23 Ocak 2018 Salı

İzlediğim Filmler #5 // Gece Bitmeden, Açlıktan Ölme Oyunları, Noel Prensi, Karanlık Gölgeler^^

Merhabalar^^
Uzun zaman sonra yine film yorumlarımla karşınızdayım. Bu sefer izlediğim filmleri çok sevdim ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Şimdi hazır Netflix ve Blu Tv'ye üye olmuşken biraz daha film izleyeyim, böylesini daha bulamam. :P



İlk filmimiz Gece Bitmeden^^



Uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi, taa fragmanları dönmesinden beri düşünün artık. Erkek oyuncuyu pek bir severim(Fazla filmini izlemesem de. :P) o yüzden izlemek istedim. Zaten fragmanı izlediğiniz zaman farklı bir tarz olduğunu anlayacaksınız. 
Film beklediğim gibi başladı ve çok güzel devam etti ama o sondan pek bir şey anlamadım desem yalan olmaz. Yine de, bunlara rağmen kesinlikle tavsiye edeceğim ve tekrardan izleyebileceğim bir film.


Konusu;
Eşiyle birlikte yaşadığı Boston'a dönmek üzere gece 1:30 trenine bileti olan Brooke Dalton (Alice Eve) New York garına giderken soyguna uğrar ve cüzdanını çaldırır. Bu sırada treni kaçırır, ancak eşi eve dönmeden eve dönmesi gerekmektedir. Durum oldukça kötü görünürken garda trompet çalan sokak müzisyeni Nick ile (Chris Evans) tanışır. İlk başta Nick'in ona kötü niyetli düşüncelerle yaklaştığını sanan Brooke, saatler geçtikçe Nick'i daha fazla tanır ve onun hakkındaki düşünceleri değişmeye başlar.

Oyuncular;
Chris Evans
Alice Eve
Emma Fitzpatrick


Filmin yönetmenliğini Chris Evans yapmış. Yani hem oynamış hem çekmiş. Bence çok iyi bir film olmuş. :)















İkinci filmimiz Açlıktan Ölme Oyunları^^




Film ararken öylesine rast geldiğimiz bir parodi filmiydi. Açlık Oyunları filmini ve serisini bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Parodi filmleri acayip komik oluyor. Bir Isırık Daha filmini kimse geçemez ama bu filmde güzeldi. Sırf eğlence içerikli film olsun diyorsanız izleyin derim. :)
Oyuncuların uyumları çok iyiydi ama Peeta'nin dış kapının dış mandalı gibi kalması parodide olsa olmamış. Artı Açlıktan Ölme Oyunları diyorlar ama açlıktan ölen kimse yoktu. :P Daha çok, orijinal film gibi kanlı şekilde ölenler vardı. Bunların yanı sıra ödül olarak verdikleri ve ilk kısımda Çakma Katniss'in davranışları süperdi.


Konuyu bildiğiniz için yazmıyorum, artı bulamadım zaten konuyu. :D

Oyuncular;
Maiara Walsh
Brant Daugherty
Cody Christian
Alexandria DeBerry




Anneye dikkat. :D


Oyunların sunucularıydı. Pembe saçlı adamın gülmemesi süperdi. :D


Adam Lambert'a benzemiyor mu? Ama o değil. :D Bu resimden anlayamazsınız ama filmi izlediğiniz zaman ne dediğimi anlayacaksınız. :)





Adam sürekli reklam yaptı sakalları ile. :D










Üçüncü filmimiz Netflix'in orijinal filmi Noel Prensi^^




Netflix'in güzel filmleri var. Buda onlardan biriydi. Tam yılbaşı zamanında izlenecek bir film. Ya da dışarıda kar, elinde sıcak çay, üstünden battaniye alıp izleyeceksiniz bu romantik komedi filmini. Klişe bir konuya sahip olsa da oyuncuların enerjisi ve tatlılıkları filmi bir kaç kez daha izlenebilir yapmış. Mesela benim tekrardan izlenilecekler arasında yer alıyor.^^
Kesinlikle tavsiye ediyorum.^^


Konu;
Gelecek vadeden bir genç gazeteci için yeni yıl erken gelir.
Kral olmaya hazır havalı bir prensle ilgili haber yapmak için yurtdışına gönderilir.


Oyuncular;
Rose McIver
Ben Lamb
Alice Krige





















Son filmimiz Karanlık Gölgeler^^



My Twin izleyip beğendiği için izledim bende. Daha doğrusu tekrardan My Twin ile beraber izledik. Filmin komedi türünden olacağını sanıp o beklentide başladım, meğer öyle değilmiş. Daha çok aile meselesi, azıcık ucundan cadılar vampirler vardı. Komik olsaydı benden 5 üstünden 5 puan alırdı ama pek öyle değildi. Yine de güzeldi, önereceğim bir film. Zaten Johnny Depp olsun yeter. :D Adamın gerçek yaşantısını bilmem ama oyunculukta harika. :D


Konusu;
1752 yılında küçük oğlu Barnabas ile birlikte Joshua ve Naomi Collins çifti yeni bir hayata başlamak için Liverpool'dan Amerika'ya taşınırlar.
Ama koca bir okyanus bile aileyi rahatsız aden gizemli kabustan kaçmak için yeterli değildir. Şehirde 20 yıl geçirirler ama köklü playboy Angelique Bouchard'un kalbini kırmışlardır.
Angelique Bouchard Barnabası vampire çevirip mezara hapsetmiştir. İki yüzyıl sonra Barnabas mezarından yanlışlıkla serbest kalmışıtr. Ve gelişmiş 1972 dünyasında tekrardan dirilir.


Oyuncular;
Johnny Depp
 Eva Green
Michelle Pfeiffer
Chloë Grace Moretz
Bella Heathcote



Gözlükler fena. :D


Adam süper yaa. :D










Bu sahneler komediydi. :D


Diğer toplu film yorumlarımı merak edenler için;













Listemdeki filmler çok güzel, hepsini beğendim. Zamanımı boşa harcayan filmler olmadı hatta tekrardan izleyeceğim filmler kendileri. Bu yıl saha çok film izleme dileğiyle.^^
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^


20 Ocak 2018 Cumartesi

Üst Kattaki Deli Kadın//Catherine Lowell Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba
Kitap yorumları gelmeye devam ediyor ama biraz geç. Bu kitabı bitireli hafta oldu, hatta bundan sonra ki kitabımda bitti ve yorum yeni geliyor. Artık bahane falan sunmayacağım. Yakın zamanda, inşAllah bu durum düzelir diye daha çok çaba sarf edeceğim. Gelelim kitaba. Kitabı U Kitap'dan ikinci el olarak satın aldık, Arkadya Yayınları çıkardığı zaman konusu ve yorumuyla insanı merakta bırakan, yeni bir macera olarak gördüm ve en sonunda temin edip okudum. Kitap genel anlamda Bronte kardeşleri konu alıyor. Güzel konusu ve anlatımı vardı. Beğendim ama bir kaç olumsuz yorumda yazacağım. :)

Babasını trajik bir şekilde kaybeden, ünlü Brontë Kardeşlerin yaşayan son akrabası Samantha Whipple da işte böyle bir hikâyenin peşindeydi.  Edebiyat tarihindeki en ünlü kadınlardan üçüyle akraba olduğundan herkes, Samantha’ya gizli ve muazzam bir miras kaldığına inanıyordu. Fakat Samantha, tüm hayatını kitaplara ve edebiyata adayan tatlı kaçık babasının, büyük bir hazine falan saklamadığından emindi. Onun tek istediği, babasının hatıralarını sonsuza dek yaşatacak olan bir hikâye yazabilmekti.
Babasının son isteğini yerine getirmek üzere Oxford Üniversitesi’ne gittiğindeyse her şey bir anda değişti. Babasına ait kayıp kitaplar ve el yazısıyla yazılmış notlar, gizemli bir şekilde kapısında belirmeye başlamıştı. Samantha artık, yakışıklı olduğu kadar kibirli profesörü Orville’in de yardımıyla aile sırlarıyla dolu bu edebi bulmacayı çözmek zorundaydı.


Konu ne bir eksik, ne bir fazla. Aynı kitapta geçen şeyler. Bronte kardeşlerin soyundan gelen Samantha babasının acayip yaşantısı ve trajedik ölümünden sonra hayatına devam etmeye çalışıp, Oxford'da okumaya başlar. Okulda, yatılı alana dahil olan ve terk edilmiş gibi duran kulede kalan Sam'e babasıyla yandığına inandığı Bronte kardeşlerin kitapları gelir. Bu kitaplardan sonra babasının da ona özel bir miras bıraktığını bildiğinden her şeyi araştırmaya başlar. 
Bu kısımda genç, çok sert ve yakışıklı profesörü de dahil olunca işler, her anlamda birbirine girer.
İlk olarak Sam gibi bir karakter beklemiyordum, gerçi şimdi düşününce kitaptan ne gibi bir beklentim vardı onuda kestiremiyorum ama bu kadar ilginç, sanki tarihi zamanda yazılmış günümüz eseri olacağını da cidden beklemiyordum. Sıralama yaparsak, babasının bu kadar geri kafalı oluşu, okulun bu kadar sıkı olması, koskoca okulda Sam'e saçma bir kule verilmesi ve bunu sorgulamaması biraz absürt geldi bana. Yine de buna rağmen Sam karakterinin azmini(azıcık saçmalasa da) takdir ettim.
Diğer karakterlerden babayı pek sevemedim, bir baba değilde öğrenci yetiştirir gibi yaklaşmış kızına. Peki sonu ne oldu? Sonrasında Rebecca var, o ayrı olaydı ama Sam bu konuda iyiydi. Ve son olarak Profesör. Yazar öğrenci-öğretmen ilişkisini farklı bir boyutta anlatmış. Yani öyle ki bazı kesimler var -ki içim fesat değil :P- bu ne böyle efendimli falan kelimeler. Doğrusu beni başka düşüncelere sevk etti ne yalan. :D Efendim yerine profesör diyebilirdi. Yazar burada neyi amaçlamış çok merak ettim. Uzun lafın kısası Öğrenci-öğretmen ilişkisini ne manada yazıldığını anlamadığım bir kitap oldu.



Geri kalan olaylarda Sam'in(Sam diyorum, çok samimiyiz çünkü :P) Bronte kardeşlerin kitapları için olan saplantılı nefreti amaçsızdı. Neden derseniz ortada hiçbir sebep yokken -ki acaba ben mi kaçırdım bilmiyorum- bu kadar nefret etmesi beni sinir etti, okudukça ayy yeter içim baydı dedim. Kitap hakkında olumsuz yorumlarım bu kadardı, geri kalan kısımlarda Bronte kardeşlere yapılan göndermeler, beni şaşırtan gerçekler vs. bunlar inanılmaz güzeldi. Gerçekten böyle şeyler olmuş mu dedim ve Uğultulu Tepeler için söylenenler sadece yazarın kendi kafasında planladığı bir şey mi gerçekten merak ettim. Okuyan arkadaşlar bile merak etmiştir bence. Bu konu hakkında hem araştırıp hem de bir kaç kişiye sormam gerekiyor. :)



Yazarın kalemini sevdim ama kendini biraz daha geliştirmeli diye düşünüyorum. Konu bakımından ne demek istediğini böyle sır gibi saklaması pek okunulası değildi ne yalan. "Acaba şurada ne demek istedi ki?" dediğim yerler oldu. Bunları sonradan daha sade bir dille açıklasaymış muazzam bir kitap olurmuş. ^^
Bronte kardeşlerin kitaplarını seven herkese ama herkese tavsiye ediyorum. Bu kitapta sonra Uğultulu Tepeleri merak ettim ama en çok Anna Bronte'nin kitabını merak ettim. Acaba Türkçe'ye çevrilmiş mi? :/ Geri kalan arkadaşlara tek tavsiyem okuyun ama Bronte kardeşlerin bütün kitaplarını okuduktan sonra, en çokta Jane Eyre'yi. Ben okudum diye çok mutlu oldum valla. :D



Kitaba puanım 5/4^^



Alıntılar^^



İnsanoğlu, heyecana ve karmaşaya muhtaçtır; eğer bulamazsa onu kendi elleriyle yaratır.



*****


"Bütün bu kitaplar sizin mi?"
"Tabii ki hepsi benim." Çocuklarıyla övünen bir baba gibi çenesi yukarı kalktı.


*****


İyi bir kitap onu okuyan kişide asla silemeyeceği bir iz bırakır.


*****


Dikkatli okusanız kitap size, bazen içindeki karakterler, bazen de kendi yazarı hakkında türlü sırlar açıklayabilirdi.





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^





19 Ocak 2018 Cuma

Mim: Geriye Bakış 2017^^

Selam^^
Uzuuuuun bir zamandan sonra ilk defa mim yazıyorum. Blog keşfinde gezerken Devrik Cümleler 'in paylaştığı mim'e hemen damladım ve üstüme aldım. İlk olarak yazdığı yorum ve beni etiketlediği için teşekkür ederim. Herkese tekrardan hayırlı, mutlu, huzurlu ve en önemlisi sağlıklı bir yıl diliyorum.^^







Gelelim mim'e^^


Okunan Kitap Sayısı: 49^^

Geçen sene ki okunan kitap sayım yerlerdeydi. 2016 yılından da pek iyi değil bu sayı ama 2018 yılından ümidim var. 70 hedef koydum kendime ve şu an Ocağın 18'i ve ben 4.kitabımı okuyorum. Azmedersem neden olmasın. :D 



İzlenen Dizi Sayısı: 15
2017 yılında diğer yıllara göre gelişme vardı, harika güzel diziler izledim hatta bunun üzerine yılın En'leri yazısını yazdım.
Okumak için Tık Tık!!
2018'de daha çok dizi izlenmesi dileğiyle.^^




İzlenen Film Sayısı: 28
Çok film izleyen biri değilim, sevmediğimden değil, dizi izlediğim için filmlere zaman bulamıyorum ama 28 filmde az değil hani, tabii Devrik Cümleler ile kıyaslarsak yerlerdeyim bunda da. :D İzlenecek film listem var, umarım bu sene azalır o liste.^^




Blogda Paylaşılan Yazı Sayısı: 97^^
97 yazı iyiymiş. Normalde daha az bekliyordum ama yarısı kitap yorumu, yarısı dizi-film yorumu oldu mu zaten yazı sayısı da tavan yapmıyor. :D Umarım bu sene 97'de kalmam da 100 yaparım. :)




Instagramda Paylaşılan Fotoğraf Sayısı: 188^^
Okuduğum kitaptı, yazdığım yazıydı derken 188 paylaşım yapmışım Fighting Blog'da, kişisel hesabımda ise 180 fotoğraf paylaşmışım. :D İyi paylaşım, toplamda 368 fotoğraf bırakmışım Instagram'a. :D İyi sayı. :P Son zamanlarda birde Amigurumi sayfası açtık, şimdi o da başladı. Sizleri de bekleriz sayfamıza^^ İkizler Amigurumi(Reklam da yaptım, ohh misss) :D




Çok eğlenceli ve bilgi veren bir mim oldu. İsteyen herkes ama herkes yapabilir. Etiketlemeyi düşünmüyorum, bu hepimizin mim'i bence. Yapın, bakalım sizler bu geçen sene neler yaptınız. :*


Başka yazılarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın.^^
Ve mutlu yıllar!!! <3




 Buralarda da varım^^



14 Ocak 2018 Pazar

Bir Anda Aşk//Robin Constantine Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Geçen sene kapağı ve konusu yüzünden ilgimi çeken ve almak yerine pdf olarak indirdiğim ama bir türlü sonunu getiremediğim kitabım Bir Anda Aşk. U Kitap'da takas imkanı doğunca hemen üstüne atladım. Baktım PDF bana göre değil -ki Pegasus Yayınlarına müstahaktır- öylece bıraktım. Sonradan elime geçince okumaya tekrardan başladım. Normalde kaldığım yerden devam ederdim ama bu çiftimizin tanışması, Aşkları çok tatlı olduğu için baştan başladım. Kitabı cidden sevdim, yazarın başka çıkmış kitaplarını okumak isterim. 

Wren Caswell, sıradan bir genç kızdır. Hep kendisinden bekleneni yapan, sessiz ve "iyi" kız olmasına rağmen lisenin üçüncü yılında bu stratejisi geri tepmeye başlar. Değişmek istemesine rağmen bunu nasıl yapacağını bilemez.
Grayson Barret, St. Gabriel Lisesi'nin kralıdır. Lakros takımının yıldızı ve sınıfının gözdesi olarak parlak bir geleceğe yelken açmıştır… ta ki dönem ödevi sattığı için okuldan atılana kadar. Giderek dibe batmaya başlayan Gray'in değişmesi gerekmektedir ama bunu nasıl yapacağını bilemez. 
Wren, ailesinin restoranında çalışırken kaderin bir cilvesiyle Gray'i boğulmaktan kurtarır ve kelimenin tam anlamıyla onu hayata döndürür. Bundan sonra ikisi de geçmişlerinden sıyrılmaya çalışacak, kim olduklarını keşfe çıkacak… belki de birbirlerine âşık olacaklardır.


Wren ve Grayson karakterlerini çok sevdim, çok tatlılardı o yüzden ikisini de aynı ölçüde tanıtacağım. Wren çalışkan ama çok sessiz, Grayson ise okulun kaptanı ve çalışkan biri olup umut vadeden öğrencidir, ama gelin görün ki Grayson ve arkadaşlarının yaptıkları onun başına kalınca Grayson'un hayatı bitiriyor. Wren ise rehber öğretmenin saçma salak sözleri yüzünden hayatını sorgulamaya başlar. Sessiz olması ona eksi puana düşürsede sessiz olmasının geleceğini etkilemesi canını sıkar. İlerde, aile geleneği olan düğün yemek salonu işletmesinin başına geçme fikrine sıcak baksa da işler istediği gibi gitmeyecektir.

Her ikisi de hayatları ve okulları yüzünden zor zamanlar geçirdiği dönemde Grayson'un boğulup, Wren'in onu kurtarmasıyla gelecekleri tamamen değişir. Her iki karakteri birden anlatmak buraya kadarmış, biraz karışık oldu ama iyi oldu yine de. :D  Grayson'un ismini okuyunca Silber serisi aklıma geliyor, gerçi oradaki karakterlerimiz de çok tatlıydı. Bence bu Grayson'larda bir şeyler var. :D Yoruma dönecek olursak her iki karakteri de sevdim. Hata yaptıkları zaman gözümden düşme durumu bu kitapta olmadı, her şey dozundaydı. Yazarın kalemini bu yüzden sevdim. Olayları anlatma ve saçmalamadan toparlaması iyiydi. Sonradan çıkan olayların birbirine bağlanması konuyu daha okunulası yapmış. Karakter olarak iyisi de vardı kötüsü de, gelenek bu ama yazarın o karakterlere bile acımamızı sağlaması ne kadar yufka yürekli biri olduğunun kanıtı.
Not: O bahsettiğim kişinin  kitabı olmasını isterdim.
Dipnot: Araştırmalarım sonucunda Wren'in arkadaşı Madison hakkında bir kitap yazmış yazar. Şu an inanılmaz şekilde merak ediyorum. Çok sevdiğim bir karakterdi, Jazz hakkında da yazar umarım. :)


Şimdi biraz yazar ve kitap araştırması yapıp neler bulacağım diye bakayım ama ondan önce tavsiye. Tabii ondan önce de tek bir hatasını dile getirmek istiyorum. Karakterlerin yaşlarının küçük olması bu konudaki tek sıkıntım. Grayson için anlatılanlar o yaşta biraz fazla, gerçi orası buradan faklı alemde bir dünya ama 16(Tam olarak Grayson karakterinin yaşını öğrenemedim, sadece tahmin.) yaş için biraz değil fazla abartılıydı. 18 falan olsa anlayacağım ama hayır yine anlamam, yazarların kendi aklıyla düşünüp, 16 yaşındaki birini de böyle yansıtması benim açımdan iğrençti. Neyse. Her okuduğumuz yabancı kitapta bu mevcut ama bu kadar olunmaz. Nedense bu konu bu kitapta çok gözüme battı, çok üstünden durmadığı halde.


Yine de; kitap gerçekten güzeldi, kalemi ve gidişatı sevdim ama kitaba yaş sınırlaması gelmeli. :D Kitap daha çok genç kesimi etkisi altına alan bir konuyu kapsıyor. Yukarıdakilerini yazıp bunları demem saçma ama demek istediğim şu ki belli yaş üstü kesim için fazla sığ bir kitap olur ve sıkılırlar. Klasik aşk, klasik ergenler diyebilirler. :D Paralarına yazık, pdf olarak bakın, baktınız iyi alın, okuyun ama boşuna para vermeyin derim. Geri kalan kesime ise tavsiye ederim. Çerezlik, güzel ve hemen bitecek bir kitap. Filmi olsun isterim ama, zaten bu tarz filmler var, ne gerek var deyip konuyu kapatabilirim. :D 



The Secrets of Attraction Madison'u konu alan kitap, umarım Pegasus Yayınları yakın zamanda çıkarır. :)



Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntılar^^


Gerçekliğin oldukça sert bir sürükleme kuvveti vardı.


*****


Yatağımda yatmış, sivilceli duvarımı izlerken tüm elektronik/teknik cihazlar yasaklanmış olduğu Wren'e telepati yoluyla mesaj göndermeye çalışıyordum.



Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^
Sevgiyle ve aşkla kalın. :*



Buralarda da varım^^




11 Ocak 2018 Perşembe

Bir Çöküşün Öyküsü//Stefan Zweig Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
Yorumlar gelmeyen devam ediyor. Bu sıralar kitap konusunda iyiyim. Umarım yorumlar da kitaplar gibi ardarda gelir, inanın omuzlarım da bir yük gibi oluyor yorumları yazmayıp, yayınlamadığım zaman. Blog bir yük değil ama işimi zamanında yapmayınca huzursuz hissediyorum kendimi. Neyse efenim, sizleri fazla sıkmadan yoruma gelelim.
Bir Çöküşün Öyküsü Stefan Zweig'in ikinci okuduğum kitabı. Sırf kalemi akıcı ve sayfa sayısının az olduğundan okudum. Şaka bir yana klasikler ince olduğu için bazen insan ara vermek istiyor kalın ve yoğun konulu kitaplardan. 

Bu son derece çarpıcı çöküş öyküsü, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırma eğilimindeki bu sığ ve kibirli kadın, malikânesinde gösterişli eğlenceler düzenleyerek Paris’teki hayatını yeniden canlandırmaya çalışır. Giderek mantıklı düşünme yetisini bütünüyle yitiren Madame de Prie, yeniden bütün dikkatleri üzerine çekebilmek için inanılmaz bir plan yapar.

Kitap hakkında diyecek pek bir şey bulamıyorum. Bir kadının şaşalı hayatından birden bire taşra bölgesine taşınması ve çevresinde olmaya insanlara alışamamasını konu alıyor. Şu yazdıklarımı okuyunca bile insan bir daral oluyor. Gerçekten, hayatı eğlence, parti, arkadaş, sır ve devlet işleriyle çevrili olan bir kişinin bir anda konuşacak bir insana dahi ihtiyaç duyduğunu düşünün, o zaman ne kadar zor bir hayata adım attığını anlıyor insan.

Madame de Prie bölgeden ayrıldığı sırada bile kendini tatmin etme yolları ve bunları uygulaması ilginç işlenmiş. Sonucunda neler oluyor okuyunca öğrenebilirsiniz. Yazarın karakterine çok acımasız bir yol seçmesi gerçekten sıradışı. Ve bu yolu seçince acaba Madame de Prie ne yapmış olabilir ki diyor insan. Sonuçta küçük yaştan başlamış bu hayatı yaşamaya ve olayların tam merkezindeydim diye anlatıyor kendisini karakter. Kitap bitene kadar acaba ne oldu deyip durdum. Acaba kitapta geçiyorda ben mi atladım anlayamadım gitti. Yazarın ikinci okuduğum kitabı evet ama o kitabı daha akıcı ve anlam yüklüydü. Bu kitapta öyleydi ama olayın iç yüzünü bilmeyince sıradan bir hayatın çöküşü gibi geldi bana ne yalan. Gerçi yazarın karakterleri bu kadar ilgi çekici yorumlaması güzeldi. Öyle duygularla tamamlıyor ki karakteri bir an kalıp yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışıp, anlayınca da takdir ediyor insan. Kitapta en sevdiğim kısım son olaylardı. Güzel bir kapanış oldu ama Madame de Prie ne kadarı düşündüğü gibi gerçekleşti? İşte bunlar beni üzdü. Merak edenler için sizi kitaba yönlendiriyorum.



Yazarı kalemine halen daha alışma evreside olduğum için henüz hakkında bir yorum yapamam, diğer kitaplarını yavaş yavaş alıp, okumayı düşünüyorum ki biraz daha yazarın kaleminden haberim olsun ve şunu anladım ki iki kitapta da farklar var. Belki sizler için bir anlama gelmeyebilir ama be öyle hissettim. Devam ettikçe değişmesi dileğiyle. Sizlere de tavsiye ederim. Bu tarz okuma hevesiniz varsa ama sıkmadan klasik okumak istiyorum derseniz bu kitaptan değilde Olağanüstü Bir Gece'yi öneririm. Bunu sonradan okuyun. :)


Olağanüstü Bir Gece Yorumu için TIK TIK!!



Alıntılar^^


Kalabalıklar içinde onlarca yıl yüzmüş ve bu kalabalıkların onu taşıyıp beslediğini asla anlamamıştı, ama şimdi bir balık gibi yalnızlık sahiline vurmuştu, çaresizlik ve şahlanmış acılar içinde çırpınıyordu.


******


Talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi.




Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^
Sevgiyle ve bol kitapla kalın. :*



 Buralarda da varım^^



8 Ocak 2018 Pazartesi

Yıldızlarda Yazılı//Aisha Saeed Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Yeni yılın ikinci yorumu ile karşınızdayım. 2017 yılının son kitaplarından biri Yıldızlarda Yazılı ve sırf kapağın güzelliğinden aldığımız bir kitap kendisi. Konusu da bildik bir şey. My Twin benden önce okuyup hem sinir olup hem sevdi. Doğrusu bende aynı duyguları paylaşıyorum. Nedenini birazdan sizlerle paylaşacağım.

Amerika’da yaşayan bir Pakistanlı olan Naila’nın kendi kararlarını almasının önünde bir engeli yoktur. Ancak en önemlisi hariç: hayatını kiminle geçireceği.
Gelenekler sınır, hudut saymamış, on yedi yaşındaki Naila’nın geleceğine dönüşmüştür. Ancak Naila ilk aşkıyla çoktan tanışmıştır. Ailesinin bu aşkı öğrenmesiyle de yaptıkları akıl almaz plan sonucu Naila kendisini bir zamanlar tanıdığı her şeyden ve herkesten uzak, bambaşka bir coğrafyada bulur. Kaçmak için tek umudu Saif’tir… Ancak Saif’in de onun izini bulacağı meçhuldür.
Rüyalar ülkesinde başlayan bir aşk, sınır tanımazlığını kanıtlayabilecek midir?

Naila ve ailesi Pakistanlı olup Amerika'da yaşayan bir ailedir. Her ne kadar Amerika'da yaşasalar da ailesini katı kuralları vardır. Buna rağmen yine de Pakistanlı Said ile okulda tanışıp aşık olurlar. Her ne kadar dikkatli olup, üniversiteye gitmek için gün saysa da başına gelenlerden sonra çok zor günler geçirir. Ailesiyle yıllar sonra Pakistan'a geri dönen Naila oraları sever ama geri dönmek için gün saysa da başına geleceklerden bir haberdir.

Naila'nın başına gelen olaylar var ya okudukça kudurdum. Başlarda yok ya o kadar olmaz dedikçe okuduklarım beni kat ve kat sinir etmeye başladı. Kitabın konusu ve işleyişi herkese tanıdık gelir. Günümüzde istenmese de yaşanan şeyler bunlar, gerçekler. Bu kitap yazarın kendisinin daha doğrusu çevresinde yaşanan şeyler olduğu için kaleme alıp bu durumda olan insanları yalnız değilsiniz deme şekliymiş. Bunu okuyunca daha bir şaşırdım, tamam ülkemizde en ağır şekilde yaşanıyor ama oralarda da bu durumların olmasını aklım almadı. Ve okuyunca bakın görün her şey çok farklı oluyormuş, yaşadıkları zamanı ve yeri düşününce.


Karakterler hakkında diyeceğim pek bir şey yok, Naila'nın annesinden ve babasından nefret ettim, buna ilerleyen zamanda amcada dahil oluyor ama yine de diğerlerinden iyi. Bunların yanı sıra anne babanın kızına yaptıklarına seyirci kalanlardan da nefret ettim. 

Kitabın konusu çok iyiydi, bir şeyleri dünyaya duyurma zamanı gelmişti. Bizim ülkemizde kesin yazılmış ve kitabı çıkmıştır, bu konu bizim derin yaramız ve üzüntümüz ama yabancı dillere çevrilen böyle bir kitap varsa herkes okumalı. 
Kitabın verdiği mesaj ne kadar güzel olursa olsun yazarın kalemi bu işi başaramamış. Çok hata vardı çok. Bir kere mantık hatası o kadar vardı ki nutkum tutuldu. Kızın ailesine rağmen erkek arkadaşı olayına girip sonradan olacakları düşünmemesi ciddi saçmalıktı. Yazarın gerçekleri ortaya çıkaracağı zaman da daha mantıklı bir yol izlemesini isterdim. Bunların yanına bir kaç mantık hatası daha eklesem yeri var. Edebi özelliği olmayan ama işlediği konu bakımından okunulası bir kitaptı. Mantık hatası yapmasa kalemi iyi bir yazar. Tekrarlama yok, olayları birebir -ki gerçekte de görmüş bu tarz olayları- yaşamış edasıyla anlatmış ama mantık hatası benden eksiyi aldırdı.

Küçük yaşta ve zorla evlendirme konulu kitaplara meraklı olmasanız bile sırf verdiği mesaj ve yaşanılan bu olaya ışık tutuğu için okumanızı öneririm. İnsanların neler yaşadığını, aynı kandan gelse de insanın insana en ağır şeyleri yaşattığına tanık olduğumuz bu kitabı okuyun, okutun. Ama edebi ve mantık konusunda fazla büyük beklentiler içine girmeyin.




Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^



Kafamı kaldırıp eve bakıyorum. Burası babamın da evi. Benim evim olduğunu söylüyorlar. Ama şu anda tek gördüğüm, içinden tutsak olduğum bir kutu.


*****

Ona öylece bakıyorum. Ne dememi istiyor. Gardiyanlar, mahkumların hücrelerinin lüksü için minnettar olmasını mı bekler?


*****

Bazı şeyler yıldızlarda yazılıdır. Deneyebilirsin ama olması gerekenlerden asla kaçamazsın.





Bir yorum daha biter, başka yazılarda görüşmek üzere.^^ :*






6 Ocak 2018 Cumartesi

Deliryum//Lauren Oliver Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
14 günde bitirebildiğim Deliryum kitabı ile karşınızdayım. Evet yanlış okumadınız, kitabı 14 günden anca bitirdim. Suçu kitaba atmıyorum, şahsi fikrim olarak çok ama çok sevdim, olay benim vakitsizliğimden kaynaklı. Nedenini önce ki yazılarımda belirtmiştim. Bu sebeple ne kitap okumaya ne de blog da yorum yapmaya vakit bulabiliyorum. Bunların yanı sıra kitabı çok sevdim, ilginç ve okunulası bir kitaptı. Zaten ilk My Twin okuyup çok sevdi, hatta kısa zamanda ikinciyi bile okudu ve şu an üçüncü kitabı okusun diye kendisine baskı yapmaya başladım ki bakalım seri tamamen nasıl bir şey. :D Zeki ben. :P





Aşk tedavisinden sonar sonsuza dek mutlu ve güvende olacağımı söylediler. Ve ben, onlara hep inandım. Şimdiye dek. Şimdi artık her şey değişti. Artık, bir yalanın baskısı altında yüzyıl yaşamaktansa, aşk hastalığıyla geçireceğim kısacık bir ömrü tercih ederim.






Kitabın konusu gerçekten ilginç, düşünsenize yeni yasaya göre aşk hastalık ve reşit olduğunuz an sınavlara giriyor, ilerde evleneceğiniz adam belirleniyor ve tedavi olup bütün duygulardan arınıyorsunuz. Diğer distopya kitaplardan çok farklıydı kısacası. Çoğu kez böylesi farklı kitaplar okumuşuzdur ama en güzel duygunun bu tarz, farklı bir şekilde okumak gerçekten sıra dışıydı. Okuyanlar anladı bence, okumayan arkadaşlar ise en kısa zamanda okumanızı öneriyorum. Karakterlerin çoğunu sevdim ve yazarın karakterleri bu kadar çaresiz yazması hem okunulası hem de çok kötüydü, inanın yerlerinde olmak istemezsiniz. Hazır karakter demişken ana karakterlere bakacak olursak; Lina klasik kendi halinde, bir zamana kadar çevresinde olanlardan bir haber, kaderinin başına getirecekleri bekleyen genç bir kızdır. Annesi hazin bir şekilde öldükten sonra teyzesinin ve eniştesinin yanında kalan Lina ve ablası normal hayatlarına devam etmeye çalışırlar. Ablası tedavi olduktan sonra yanından ayrılınca tek kalan Lina'ya en çok destek veren arkadaşı Hana olur. Bir zaman sonra Hana'nın düşünceleri ve yeni tanıdıkları esrarengiz kişiden sonra Lina'nın hayatı tamamen değişir. Lina'yı sevdim, normalde bu karakterler saçma olurdu ama Lina mantıklı bir karakterdi. Lina'nın teyzeleri ve eniştesi iyiydi. Gerçi kitapta kötü bir karakter yoktu ama zaman zaman kitapta var olan düzenleyiciler çok fenaydı. Her halde canavarın vücut(Karakter) bulmuş haliydi. O kısımları okudukça şok üstüne şok yaşadım.


Okuyunca sizler anlayın bu kadar detaya girmeye gerek yok bence, sonra sürprizi kaçar. :D Diğer karakterlerden Hana'yı çok sevdim ama bu yazarlar beni hep tetikte bekleyen bir okur yapıp çıktılar. Ana karakterler hariç diğer bütün karakterlerden şüphelenir oldum. :O
İkinci ve üçüncü kitaplarda görmek istediğim bir karakter, umarım olur. 
Bir tanede başka bir karakter vardı ki vay anasını dedim ama ne yalan ondan da şüphelendim. YAPAMAYIN BÖYLE YAZARLAR! :D Aşk konusunda çok iyiydi. Okuyanlar kim olduğunu anladı bence, haa işte o karakter var yaa, süperdi. Devam kitaplarından neler olacak çok merak ediyorum.
Bu karakteri Lina'dan daha çok sevdiğim gerçeğini de şuraya yazayım.


Kitabı gerçekten sevdim, bu kadar geç okumam bu kitaba yakışmadı. Yazarın kalemi akıcı, konu merak edilesi ve hemen bitecek bir kitabı 14 günde okumak, cıks olmadı. Umarım diğer iki kitabı kısa zamanda okurum. Karakterlerin bazı yerlerde fazla cesaretli oluşuna hayret ettim, iyi ki sonu fena bitmedi dedim -ki zaten bu bir kitap- ama bu son mantık hatası doğurdu bu sefer. Belki okuyan arkadaşlar için olmayabilir ama ben çok dikkatliyim herhalde. :D Yine de bunları göz önünden atarsak gerçekten tavsiye edeceğim bir seri. Bence distopya severler hayran kalacak. Yazarın, bir insanda merhameti, sevgiyi ve en önemlisi aşkı alın bakın ne oluyor der gibi bir kitap yazmış. Bence insanı insan yapan derinden etkilendiğimiz duygular. Buna nefret ve kötülük dahil değil, her zaman bu kadar kötü olan duygulara ihtiyacımız yok ama yeri geliyor bunları hak eden insanlarda çıkıyor. Neyse, felsefe yapmaya gerek yok bence. :D Kitabın amacını anladığımıza göre tekrardan sevdiğimi de açık yüreklilikle söyleyebilirim. Heyecanlı bir şekilde bitti ve ikinci kitapta neler olacak diye çok merak ediyorum.
Bu arada diğer distopya kitaplar gibi bol aksiyon beklemeyin. Kendi halinde, aksiyonu normal düzeyde olan bir seri. Bu okudum, sordum, tescillettim. :D

Bu kadar yorumdan sonra tabii ki tavsiye ediyorum, umuyorum Okuoku'da halen daha 9.90'lık kampanyadadır. Bence o fiyatla bu kitapları kaçırmayın üzülürsünüz. Çünkü kitaplar ciltli olmamasına karşın indirimli haliyle 20 TL. Benim gibi distopya sevenler içinse kesinlikle kitaplıkta olması gereken bir seri. Bunu da yazıyor ve yorumumu bitiriyorum. :)







Kitap tasarımı hakkında diyeceğim pek bir şey yok. Güzel kapaklar ama bu kapakları kullansalardı daha güzel olmaz mıydı?
Yine de ben Artemis yayınlarının kapaklarına ve kaliteli(pahalı da olsa) kapak&ciltlerine bayılıyorum.



Kitaba puanım 5/5^^



Alıntılar^^




Öldürücü şeylerin öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da sizi öldürür.

*****


İkisi de tedavi olmuş ve şimdi daha mutlu olup olmadıklarını sorduğumda ... omuz silkerek "Acıyı da özlüyorlar,"diyor.



*****


O anda yalanların ne kadar derin ve karmaşık olduğunu, Portland'da kanalizasyon sistemi gibi nasıl dolaştığı, nasıl tıkadığı, şehri nasıl leş gibi bir kokuyla doldurduğu kafama gerçekten dank ediyor. Bütün şehir dört bir yandan bir yalan çitiyle kuşatılmış. 



*****


Aşk...İncecik, tek bir kelime; bir bıçak sırtından daha uzun olmayan bir kelime. Kendisi de tam olarak bu zaten. Bir bıçak sırtı, bir jilet. Hayatınızın merkezin giriyor, her şeyi ikiye bölüyor. Önce ve sonra. Dünyanın geri kalanı, iki taraftan birinde kalıyor.

Önce ve sonra ve aşk anı, bir bıçağın sırtından daha büyük, daha uzun olmayan bir anı.



*****


O kısa boylu, belirgin bir özelliği olmayan kızın içinde ateş gibi yanan bir sır var.






Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^