linkini vereceğim^^ Bu Wordpress biraz sıkıntılı diye ilk açtığı zaman üye olamadım ama şimdi üye oldum ama yanlış şifre girmekten 18 dakika verdi :P Onu bekliyorum şimdilik :D


Blogunu tanıdığımıza göre blogger hakkında da az biraz bilgi vereyim^^ Başta dediğim gibi kendisini daha bir kaç ay oldu tanıyalım ama takip ettiğim ve sevdiğim bir blog ve blogger oldu^^ Kişiliği hakkında daha yeni yeni kendisini tanıyorum ama yazılarına hayranım. Çok güzel yazıyor^^

Uzun lafın kısası bu blogu da takibe alın canlar,size harika bloglar tanıttığımı canı gönülden söylemek isterim. Tabii zevk meselesi belki yazılanların hiç biri ilginizi çekmiyor, onun hakkın da bir şey diyemem ama size hitap edenler varsa bir kere şans verin derim başka bir şey demem^^


Sosyal Medya hesaplarına gelecek olursam^^

Blog İçin; Kore Fenomeni
Kitap Yorumları için; Ehli Dünya
Instagram Hesabı da var ama ne kadar gizli, açık bilemediğim için linkini veremeyeceğim, siz takip edince öğrenip isteğe bağlı takip edersiniz^^


Bir Haftanın Blogu yazısının daha sonuna geldik^^
Başka yazılar da görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^





Ada//Lynne Matson Kitap Yorumu^^

Herkse merhaba^^

Yine Cuma ve ben yine yazı yazıyorum :D Neden yazmadığımın mazeretini diğer yazılarım da söylediğim için şu an kafanızı şişirmek istemiyorum :D Ve hemen Ada kitabımızın yorumuna başlıyorum ;)
Yağmur Yağarken kitabı bitirdikten sonra kitaplıkta uzun bir kitap araması yaptım. En sonun da My Twin'in bazı nedenlerden dolayı yarım bıraktığı Ada'yı aldım ve iyi ki de almışım dedim. Biraz daha uzatmam pişman olmama neden olabilirdi. Hazır ikinci kitap da çıkmışken uzatmaya gerek yok dedim ve Ada serüvenine kendimi bıraktım.



Gizemli Nil Adası'nda kurallar belliydi. Bir yılınız vardı. Kaçmak ya da hayatta kalmak için tam 365 gün.
On yedi yaşındaki Charley kuralları bilmiyordu. Hatta nerede olduğundan bile haberi yoktu. Hatırladığı son şey sıcak hava ve kendinden geçtiğiydi. Uyandığındaysa kayalık bir arazide çırılçıplaktı. Kaybolmuş ve yalnız hisseden Charley, adada uzun süre hiçbir insana rastlamamıştı, ta ki gençlerin lideri Thad ile karşılaşana kadar. Artık, adadan kaçmanın ne kadar zor olduğunu öğrenmişti… ve tabii bir de âşık olmanın. Thad'in zamanı doluyordu ve Charley, geleceklerini kurtarabilmek için önce Thad'i kurtarması gerektiğini fark etmişti. Ancak tehlikelerle dolu bu adada en büyük tehdit zamandı!




Karakter analizine başlamadan önce hiç bir karaktere kızmadığımı belirtmek isterim^^ Charley sıcak bir Ağustos günün de alışveriş merkezi önünde işlerini halletmek için giderken bir ısı dalgasına kapılır ve kendini ıssız bir bir adada çırılçıplak bulur. İlk olarak rüya, hayal ve bayıldığını düşünür ama Nil adası gerçektir ve hemen kalkıp ortamı analiz etmek zorundadır. Burada Charley'in cesaretine hayran kaldım. Hem cinsim olarak korkar, ne yapacağını bilemez hale gelir diyordum ama Charley gerçekten cesaretli çıktı. On iki gün boyunca korkmasına rağmen hayatta kalan Charley'i Nil adasının Köy'ünün lideri olan Thad bulur. Bundan sonra Nil Adası hakkında detaylıca her şeyi öğrenir ama en önemli olan 365 gün sonra buradan gitmezse öleceğini öğrenmesi ondan soğuk duş etkisi yaratır. Zaman sonra Thad'in ise sadece sadece 87 gününün kalmasını öğrendiğin de ise diğerlerinin bir hiç olduğunu acı şekilde anlar.
Başta dediğim gibi Charley çok cesaretli ve herkese de yardım eden bir karakterdi. Sevdim kendisini^^


Aynı hazin sonla adaya düşen Thad ise çok uzun süredir kalmasının sebebiyeti ile Köy'ün ve gençlerin lideridir. Nil'i anlayan ve sürekli kendisiyle dalga geçtiğini düşünen Thad Charley'i görene kadar bazı şeyleri umursamaz ama onun tanıdıktan sonra artık bu adadan kurtulmak ister. Bir çok acı, sevinç ve hayal kırıklığı yaşayan Thad verdiği kararla azimle kurtulmaya bakar ama acaba şansı yaver gidecek midir?
Thad karakterini tabii ki de sevdim, sevmeyene şaşarım :D Öyle düzgün, sevecen ve aşık bir karakter ki gel de sevme. Chaley'de ballı hani, neyse bunun nedenini kitabı okuyup öğrenin^^


Diğer karakterlerden Natalie, Rives, Jason'u ve iyi olan diğerlerini çok sevdim. Hele Natalie, Charley gibi hemen kanım kaynadı kendisine. Jason ise daha küçük ama iyi gözlemci. İkinci kitapta ve ya üçüncü kitapta iyi haberlerini bekliyorum^^ Ama yazar bu belli olmaz :/


Kitabımıza az biraz bahsetmek istiyorum. Şimdi adaya düşenler 365 gün sonra bir tane hava dalgasından geçemezlerse ölüyorlar. Kitap da dayanışma, yardımlaşma süper tabii arada kötüler de çıkıyor ama Nil Adası zalim. Nil adası nasıl bir yer, Açlık Oyunları'ndaki gibi birileri tarafından yönetiliyor mu? Yoksa doğanın bir olayı mı bunu bilmiyorlar. Tabii bizde bilmiyoruz. Bunu da diğer kitaplar da öğrenmek dileğiyle. Çünkü acayip merak ediyorum. Daha fazla detaya girmek çok isterdim ama bazı şeyleri de siz kitap da okuyup öğrenin derim. Çünkü her sayfa da o kadar büyük sürprizler bizi bekliyor ki anlatamam. Ben ki kitap sonralarına arada bakıp acaba neler olacak diye merak eden kişi, zerre arkaya bakmadım ki bana yazardan bir sürpriz olsun. Sonun da neler mi oluyor. Okuyup öğrenin. 


Yazarın kalemini, hayal gücünü sevdim. Doğrusu yabancı bir ülke de çok satılmamış bir kitap olsaydı acaba Türk bir yazar mı yazdı derdim. Çünkü bazı diyaloglar, konuşmalar hatta ve hatta küfürler o kadar yakındı ki bizim yazarların kalemlerine ne yalan bu sorular aklıma gelmedi değil. Ama çevirmende olabilir. Yine de eğer çevirmense bence yapmasın böyle şeyler, direk çevirsin kitabı derim :) Kitabımızı hem Charley hemde Thad tarafından okuduk. Bu yönlü kitapları seviyorum. Kitabı okuyanlar ya Lost'a ya da Survivor'a ve en son olarak da Labirent serisinden benzetmiş gibi söylentiler duydum. İlk olarak Lost'u çok ama çok az izledim ve yorumsuzum bu konu da ama Survivor olabilir de olmayabilir de çünkü Charley arada ben Suvivor'da mıyım deyip durdu. Yazar buradan esinlenmiş olabilir. En son olarak Labirent serisi deniyor ama ben o seriyi ne okudum ne de filmini izledim o yüzden bu konu hakkın da yine yorumsuzum ;) 


Her bir satırına hayran kaldığım, vay be ne kitaptı, devamı olsa da hemen okusam dediğim bu kitabı tabii ki de öneriyorum. Distopya severler hayran kalacak. Serinin devamını alıp, yeni kitabın çıkmasını bekleyecekler aynı benim gibi. Gerçi ben daha yeni kitabı almadım ama en kısa zaman da alacağım inşAllah. Konusunu okuyunca çok merak ettim çünkü^^ Gerçi sonundan dolayı da merak etmedim değil. Bakalım yazar bizi yine ve yeniden şaşırtacak mı ki kesinlikle ağzımız açık kalacak :D İkinci kitapta bazı ümitlerim var, bakalım olacak mı^^


Serimiz hakkında^^


Şimdilik seri böyle, yazar devam eder mi son kitaptan belli olur. Nil On Fire yurt dışında yeni çıktı. Ve bizde de ikinci kitap daha yeni çıktığı için bir kaç aya üçüncü kitabı elimiz de görebiliriz^^
Kitap konusu ve kurgusu kadar kapaklarını da konuşturuyor^^
Ama favorim tabii ki de mavi olan ilk kapak^^


Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

Gerçek şuydu ki zalimdi bu ada. Kalpsizdi. Siz arkanızı dönünce en yakın arkadaşınızla yatan türden bir kızdı. Maskesi düştüğü anda, ışıltısını da yitiriyordu. Nil Adası bir ceviz kabuğuyla kalplı halde buydu işte. Aklınızı başınızdan alacak kadar alımlı, ta ki dış yüzeyini soyup altındakini görene kadar.


*****

Nil'in piyonlarıydık, onun elinde oyuncaktık. Burası onun kum havuzuydu ve biz oynamayı kessek de önemi yoktu.


*****

İki kaşımı da kaldırdım, keşke tekini kaldırabilseydim diye düşündüm.

Alıntıya Not: Bu karakterlerin tek kaşı kaldırma ile ilgi hayalleri ne olacak acaba :P





Bir yorumun daha sonuna geldik^^ Başka yazılarda görüşmek üzere, bol kitaplı günler^^



Buralarda da varım^^





2 Nisan 2016 Cumartesi

Buyur Bi'de Burdan Bak^^ Bir Komedi Tiyatrosu^^

Selam^^
Yorumlardan sonra son zamanlar da sıkı takipçisi olduğum bir program tanıtımı yapayım dedim.
Programımızın adı başlıkta da görüldüğü üzere Buyur Bi'de Burdan Bak! 
Kendileri BKM oyuncuları. BKM'yi bilmeyen yoktur her halde. 
Yazın Kanal D'de bir süreliğine gösterildi ve  takip edemesem de tekrarlarına denk geldikçe izlemekten zevk aldığım bir program oldu. Ama programın saatleri ve günleri değişince işin iyice tadı kaçtı ve yayından kaldırıldı. Üzülmüştüm, güzel bir programdı ÇGHB'dan sonra. 
Ve güzel haberi TV 8 verdi. Oyuncular ve salon haricinde her şey değişmişti. Sunucu ve ilk yayınlandığı zaman olmayan liderler gelmişti.
İşte buna bayıldım^^ Yani liderlere :)





Ve işte yeni kadro^^
Ceyda Düvenci yeni sunucu ve oyunculara çendik atan kişi :D Çendik'in ne olduğunu birazdan açıklayacağım ;)
Büşra Pekin ve İlker Aksum lider oluyor, 8 oyuncumuzu yarıya bölüp ki her hafta faklı oluyor ve seçilen konu üzerinden oyuncularına talimat veriyorlar. Daha detaylı anlatmama gerek yok, izleyince anlayacaksınız ;) 



Oyuncularımıza gelecek olursak ki ilk zaman da sadece Doğan'ı tanıyordum :D
Sol baştan sayacak olursam; Aydın, Kerem, Özgün, Giray, Doğan, Bilal, Alper ve son olarak Dilşah^^
Hepsi birbirinden yetenekli ama en sevdiğim ve güldüğüm kişiler Doğan ve Giray :)




Bu resim ilk yayınlanan yani Kanal D zamanında yayınlanan bölümden. Sunucusu Doğa Rutkay. Şahsen Ceyda Düvenci'dense Doğa Rutkay'ı tercih ederim :( Haa Ceyda Düvenci de iyi ama ne bileyim Doğa Rutkay daha mı iyiydi ne :)





Bu resim de Halil Sezai konuk.  İzlemedim ne yazık ki ama Youtube'dan eski bölümleri bulabileceğimi düşünüyorum :D
Not: Her bölüm de konuk alınıyor ve yeri geldiği zaman oyunlara katılıyorlar :)




Yukarıda resim de Bi' Çay İçelim mi? Oyunu. Günümüz evlilik programlarına hitaben yapılıyor bu oyun :D Harika ötesi ve programda dört gözle beklediğim oyunlardan biri :D
Tabii bir de masal skeçleri var. Son zamanlar da yaptıkları Muhteşem Bin yıl ve Yaprak Dökümü favorim^^



Diğer şeyler hakkında bilgi vermek uzun sürer diye en azından bir bölüm izlemenizi öneririm :)
Resme bakacak olursak, geçen hafta Şota Arveladze konuktu. Şu an programın bu bölümünün yarısındayım ama Şota harikaydı^^ Bu arada giyim tarzını sevdim :)  
Tekrar resme bakacak olursak, Ceyda Düvenci'nin önünde bir kutu var. Pek belli değil. Bu Çendik kutusu. Oyunda iyi oynamayan oyuncuya ya Ceyda Düvenci kendi isteğiyle, liderlerin isteğiyle yada konuk oyuncunun isteğiyle bir çendik atılıyor. Programın sonunda ise en fazla çendik alan kişiye ceza veriliyor.
Cezalar ise, seyirciler çıkana kadar ip atlamak, öz çekim yapmak, kapı girişinde bekleyip bütün seyircilerle salırmak, görüşmek gibi. O yüzden çok iyi performans sergilemeliler. Çok zor cezalar çünkü :D




Programı öneririm :) En azından bir bölüm izleyin derim :) Son zamanlar da yüzmüzü güldürecek nadir şeyler oluyor. Bu da onlardan biri olsun ;)



Program Perşembe günleri saat 22.30'da ki bazen saat değişiyor TV 8'de bizi bekliyor :D Ama ben oradan izleyemiyorum diyorsanız BKM'Nin youtune hesabın da uzun bölüm bulunmakta :)

İzlemek için Tık Tık!!


Daha fazla detay için TV 8'e bakabilirsiniz ;)



Başka yazılarda görüşmek üzere, sevgi ve neşeyle kalın^^



Buralarda da varım^^






1 Nisan 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #7 Nabrut ve Biz^^

Merhabalar^^
Yağmur Yağarken yorumum da çok yoğun olduğumu belirttim, yine yoğunum ve acilen bu yazıyı girmem gerekiyor :D İnşAllah yetiştiririm :D 
O zaman lafı fazla uzatmıyor bu haftaki blogumuza geçiyorum ama öncesinde geçen hafta yazılanlara bir bakalım^^



HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Beşinci Hafta İçin Tık Tık!!
Altıncı Hafta İçin Tık Tık!!



Gelelim blogumuza^^
Başlıkta da gördüğünüz gibi bu haftanın şanslı blogu Nabrut ve Biz blogu^^ Kendisini Seyhan'dan Hayata Dair Güzellikler blogundan tanıdım. Kaç senedir tanıyorum hatırlamıyorum. Ama blogumu ilk açtığım seneler de olmadığı kesin :D Her yazısına zamanım varsa bakarım, eğer yine zamanım varsa yorum bırakırım. Ama şu bir gerçek ki yorum özürlüsüyüm :P Her yazıya, paylaşıma yorum bırakamıyorum :D Neyse, dönelim blogumuza^^


Nabrut Ve Biz blogundan bir çok şey mevcut. Kitap, Kore, Kişisel yazılar ve son olarak gündeme dair haberler vs. Aktif bir blog kendisi. Yazılarına ve esprili yazımına hayranım. Acayip komik ve anlamlı yazılar var. Çoğu bize, bana hitap ediyor ne yalan :D Hele o Hacıfışfış Masalları yok mu :D Hemen okuyun derim ;) 
Dikkat: Müptelası olabilirsiniz^^




Kendisi kitap kurdudur da^^ 
Aynı bizim gibi.





Kore düşkünlüğü ise başkadır^^ Ben sadece yorum yapıyorum ama kendisi yeni çekilen, konusu, oyuncuları belli olan bütün Kore dizilerinin tanıtımlarını yapar. Hatta benden bile çok Kore dizisi izlemiş bir insandır. Ben şu sıralar yine saldım kendimi Kore dizisi konusundan. O yüzden güncel yorum istiyorum ben diyorsanız Nabrut Ve Biz'i ziyaret edin derim^^





Kore dizi ve film yorumlarına güveniyorum^^ Aynı benim gibi filmler de biraz seçici. Koreliler harika dizi yapıyor ama film yapamıyorlar. Tabii nadir çıkan filmler olmuyor değil :) Yukarı da paylaştığım resimdeki filmin oyuncularını tanıyorum ama bakalım film nasılmış. O yüzden kesinlikle yoruma bakmalıyım, iki oyuncuyu da pek bi severim çünkü ;)





Blogu hakkında genel özet bu. Kişiliği hakkında bilgilere gelirsek. sevecen ve dobra haliyle kendisini çok severim. Hele o Mahalle teyzeleri ile imtihanı yok mu evlere şenlik :D Ama bazen üzülüyorum :( Rahat bırakmıyorlar :( Kişiliği hakkında daha bilgi edinmek istiyorsanız bloguna ve yazılarına bakın derim^^


Sadece bir olayı yazmak istiyorum. Kendisi bilmiyor, okuyunca öğrenecek. :D Nabrut ve Biz'i Instagram'da takip ediyorum ve orada da aktiftir. Bir çok güzel bilgi edinebilirsiniz. Konumuza dönecek olursak, kendisi bildiğim kadarıyla Ankaralı ama Kıbrıs'da yaşıyor. Instagram'da denizli, kitaplı fotoğraf paylaşıyordu kendisi ve o zaman kendi kendime kesin İstanbul'da diyordum ama sürekli bi Ankara muhabbeti vardı. Eee malumunuz Ankara da deniz yok. Benim kafa karıştı tabii, kendisine sormuyorum, çekingen ben. Zaman sonra öğrendim ki  kendisi Ankaralı ama Kıbrıs'da yaşıyor. Takip edenler sık sık Ankara'ya ziyaret ettiğini de görürler :) Şimdi tam olarak kendisi tanıyorum ve yazılarını okudukça daha çok bilgi ediniyorum kendisinden. Mesela en son okuduğum yazısında Yüksek Lisans diplomasını almış, tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz :*
 En kısa zaman da iş bulması dileğiyle :*



Çok uzattım galiba o yüzden Sosyal Medya hesaplarına bir göz atalım^^

Blog İçin: Nabrut Ve Biz 
Facebok İçin: Kore Dizilerinin En Romantik Sahneleri (Kişiseş hesabını vermek istemedim. Ama siz blogun da veya sayfasında bulabilirsiniz.)
Twitter İçin: Tık Tık!!
Instagram İçin: Tık Tık!!
Snapchat İçin: @nabrutvebiz 

Sıkı bir Sosyal Medya kullanıcısı görüldüğü üzere^^


Ve bir yazsının daha sonuna geldik^^
Yazarken çok keyif aldım, umarım sizde keyif almışsınızdır^^
Bu kadar olumlu yorumdan sonra blogu tavsiye etmezsem ayıp. Zaten siz okuyunca kesin merak edeceksiniz ;) Bir bakın derim, baktınız kafanıza uymuyor takip etmezseniz ama bakmadan geçmeyin benden söylemesi ;)



Başka yazılar da görüşmek üzere, sevgiler^^

Buralarda da varım^^







Yağmur Yağarken//Lisa De Jong Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^^
Yine ve yeniden blogu ihmal ediyorum. Ama şu sıralar kitap dahi doğru düzgün okuyamıyorum :( Bugün bile iş yoğunluğu arasında hemen PC'nin başına geçtim^^ Yağmur Yağarken kitabını bitireli çok oldu, aslında hemen yorumu girmem benim için daha iyi ama eğer beni etkileyen bir kitapsa bir ay sonra bile yorum yazabiliyorum :) Gerçi hiç denemedim ama :P  Bu kitapta hem olumlu hemde olumsuz yönleriyle aklıma kazındı :)

Hayatım bir gecede sonsuza dek değişti.
Beau benim ilk aşkımdı. Sonra her şey altüst oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Ona nedenini söyleyebilsem keşke. Ama söyleyemem. Hiç kimseye söyleyemem. Ona ne kadar ihtiyacım olduğunun farkında bile değilmişim. Ta ki gidişiyle yapayalnız kalana kadar.
Sonra Asher Hunt çıkageldi. Büyüleyici bakışları ve muzip gülümsemesiyle... Herkes ondan uzak durmamı söylüyordu. Oysa onun tek yaptığı beni esir alan acılarımı dindirmekti.
Ben, kaderimin o yağmurlu gecede mühürlendiğini sanıyordum ama Asher bana bunun sadece yeni bir başlangıç olduğunu gösterdi. Beni kurtardı. Bana yeniden umut verdi. Ama şimdi hayatım bir sır yüzünden bir kez daha altüst olmak üzere… 


Kitabımızın ana karakteri Kate, onun ağzından olayları okuyoruz. Tabii yazar ara da diğer karakterleri de bu akıma katıyor ama daha çok Kate tarafından anlatılıyor. Kitap hakkında yazacaklarımı şu an yazmak isterdim ama ilk önce karakter analizi yapayım diyorum^^
Kate lise zamanın da başına gelen elim bir olay sonrasından bütün arkadaşlarını kaybeder ve içine kapanık bir kişi olur. Kasabaya taşındıkları günden beri arkadaşı olan Beau ise Kate'yi hiç bir zaman yalnız bırakmaz. Lakin Kate öyle bir hale gelir ki herkesi kendinden uzaklaştırıp, küçük kasabada görünmez olarak yaşamak ister. Okul ve yaz tatili bitince Beau kazandığı okula gitmesi Kate'yi iyice hayata küstürür. Ta ki Asher Hunt gelene kadar.
Bu sönük hayattan sonsuza kadar çıkamayacağını düşünen Kate Asher'ı tanıdıkça hayatı daha anlamlı bir hale gelir.
Kate'yi hem sevdim hemde sevemedim. Sevmemin nedeni yaşadığı şey çok zor bir şey ama yine de hayata tutunuyor. Sevemediğim yanı ise her şeyi çok çabuk gözden çıkaran biriydi. Mesela Beau'ya takındığı davranış, onu en yakın arkadaşı deyip uzaklaştırması falan beni sinir etti. Yani öyle davranmadan da olaylar devam edebilirdi. Neyse.


Gelelim kitapta en çok yer alan Asher Hunt karakterine^^ Asher'ın sevmemde ki en büyük neden sarışın olması ahahah Evet Asher sarışın ve Kate'nin dediğine göre çok yakışıklı :D Yakışıklılığına geçecek olursak çok yardım sever de. Kate'yi hayata döndüren kendisi. Sona doğru kendisi için çoook üzülüyorsunuz. Neden üzüldüğünüzü tabii ki de söylemeyeceğim. Kitabın can damarı diyeyim siz anlayın. Gerçi bu olayı ben daha kitabın başında öğrendim. Spoi yediğimden değil, kendi kendime yaptım bu kötülüğü. Arada benim ilerleyen sayfaları okuma gibi bir huyum var da, onun azizliğine uğradım diyelim. Kendisi gerçek anlamda çok sevdim, keşke öyle olmasaydı dedim. Doğrusu böylesi ilk defa karşıma çıktı. Okuyanlar içinde kesin öyledir.

Beau hakkında yazacağım pek bir şey yok. Ama kendisini de sevdim. Kate keşke arkadaşına olan biteni anlatsaydı da uzaklaştırmasaydı çocuğu kendinden dedim. Ama olay bu yaa, yazar bir şekil yapmak zorundaydı. 


Yazarın kalemini sevdim ama kurgulamasını sevemedim. Kitabın yarısına gelene kadar kitaba vereceğim puan 3 ya da 3.5'tu. Ta ki son vuruşu yapana kadar. Kurguları yapamadığı yerler ise Kate'nin birden bire Asher'yla tanışması ve ben hiç bir şekilde hayata dönemem deyip Beau gider gitmez hayata karışması saçma olmuş. Burada Beau'ya çok üzüldüm. Çünkü o da acı bir şekilde gerçeklerle yüzleşiyor. Buradan anlıyoruz ki Kate bencil bir insan. Yaşadığı zordu ama yazar en azından araya bir kaç ay koyup öyle Asher'la tanıştırıp, olayları öyle kurgulayabilirdi.
Evet başlarda 3-3.5'du puanım ama sonlara doğru öyle bir yoğunlukla ve duyguyla yazmış ki yazar insan o puanları vermeye kıyamıyor. Doğrusu kitabı dram bekliyordum ama bu kadar değil.
Sonunu iyi bağlamış mı? Bunu okuyun görün derim :)


Tavsiyeye gelecek olursam, ağır dram severler için ideal bir kitap. Gençlik, aile, arkadaşlık, sevgi ve en önemlisi aşkı hissedebileceğiniz bu güzel kitabı öneriyorum. Kitabın eksileri olduğu kadar artıları da vardı ama dram severler için tavsiye edilecek bir kitap. ;) Başta benim gibi düşünebilirsiniz ama kitabı okuyup,  kesinlikle bitirin derim ;)



Kitaba puanım 5/4



Alıntılar^^


Morgan o gece sarhoş olmasaydı, ne kadar incinmiş olduğumu fark ederdi. Ona anlatır mıydım? O gece kapıyı açtığımda annem evde bulsaydım, ona anlatır mıydım peki? Beaı beni o gece görseydi, anlardı.
Ama kimse yoktu.


******


Kalbim ona o kadar çabuk aşık oluyordu ki vücudumun geri kalanının kalbimin yetişebileceğini hiç sanmıyordum. 


******

Süper kahramanlara pek düşkün değildim ama olsaydım Asher benim süper kahramanım olurdu.




Bir yorumun daha sonuna gelmiş bulunmaktayım^^ Başka yazılarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^