29 Ocak 2016 Cuma

Austen Diyarı(Austenland) Film Yorumu^^

Herkese merhaba^^

Kitap yorumları bitti şimdi ise film yorumları arkası sıra geliyor :D  My Twin'in bir ara tam bir Tarihi film krizine girdiği sırada izlediği bu filmi özellikle izlemem için çok baskı yaptı. Sonun da "Şu an ne yapsam?" dediğim sırada en iyisi film izlemek deyip bu filmi açtım. 
Filmin konusu başrol deki bayan karakterimiz Jane(Keri Russell) tam bir Jane Austen delisidir ve hayatını sırf onun düzenine göre yapar. Çevreden dışlanan Jane sonunda karşısına harika bir fırsat çıkar ve sadece o döneme ait her şeyin olduğu bir organizasyona katılır. Heyecan ve hayallerle giden Jane aslında bambaşka bir organizasyon olduğunu daha ilk dakika da anlar ama sonunu getirip bu takıntının gerçeklerini görmeyi kafaya koymuştur.


Çok güzel bir filmdi, hem  romantik  hemde komedi severler için tercih edilebilir ;) Şahsen bende Jane Austen hayranıyım, hatta böyle fırsat olsa bende giderim, o dönemi yaşamak falan çok güzel ama karakterimiz Jane'nin başına gelecekler gibi olacaksa kalsın :D 


Komik sahnelerden biri^^ Kendisi Jane karakterini oynamakta. Mazlum, sefil demeyeceğim ama taktı mı takanlardan belli ki :D Çok sevdiğim bir karakter olduğu söylenemez. Gerçi, bu filmle de alakalı neyse izleyenler anlamıştır beni belki :D


Henry(Jj Feild)
Kendileri bu organizasyon da oynayan oyunculardan biri. Şirket sahibesinin yeğeni olmaktadır ve bu işi zorla yapmaktadır. Aslında zerre zevk almaz ama tarih denilince akan sular durur denilen tarzda biri olduğu için kendini oyunun içinde bulur. 



Filmden kareler^^
Döneme uygun davranmak, giyinmek ve o işleri yapmak bu ortamın en önemli kuralı, yoksa saniyesine postalanırsınız :P


Başta ki bayan zengin kesimden ve o da bu ortamı görmek için gelmiştir. Artı sondaki, bayanda ama ortada ki beyefendi oyunculardan biridir ve filmin belki de en komik karakterinden biri unvanını almaktadır :P


Organizasyonun son günün de o dönemin unutulmaz balosu yapılıyor. O kadar insan vardı ki acaba nasıl buldular didim :P Yani öyle organizasyon için :D


İlk geliş. 
Kızın hali fenaydı :D


Ve olayların geçtiği yer^^





Jane burada ustalığını konuşturuyor :D 


Bir oyun sergilediler ki evlere şenlik. :D




Bu sahne ve öncesi komedi :D Şu soldaki adamı da hiç sevmiyorum ayrıca :P



Zenci beyefendi sonradan katılıyor ve ortama girdiği an her şey daha komik bir hal alıyor :D



Gifler^^


Arkada ki şaşkınlara dikkat :D


İlk karşılaşma :D Nasılda tiksinmiş gibi duruyor :D





Adamın bakışları yeter yaa <3



Bu kadın kadar fenasını ve komiğini görmedim. Hele o mimikler :P



Bu sahne filmde yoktu, ya sildiler yada izlediğim siteden kaynaklanan bir şey ama olsaydı harika olurdu. Şunların tiplere bak :P


Ve son^^


Süper, harika, komedi ve az sinir bozucu bir filmdi^^ Jane Austen ve tarihi filmleri seviyorsanız kesinlikle öneriyorum. Devam edilesi bir film tabii başka karakterler ve komikliklerle :D Tarihi film izlemeye devam edeceğim, beğendiklerimin de yorumları burada olacak. Beğenmediklerimin de yorumlarını  yazarım belki ama öncelikler beğendiklerim de^^


Başka yorumlarda görüşmek üzere^^

Buralarda da varım^^


27 Ocak 2016 Çarşamba

Kardeşim Benim Film Yorumu^^

Merhabalar^^

Kitap yorumları ardın sıra geldiği şu zaman zarfın da bir de film yorumu ekleyeyim dedim :P Filmimiz daha yeni vizyona giren Kardeşim Benim^^ Hayretler içerisin de Erzincan'a ne çabuk gelmiş diye şok yaşarken arkadaşlarla uzun bir konuşmanın ardından soluğu sinemada aldık. Konuşmanın sebebi ise Kardeşim Benim yanı sıra Kocan Kadar Konuş 2'de şu an Erzincan'da sinemalarda. İlk film harikaydı, ee bir de Murat Yıldırım oynayınca gitme de ne yap :P Neyse uzun konuşmalar, çelişkiler derken Kardeşim Benim kazandı ve bir kaç dakika geçikme ile filmle buluştuk(Geçikme derken biz geç kaldık :P)


Film harika ötesiydi. Murat Boz'un ikinci film ve yine kendisine hayran bıraktıracak bir oyunculuk ve duruş sergilemiş. Yani Burak Özçivit ve Aslı Enver gibi oyunculuğu pek bir iyi olmasa da yine de sen çek biz izleriz Murat kıvamın da olmuş :D Burak Özçivit ve Aslı Enver ise yine harikaydı. Her iki oyuncunun da oyunculuğunu beğenirim ve 3 oyuncu da karakterler gibi çok uyumlu olmuşlar. Başka türlüsü kurtarmazdı :D


Konu detayından önce Fragman!!




Konusu ise yıllar önce küsen ki geç kaldığımız için neden küstüklerini öğrenemedik, arkadaşlara da sormayı unuttum iyi mi :P Şimdi bir mesaj atıp öğreneyim :D Neyse, u kardeşler babalarının ölümü nedeniyle yan yana gelmek zorunda kalırlar. Ozan(Murat Boz) gerçek hayatta ki gibi çok ama çok ünlü biridir. Hakan(Burak Özçivit) ise Ozan kadar olmasa da albüm yapıp kendi tarzını belirlemiş biridir. Hakan annelerini kaybettikten sonra evi çekip çeviren, aileyi ayağa kaldıran evin abisidir. Ozan ise küçük kardeş unvanı ile fazla şeylere karışmayan kardeştir. Babalarının ölümünden sonra mirası öğrenmek için bekleyen iki kardeş çok büyük sürprizlerle karşılaşırlar. Babalarının son isteği ise arkadaşının kızının düğünün de son bir kez kardeşlerin beraber çalmasıdır. Başta istemeseler de baba yadigarı eski araba ile yollara düşerler. Bu sırada bambaşka biri olarak kendini tanıtan Zeynep(Aslı Enver, lakin Zeynep ismi olmayabilir, unuttum da :P) ise bu yolculuğun tanıklarından biri olur.


Cenazeden bir kare. İlk başlangıç sahnesi. Burada teyzenin ve amcanın yaptıkları komediydi.


Mirası öğrenirler ve şok :P



En neşeli haller ve baba yadigarı eski araba :D


Düğün sahnesi ama ne düğündü :D Favorim Murat Boz ve düğün organizatörü oynak amca :D






Set halleri^^
Filmden çok fotoğraf paylaşmak isterdim ama daha vizyona gireli 2 hafta olan bir filmden bu kadar fotoğraf bulmak bile iyi ;) Zaten neden fotoğraf paylaşayım ki gidin izleyin derim ;) 


Baklava taşıdıkları hiç bir sahne yoktu :P Bekledim ama gelmedi :P


Ve bunlar da filmin Galasından^^



Şanslı Aslı Enver :D


Tek gifler de bunlar :D





Film gerçekten çok güzeldi. Özellikle ailenizle beraber gidip, gönlünüzce kahkaha atacağınız nadir filmlerdendi. Gerek oyuncular, konu vs. her şeyiyle çok güzeldi. En favori sahnem ise Murat Boz'un oyun havaları sözlediği kısımdı. Bence ilerleyen zaman da ful oyun havalı bir albüm çıkarmalı :) Zevkle dinler, oynaya bildiğimiz kadar da eşlik ederiz :D 

Ve şimdi sırada Kocan Kadar Konuş 2 var en kısa zaman da gitmeyi düşünüyoruz ama ne zaman olur bilinmez. :P Gerçi sinemadan kalkmadan gitmek şart ;) 




Son olarak Murat Boz'un söylediği şu sıra dilimize pelesenk gibi yapışan A Be Kaynana şarkısı ile veda ediyorum :D





Başka yorumlar da görüşmek dileğiyle, bol filmli günler^^ 


Buralarda da varım^^



26 Ocak 2016 Salı

Audrey'yi Bulmak//Sophie Kinsella Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Ocak sonu olmuş ben halen daha topu, topu 3 yorum yayınlamışım! Olmadı şimdi, ama yapacak bir şey yok, gerçi şu an için bir kaç yazılacak yorumlar var ama Ocak bitmeden yazar mıyım muamma :P Neyse yorumu dönersek Sophie'nin okumadığım bir çok kitabı var ama en son çıkardığı kitap çok ilgimizi çekti ve hemen aldık. Bir çok olumlu yorum geldi ve duydum ama okuduğum zaman aslında Sophie'nin diğer kitaplarından çok farklı bir şeyler olduğunu anladım. Bu sefer daha çok bilimsel ve gençlik üzerine yazılmış bir kitap olmuş. Peki Sophie böyle yazmaya devam etsin mi? Tabii ki de hayır :P

Audrey evden çıkamıyor. Hatta, evin içinde güneş gözlüklerini bile çıkaramıyor. Şey... Göz göze gelmek ve bazı başka şeylerle ilgili "minik" sıkıntıları var da!

Aslında... Ağabeyinin dev ışıklı, çok derinlikli arkadaşı Linus, o kapkara güneş gözlüğü camlarının ardından Audrey'nin hayatına sızmayı başarana kadar "vardı" diyelim. Zira Linus, aynen bir portakal dilimini andıran içten gülümsemesi, samimiyeti ve sırf Audrey ile iletişim kurabilmek için yazdığı komik notlarla genç kızı evden çıkarmayı başarıyor. Yani, Starbucks da bir başlangıçtır sonuçta! Tatlı Audrey, anlayışlı ve şefkatli Linus'un yanındayken en korktuğu şeyleri bile yapabileceğini hissediyor. Hem, kim bilir? Belki de o kara camların ardında güzel bir dünya vardır gerçekten de!

Kıssadan hisse... Kendinizi yok olmuş hissettiğinizde bile gerçek aşk sizi bulabilir ve hayat, bir nedenle her mücadeleye değer bir şeye dönüşebilir. Zaten bu işler her zaman bir bakış açısı meselesidir. Audrey ile birlikte gülmeye, hayal kurmaya ve umut etmeye hazır olun…


Evet Audrey evinde dahi gözlüklerle yaşayan, ailesine dahi bakamayan biri ama bunun bir sebebi var. Olayı tam olarak öğrenemiyoruz, doğrusu Sophie biraz sır perdesi yapmış Audey'yin başından geçenleri. Keşke daha sonradan açıklasaymış dedim, meraklı insanım ben olmamış bu, baştan alalım :P Şaka bir yana gençlik romanı olduğu için fazla detaya inmemiş olabilir Sophie. Audrey bu olaylardan önce en iyi arkadaş, çocuk, öğrenci ve kız kardeştir ama o günden sonra yaşadığı sıkıntılar bütün aileyi ve kendisini çok zorluklara sokar. Uzun süren terapiler, depresyon vs. Ta ki abisinin arkadaşı Linus gelene kadar. Başta geri çekilse de Linus'in ona olan davranışın da farklılık sezen Audrey Linus'e şans vermeye başlar.


Audrey'yin değimiyle portakal dilimli, içten gülüşlü Linus Audrey'yin abisinin oyun arkadaşıdır ve sürekli evlerine gelip gitmeye başlar. Bu süre zarfında Audrey'ye olanları öğrenir ve yardım etmek ister. Yardım eder de. Bu kadar tatlı bir çocuk. Kitapta sevdiğim çok karakter oldu ama Linus bir başkaydı. Audrey'ye olan yaklaşımı, ona inanması ve desteği gerçekten çok güzeldi ;) Sonralar da yaptığı şeye kızmıyoruz bile, gerçi orta da kızacak bir şeyde yok ama neyse :P
 Linus tatlı, düşünceli. 
Audrey'ye çok yardım ediyor. 
Linus iyi biri.
Linus gibi olun :P 
Der diğer karakter yorumlarına geçebilirim :P


Bir kere Audrey'yin annesine bittim, hele babasıyla olan diyalogları yok mu komedi. Sıradan bir aile ve karı-kocalar ama işin içine bilgisayar bağımlısı bir çocuk, evde bile güneş gözlüğü takan bir kız ve her şeyden bihaber en küçük kardeş olunca gelsin de bu aile normal olsun. Anne aileleri doğru yola yönlendiren ki iyice çocukları sinir eden bir dergi bağımlısı olup o dergi ne derse onu uygulayan biridir. Baba ise eşi ne derse o, tabii onun da sözü geçiyor ama anne dururken babaya söz düşmez :P Annenin fevri davranışları acayip komediydi, hele Audrey'yin abisine yaptıkları süperdi :D Abisi ve küçük kardeş ise başka bir alem ama abisinin Audrey'ye yaptıkları da takdire şayan ;)


Kitabın konusunu ilk okuduğum zaman Sophie psişik güçleri olan bir karakter mi yazdı acaba dedim ve heyecanlandım. Ama öyle değilmiş. Daha farklı ve düşündürücü bir konuyu ele almış. Sophie'nin bir kitabını dahi okuyan biri kaleminin nasıl olduğunu bilir. Evet yine aynı kalem ama bu sefer konu farklı. Yine komik ve ilginç bir kitaptı ama Sophie bu tarz yazmasın yaa, tamam devam edebilir ama Sophie romantik, komedi yazsın ;) Haa burada da Audrey ve Linus'un aşkı süperdi, aşkın nelere kadir olduğunu göstermek istemiş bize yazar ama cıks, yok sen devam et öncesine ;) Tabii bu benim şahsi görüşüm, kötü müydü katiyen, bunu da sevdim ama siz anladınız beni değil mi Sophie'ciler ;)


Kitabımız da geçen bir video çekme olayı var, o bölümler en sevdiğim yerlerdi, herkes kamerayı görünce şok, tabii olur olmadık yerde çekilince normal yani :P Sophie'nin farklı bir tarzda yazdığı bu kitabı okumak isteyenlere tavsiye etmekteyim :) Daha çok genç psikolojisinin üzerine yoğunlaştığı, bazı şeylerin aşk ve dayanışma ile nasıl düzeleceğini harika bir detayla anlattığı bu kitabı sizlerin de okumasını isterim, ama yok ben komik tarzını seviyorum diyorsanız başka kitaplarına yönelin derim ;) 


Kitaba puanım 5/4



Alıntılar^^

Baba
Hayır, bu akşam dışarı çıkamazsın.
Cezalısın genç adam.

Baba boş yüz ifadelerine bakar ve durumu yanlış anladığını fark eder.


Baba

Yani, hım, bulaşık makinesini boşalt.
(Tekrar dener)
Kirlileri sepete at.
(tekrar dener)
Annen ne diyorsa o!

Alıntıya Not:İşte bu video'da bir kesit :P


******


Evdeki teknoloji ve ekran karşısında geçirilen zaman ve sosyal medyada harcanan saatler gibi şeylerden onlar sorumlu ama sonra bilgisayarında ufak bir terslik oluyor ve bebek gibi sızlanmaya başlıyorlar. "Word dosyama ne oldu?" "Facebook'u açamıyorum." "Nasıl fotoğraf yükleyeceğim? Nereye çift tıklayacağım? O ne demek?"
Sonra sorunu bizim çözmemiz gerekiyor.


*****

Eğer ben Aşırı Tepkiler Kraliçesi'ysem annem kesinlikle Aşırı Tepkiler İmparatoriçesi.



Bir yorumun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^




17 Ocak 2016 Pazar

Hasret Rüzgarları//Aslıhan Akagöz Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Kitap yorumlarım gelmeye devam ediyor^^ Bu süre zarfında da sadece kitap yorumu gelecek gibi. Neyse ben araya bir kaç bir şey sıkıştırırım :D Gelelim kitabımıza. Aslıhan Akagöz'ün benim en sevdiğim yazarım olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Gerek çıkmış kitapları gerekse e-kitaplarını  beğenerek okurum ve herkese de tavsiye ederim^^ Bu kitapta onlardan biri. Yazarım bunu hiç bir sosyal platformda yayınlamadı ve direk yazıp bizimle buluşturdu. Okuyanlar için klasik gelebilecek ama kitap da ki duyguya aşık olacak tarzda bir kitap yazmış yazarım. Her bir satıra aşık olup, Onur, Onur!! diyeceğiniz harika bir kitap ayrıca. 

İlk aşkın büyüsüne kapılmış iki toy yürekti onlarınki. İlk göz göze gelişlerinde birbirlerinin kaderlerine yazılmışlardı. İki farklı hayata ait olsalar da, yaşanılması gerekenlerin önüne geçecek güçleri de yoktu. Birbirlerini saf bir aşkla sevip, ömür boyu mutlu olmanın hayaliyle yaşıyorlardı. Hasret, Onur'u büyük bir aşkla seviyordu. İlk kez onun gözlerine korkusuzca bakıp, onun ellerini tutmuştu. Birini hayatına ortak etmenin ne anlama geldiğini onunla birlikte öğrenmişti. Onur Hasret'in her zaman ilki ve hatta sonu olacaktı. Onlar bir ömür birlikte mutlu yaşayacaklardı.Fakat hiçbir şey genç kızın umduğu gibi olmadı... 'Hasret Rüzgârları' çok erken esmeye başladı.


İlk olarak arka kapak yazısından nasıl bir aşk okuyacağımız apaçık ortada ve bunun daha fazlası kitapta mevcut. Kitabımızı üçüncü kere okuduğumu ve sonradan bile tekrar tekrar okuyacağımı düşünüyorum. Yazarımın her kitabının yeri bende ayrı ama bu hepsinden ayrı <3 
Hasret, daha 18 yaşında sınavlara hazırlanan güzeler güzeli Hasret. Arkadaşı Meryem'in abisinin düğününe ne zorluklarla gidiyor ama armağanını da alıyor. Hasret karakterini çok sevdim. Tek bir kızdığım yer olmadı, her yaptığa hak verdim ve o nasıl bir aşktı öyle <3 Aileden gelen zenginlik ile hiç bir şeye ihtiyaç duymayan Hasret başka gençler gibi zenginliğe önem vermez ama babası öyle değildir. Tam bir zıt kutuplar Hasret ile. Hasret ne kadar herkesi bir tutsa da baba da fakirlerin yeri her zaman ayrıdır. Kader bu yaa damadı olacak şahısta ufacık tamirhanesi olan Onur'dur.


Öksüz ve yetim olan ama ekmeğini taştan çıkaran, mahallenin has delikanlılarından olan Onur arkadaşının, dostunun düğününde perilere yaraşır güzellikte bir kızla tanışacağını bilemez ve tanıştığı daha o saniye de aklı, kalbi bambaşka alemlere gider. Başta kalbinin sözünü dinler ama sonradan Hasret ve yaşadığı yeri gördükten sonra aralarında çok büyük bir uçurum olduğunu anlar ve o dakika da her şeyi kalbine gömer ama kader bu kaçış olunmaz ve olaylar olaylar.


İki çiftimizin de aşkına BİTTİM!! Bu devirde yok böyle aşk ve Onur. Kitabı bitirince durup düşündüm gerçekten bu kadar düşünceli, sadık ve bu kadar aşık bir erkek var mıdır diye ama ne yazık ki yok be :/ Yada belki var biz göremiyoruz, işte hep bu yüzden gerçek aşka inanmıyorum be canlar :P Hep bu kusursuz erkek karakterler yüzünden :P  Neyse iç dökmem bu kadar :P Çiftimizin yaşadıkları gerçekten çok zordu ama anlayışlı oluşları ve birbirlerine olan büyük aşkları her şeyle baş eder ama bir tek şey hariç. İşte o dakikadan sonra yazarımızın sürpriziyle karşılaşıyoruz. İlk okuduğum zaman bunları yapmaya mecbur kalan kişiye(ki ismi bende saklı) kızdım mı hayır, illa ki bir nedeni vardır ama en son buna neden olan şeyleri öğrenince yuh dedim :O O kadar da olunmaz, çünkü aklımızın ucundan bile geçmiyor. Uzun lafın kısası bu kadar büyük olay nedir diye öğrenme istiyorsanız kitabı okuyun derim.

Başta dediğim gibi 3 kere okumuş olmam ilerde tekrardan okumayacağım anlamına gelmiyor :D Tekrar, tekrar okurum bu çiftimizin kitabını. İlk okuyanlar için, başta sizlere klasik gelebilir ama sakın haa bırakmayın, bakın ilerleyen kısımlar da neler oluyor neler. Hatta olayları bırakın sadece çiftimizin aşkına bile tanıklık etmek isteyeceksiniz^^ Ben bu yorumları yazarken bile ONUR!! diyorum ve okumamak için kendimi zor tutuyorum. Sürekli dediğim gibi bu kitabın yeri bende apayrı, vazgeçemem yani <3 




Bu kadar yorumdan sonra tabii ki de şiddetle tavsiye ediyorum^^ Yazarımın hiç bir kitabını okumadıysanız başlangıç olarak bunu tavsiye ederim^^ İçinize işleyecek, kalemine hayran kalacağınız ve bir tane Onur'da bizi bulsa diyeceğiniz bu kitabı kaçırmayın derim. ;)


Yazarımın diğer okuduğum kitapları ve yorumları^^


Bir Damla Aşk(e-kitap) yorumu için TIK TIK!!
Aşk: Kör Kuyu(e-kitap) yorumu için TIK TIK!!
Çirkin Güzel-1 yorumu için TIK TIK!!
Ne Olacak Halim(e-kitap) yorumu için TIK TIK!!
 Çirkin Güzel-Aşka Uyanış yorumu için TIK TIK!!
Bir Aşkta İki Cambaz (e-kitap) yorumu için TIK TIK!!
Senden Bebek İstiyorum yorumu için TIK TIK!!



Kitaba Puanım 5/5 


Alıntılar^^

Onur gözlerini önce dehşetle açtı. Ardında gülerek kafasını iki yana salladı. "Hayır, kesinlikle diyemezsin! Hoşlandığım kızın bana 'ağabey' demesi başıma gelebilecek en büyük felaketlerden biri olurdu sanırım" 


♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥


Küçük karısının dudaklarını büzmesine gülümsedi Onur. “Hayattan hiçbir zaman büyük beklentilerim olmadı benim. Buna rağmen hiç beklemediğim bir zamanda sen çıktın karşıma. Hayatımda olman bile ömrümün sonuna kadar mutlu olmam için yeterli bir sebep. Sen varsan, olmayan şeylerin arkasından asla üzülmem ben. Bunu sakın aklından çıkarma, tamam mı?”


♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥


Üstünden ne kadar zaman geçtiğinin hiçbir önemi yoktu. Bazı aşklar zamanla küllenmek yerine, her geçen gün üstlerine serpilen özlem tozuyla alev almaya devam ederdi. Çekilen acı bile buna engel olmayı başaramıyordu. Hasret'in Onur'a duyduğu aşk da böyle bir aşktı.




Yorumumu bitirmeden önce kitaba yeni başlayacaklar hatta okumuş olanlar için kitabımıza çok uyduğunu düşündüğüm bu şarkıyı armağan ediyorum^^




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlar da görüşmek üzere^^
Bol kitaplı günler^^


Buralarda da varım^^








12 Ocak 2016 Salı

Safkan//Jennifer L. Armentrout Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Blogumun 2016 yılının ilk yazısını da yazıyorum. Ve bu ilk yazım da kitap yorumu^^ Yeni yılın kitabı ise Safkan oldu, Melez sözleşmeleri serisini tamamladıktan sonra okumaya başlamaya karar verdim. Yıllar önce Melez kitabını okumuştum, Safkan'a başladığım zaman ise Melez kitabını komple unuttuğumun farkına varıp tekrardan okumaya başladım. Onu bitirdikten sonra ise hiç ara vermeden Safkan'a başladım. Böyle yapmak iyi mi oldu bilemedim ama zaman kısıtlaması nedeniyle kitap elim de biraz süründü.

Bir yanda ihtiyaçlar. Bir yanda kader...
Doğaüstü bir yaratık olmak tam olarak muhteşem bir şey değil; özellikle her gittiğin yere "diğer yarının" da gittiği düşünülürse. Seth, eğitimde, ders dışında ve hatta yatak odasında Alexandria'yla birlikte ve bu hiç de eğlenceli değil. Aralarındaki bağın kabuslardan uzak kalmak gibi faydaları da var ama Alex'in safkan yasak aşkı Aiden'a olan hisleri üzerinde hiçbir etkisi yok. Ya da Aiden'ın onun için feda edecekleri üzerinde.
İblisler binayı istila edip öğrencilere saldırınca tanrılar furileri salıyor üzerlerine. Furiler, öğrencilere ve tanrılara karşı en ufak tehdidi ortadan kaldırmakla görevliler, buna Alex ve diğer Apollyon Seth de dahil. Bu sorunlar yetmezmiş gibi, gizemli bir varlık Seth'i tehdit ediyor, Alex de tehlikede. İşin içine tanrılar girince bazı kararlardan geri dönmek çok ama çok zor. Alexandria kaderinde yazanla bilinmez arasında bir seçim yapacak. 
Safkan, Melez Sözleşmeleri serisinin ikinci kitabıdır.

Not: Melez kitabını okumayanlar yorumu okumasın! :)

Konumuz da az bir şeylerden bahsediyor ama olaylar kitapta. İlk Melez kitabının sonun da insanları şok edecek şekilde bitmişti. Alex iblis olan annesini öldürmüş ve Apollyon olduğunu Seth yardımıyla öğrenmiştir. Annesinin yıllar önce neden kaçtığı ortaya çıkınca ve annesiyle hesaplaşmak için girdiği savaşı merak eden Konsey üyeleri ise New York'a olayları birde Alex'den dinlemek için çağırırlar. Gitme zamanına daha vardır ve o sırada da çalışmalara devam etmektedirler. Tabii bu sıra kampüsü iblisler tehdit etmeye başlar. Yasaklar ve ayrımlar başladıktan sonra Alex ne kadar kızsa da yapacak bir şeyi yoktur. İşte bu andan sonra olaylar başlıyor. Bu kitapta Alex'e kızdığım yerler oldu ama hak verdiğim yerler daha çok oldu. Bir kere kendilerine yapılan ayrıma karşı, buna benden sinir oldum ve karşıyım. Onlar da insan. Bakalım seri devamın da ne gibi değişiklik olacak bu konu hakkında.


Alex'den sonra Seth ve Aiden <3 ikisi de taş, ikisi de korumacı, ikisinin de hayranı bi dolu vs. vs. vs. Ne kadar övsek az. Alex çok ballısın vesselam :D Normal de bir kitap da aşk üçlemesinden nefret ederim, en çok da Alacakaranlık Serisin de sinir olmuştum ama burada çok farklıydı. Alex'e hak veriyoruz bu konu da, o yüzden bunun üzerin de fazla durmayacağım. Seth yine kendini beğenmiş, her olaya espri ile yaklaşan ve Alex'in en büyük destekçisi oluyor. Alex ile atışmalarını çok sevdim^^ Sırf Seth'in olduğu bir kitabı hiç sıkılmadan okur insan o derece tatlı ve komik biri :) Aiden ise, o bambaşka biriydi. Bizim ne yapamaya çalıştığını anladığımız ama Alex'in anlayamadığı kararlar alıyor kendisi, tabi ilerleyen kitaplar da bunlar ortaya çıkacak ama ne zaman :) Bu kitap da canım Aiden az gözüktü ama olduğu sahneler ise bir kitaba değerdi^^ İlerleyen kitaplar da daha çok görmek dileğiyle^^




İlk kitap Melez'i sevdim ama bu bazı yerler de çok sıktı. Belki benim hemen okuyamamam etkili olmuştur bilemiyorum, artık bunu ilerleyen kitaplar da göreceğiz. Gerçi öyle bir sonla bitti ki devam kitap heyecan ve bol bol olaylarla geçecek gibi^^ Kitaba yeni karakterler geliyor, Konsey üyeleriyle tanışıyoruz ama tanışmasak da olurdu :P Alex'in yaptığı bazı hareketlere hak vermedim değil ben olsam dayanamazdım, yine öyle asi bir karaktere göre yazar iyi idare etmiş :D Bu arada yazara bazı olaylar yüzünden çok kızdım. Neden? Diye çok sordum ama kadın kim bilir nasıl bir oyun oynuyor bizimle okuyup göreceğiz.

Seriyi okumayan kalmamıştır her halde ama fantastik severlerin çok seveceği ender serilerden biri olduğu için fantastik severlere artı herkese de tavsiye ediyorum. Fantastik okumaya başlamadıysanız bu seri sizin ilginizi çekebilir ve ilk fantastik seriniz olabilir ;) Yazarın illa bir yada iki kitabını okumuşsunuzdur. Yazar yazıyor yani, kalemi akıcı, olaylar ilgi çekici o yüzden kalemini de bu seriyi de tavsiye ediyorum^^ Serinin devamına gelince  ne kadar merak etsem de hemen okumam diye düşünüyorum. Üst üste okuyunca fazla geldi gibi ama arayı fazla açmamaya da çalışacağım^^



Seri hakkında bahsedecek olursak, serimiz 5 kitaptan oluşuyor ama yazar Seth'in hikayesini de yazmış. Lakin Dex'den tık yok. Bakalım o ne zaman çıkacak, merakla bekliyoruz^^


Serimiz kapağı harika olan nadir seriler unvanını da almaktadır <3


Bu kitap ise Seth'in hikayesini anlattığı kitap. İki kapak var ama soldaki ilk çıktığı zaman amatörce yapılmış bir kapak gibi ama orijinal kapak sağdaki^^ Ve ikisi de iyi ama yine de ben soldakini tercih ederim :P  Titan serisi olarak geçiyor ama sadece bir tane kitap çıkmış. Ya bir kitapla bitiyor yada yazar halen daha yazmaya devam ediyor. Bunu zamanla göreceğiz ;) 



Kitaba puanım: 5/4


Alıntılar^^


Aiden ve Seth'le hem hafta içi hem hafta sonları dönüşümlü olarak çalışıyordum. Sanki velayetimi ortaklaşa paylaşmışlardı ama bugün henüz diğer yarımı görmemiştim. Tuhaftı bu, çünkü genellikle yakınlarda pusuya yatardı. 

Alıntıya Not: Bu kız şanslı diyorum kimse takmıyor :P


*****


Duvardan ayrılan Seth tek kaşını kaldırdı. "Evet, aşkım, bu kulağa çok harika geliyor. Hançeri almayı unutma da gözümü oyabilesin. ...."

Alıntıya Not: Hep böyle didişiyordu bu ikili :P


*****


Sonra Aiden başını çevirdi ve Dawn'ın söylediği bir şeye gülümsedi. Ama sahte bir gülümsemeydi bu. Ne de olsa, ben bu gülüşler için yaşıyordum.




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^