26 Ocak 2013 Cumartesi

Full House 2 Take one^^


Bir kaç hafta önce bitirdiğimiz Full House dizisiyle karşınızdayız sayın seyirciler :D Dizi nasıldı diye sorarsanız çok güzeldi komedinin önde gideniydi :)) Crazy for you dizisinden sonra süper gitti bilirsiniz Crazy for you dramın dibi ama bize dram gelmiyor yaa en salya sümük ağlanacak yerde biz gülüyoruz iyi mi :D 

Konusuna gelirsek, Take one adında grubun üyeleri Lee Tae ık ve Won Kang whe Tae ık'ın yüzünden stilistleri hep gitmektedir, Çünkü oppa hem huysuzdur hemde bir sürü şeye alerjisi vardır :) Kang whe'ye gelirsek hep tatlı duruşuyla hemde tatlı huyuyla bir numara :))

adını anlamı dolu ev olan ve küçük yaşta ailesini kaybeden  Jang Man-Ok  dedesini yanına verilmiştir ve dedesi usta bir tekvandocudur. Torunununu kendine benzetir am bunda bir anormallik vardır nedeni Jang Man-Ok'nun tasarımcı olması hemde süper bir tasarımcı olması :)

Dedesini 3 aylığına salonu Jang Man-Ok  bırakınca kimsenin başına gelmeyenler başına gelir ve birden kendini Take one grubunun stilisti olarak bulur :)

Böylece konu başlar :P

Park Gi-Woong - Won Gang-Whee
Ayyşş ne tatlı, muhteşem, karizmatik bir oppasın öyle :)) Dizimizin iyilik meleği Lee Tae ık kişiliğe karşı gelen ve masum haliyle oppalık unvanını alan tatlı şey :D 


Her ne kadar bazen stupidlik yapsada diğer zamanlarda zekice cevaplar veren Hwang Jung-Eum - Jang Man-Ok. Kendisini Can you hear my heart'dan tanırsınız süper bir oyunculuğu var, burada her ne kadr yanlış tercih yapsa da iyi idare etti ;) 

No Min-Woo - Lee Tae-Ik

Diziden önce oppam olan ama giydiği taytları gördülten unvandan düşen kişilik :P

Yaa cidden erkeksin sen yaa o tayt ne öyle zaten bir deri bir kemiksin, kınıyorumm seni :P
Ama oyunculuğa gelince hakkını vemiş başta çekilmeyen olan kişi sonradan iyilik meleği olmaz mı gelde buradan yak :P



Her dizide vazgeçilmez kötü kişi >_< Başta çok iyi olup sonradan maskesini çıkararak bizi şoka uğratan kişiliksiz :P Para gözünü öyle kör etmiş ki insanların sağlıklarıyla bile para kazanacak kıvama gelmiş :(


Take one dizisinin ayak işleini yapıp sonrasında değişik bir pozisyon da olan menajer. Çook komik halleri vardı yaa :D 


Dizinin 30 dakika olup ilk başta 8 bölüm olduğunu öğrendiğimiz deki halimiz :P


Ama sonra 16 çarpı 2  = 32 bölüm olduğunu öğrendiğimiz deki halimiz :D



Kedide ne yakışırmış oppamıza :)))


Gifler^^


Bu soruyu ben sana soruyorum oppa "Hey, Lee Tae-Ik, Are you crazy...?"
Bazen öyle olsan da yine de sende bir tanesin :P



İşte bir fanın düştüğü haller :P Kınıyorum yaa gerçekte de böyleyse gençlik bitmiş tükenmiş :/

ahahha hallere bakın yaaaa :D yine ve yeniden aşka getiriyor hemde güldürüyor :D


Gözlerini öyle yapma bee insanız şurada :P





Buda dizinin OST'u Take one'ın vazgeçilmez tek şarkısı :P






Oyyy seni yesinler yaa :'(

DİKKAT SPOİLER VAR!!

Oppamız küçük yaşta geçirdsiği bir talihsiz olay yüzünden gözünde hasar vardır ve kör olma ihtibali çoktur, bunu öğrenen başkan ilk olarak ona sıkandal düzenlatip kovar ve bazı olaylardan sonra tekrardan geri işe alır. Ama gözleri buna dayanamayan oppamız sonunda rahatsızlanır ve ameliyat içib çin'e gider .))

Ayy burada konserdeydi ve gözlerinde aynı sorun olmuştu :(( 


Dizi gerçekten çok güzeldi tabii komediyle başlayıp sonrasında drama çevirmeseler iyiydi ama ne yapacaksın ekmek parası :P 

İzlemenzii öneririm ilk Ful house'da çok güzeldi ama buda aynı ölçüde ;)

Diziye yorumu,
5/5


Keyifli izlemeler, izlerseniz tabii :D 

24 Ocak 2013 Perşembe

Günün anlam ve önemi^^

Sabah kalktığınızda kargo gelmiş ve içinden kitap çıkmışsa ne yaparsınız? Tabii kide hemen yataktan fırlar kargoyu açarsınız :D ama ben öyle yapamadım :/ sağ olsun Kübra o işi görev edindi ve ilk o açtı :) Neyse gelelim gelen kitaba :))



Martı yayınlarını gönderdiği Gölge ve Kemik^^

son zamanlarda adından sıkça söz ettiren kitap şimdi ellerimde ve en kısa zamanda okunmayı bekliyor :))



Kitabın konusuna bir göz atalım sizde meraklanın :))) Kötü müyüm ne :D 

Onu yalnızca geçmişi... geleceği ise bir tek o kurtarabilir...

"Bekle!" diye sesimi yükselttim ama o çoktan arkasını dönmüştü. Kolunu tuttum, bizi izleyenlerden gelen şaşkınlık dolu seslere aldırış etmedim. "Bir yanlışlık olmalı. Ben... düşündüğünüz gibi..." Yavaşça bana dönüp kolunu tutan elime ters ters bakınca sustum. Elimi çektim ama öyle hemen geri adım atmayacaktım. "Ben düşündüğünüz kişi değilim," diye fısıldadım çaresizce.

Karanlıklar Efendisi biraz daha yakınıma geldi, sadece benim duyabileceğim bir sesle, "Kim olduğunu bildiğini hiç sanmıyorum!" dedi.


"Zengin fantastik öğelerle oluşturulmuş bir dünya, büyüleyici kurgu ve sizi kendine bağlayan duygusal bir kanca gibi... Sayfaları çevirirken kendinizden geçecek, final sahnesinde tüm tahminleriniz yanlış çıkacak ve doruk noktasında alnınızdan vurulmuşa döneceksiniz!"
Horn Book Magazine

"Bu büyüleyici dünya, içinde birçok tuzak barındırıyor. Mitolojiyle süslenmiş ve inandırıcı karakterlerle güçlendirilmiş roman sarsıcı sürprizlerle heyecanı ve adrenalini zirveye ulaştırıyor. George R. R. Martin ve J. R. R Tolkien hayranlarına özellikle tavsiye edilir."
RT Book Reviews

"Baş döndüren, eşsiz bir dünyada beklenmedik sürprizleri olan muhteşem bir kitap. Fantastik roman severlerin gözdesi olacak."
Library Journal

"Etkileyici betimlemelerle dolu, entrika ve akıl almaz büyülerle süslenmiş, içinde pek çok sürpriz barındıran bu macera aynı zamanda romantizm ile tehlikeli bir tutkuyu da bir arada sunuyor."
Publishers Weekly

"Leigh Bardugo sihirli parmaklarıyla harika bir roman yaratmış. Karakterler oldukça gerçekçi, kurduğu dünya ise bir o kadar egzotik ve hareketli. Fantastik tür okuyucuları bu seriye bayılacaklar."
Booklist


Yazar:Leigh Bardugo
Çeviri:Ozan Aydın
Sayfa Sayısı: 384
Yayınevi: Martı Yayınları





Beklediğim sendin/Amor Towles Kitap yorumu^^


Çıktığından beri merak ettiğim 'Beklediğim sendin' kitabını zevkle okudum ve bitti:)

Yorumumu nereden başlayacağımı bilemiyorum :) Yazarın erkek olup kadın ağzıyla anlatmasına ilk defa şahit oldum ve hiçte beklediğim gibi değildi. Ben nasıl yapabilir ki dedim ama yazar öyle bir kaleme sahip ki yapmış ve döktürmüş. :) Şu ana kadar okuduğum diğer kitaplarda çok ama çok değişikti. Yazarımız Bir kadının hayat hikayesini kaleme almış. Bazı yerlerinde yazar biraz derine girmiş ama ilerledikçe hemen o his kayboluyor. Yazar o dönemden bahsetmiş fazla bilgim olmasa da sayesinde öğrenmiş oldum.

Konusuna gelirsek,

31 aralık 1937 yılının son gününde Kate arkadaşıyla ceplerinde sadece 3 dolar ile geceyi geçirmektir niyetleri ta kii caz kulübüne Tinker Grey gelene kadar. Gece bundan sonra başlar 3 kişi ardı ardına içtikleri içkilerle gülüp eğlenmektedirler. Kendilerine yakın buldukları Tinker'ı daha sonrada görmek isterler ve arkadaşlıkları başlar. Bir kaç buluşmadan sonra başlarına umulmadık bir şey gelir, tabii hepsinin hayatı az da olsa değişir.
 Kate Kontert kendine ait bir ev tutmuştur ve işinde başarını biridir. 1938 yılı onun için ayrıcalıklı bir yıldır umdukları, ummadıkları bir bir olur. Bazı gerçekler kendisini derinden sarsması da çabasıdır.

Yazar o kadar gerçekçi anlatmış ki Kate'nin hislerini bir nebze de olsa anlıyorsunuz. Yaşadığı şok gerçekten  kitabın en şok olayıydı. Bende okuduğum da şok oldum. Bu nasıl bir şok derseniz öğrenmek için okuyun derim :D  Kapağa gelirsek her ne kadar bitirmiş olsam da elim hep kitaplığa gidip alıp tekrar tekrar kapağa bakacağım gibi duruyor. Önsöz de bahsedilen kocasını hiç tahmin etmeyen arkadaşlarıma gelsin :D tahmin ettiğim kişi çıktı ;))

Kitabımızın bir de filmi çıkıyormuş, okuduğumda filme dönüşeceği için sevindim, hatta merak da ettim nasıl olacak, nasıl oyuncular seçecekler diye. Kitaba ve karakterlere uygun hatta kitabın tıpkısını çekerlerse izlenilmez de ne yapılır o film? :D 

Ephesus yayınlarına kitabı okumama vesile oldukları için çok teşekkürler. Yazarımızın diğer kitapları da varsa çıkarmanızı da tabii kide isterimm :))

Tavsiye kısmına gelirsek, bu zamana kadar bütün kitap severler okudu ve olumlu yorumlar alında buna bende dahil, tabii ki okumanızı öneririm ;) 

Son olarak kitabın sonuna Davranış kurallarının yazılması çok güzel olmuş, bizde okuyup uyarız artık :) 

Kitaptan  alıntılarda bulunmak istiyorum;

"Garson kuşkonmaz tabağımı alırken ikinci kadeh şampanyayı içmeme gerektiğini düşündüm. Tuvalete gidip yüzümü yıkamaya karar verdim. Sol ayağıma lacivert ayakkabılarımdan birini giydim, ama sağ ayağımı etrafta dolaştırmama rağmen diğer tekini bulamadım. Hızlı ama düzensiz bir arama yaptım. Gözlerimi salonda gezdirdim. Ayak parmaklarımla daha sistematik bir araştırmaya girişip duruşumu değiştirmeden çizdiğim daireyi mümkün olduğunca genişletmeye koyuldum. Bu da işe yaramayınca oturduğum yerden aşağıya kaymaya başladım.
"İzin verir misiniz?"
Salonun karşı tarafından papyonlu beyefendi masanın önünde duruyordu. Benim bir şey söylememe fırsat kalmaan eğildi. Doğrulduğunda ayakkabım avucundaydı. Cam ayakkabıyı taktim eden kral naibinin resmi hareketleriyle eğilip alindekini dikkatle ekmek sepetinin arkasına yerleştirdim. Ayakkanıyı oradan alıp hemen yere bıraktım.
"teşekkür ederim. Yaptığım çok kaba bir şeydi."
"kesinlikle hayır."

En çok güldüğüm kısım :D 

Puanım :))


Kitabın arka kapak tanıtımı,

Beklediğim Sendin
Yirmi beş yaşındaki Kate Kontent 1937 yılının son gecesini oda arkadaşıyla beraber Greenwich Villagedaki ikinci sınıf bir caz kulübünde geçirmektedir ve ikisi, ceplerindeki toplam üç doları mümkün olduğunca idareli kullanmak zorundadırlar. Masmavi gözlere ve etkileyici bir gülüşe sahip yakışıklı bankacı Tinker Grey kulübe gelir ve yanlarındaki masaya oturur. Bu tesadüfi tanışma ve şaşırtıcı sonuçları, Kateyyi Wall Street firmasının sekreter odasından New York sosyetesinin üst basamaklarına ve Condé Nastın yönetici ofislerine; kıvrak zekâsı ve kendine özgü soğukkanlılığından başka dayanak bulamayacağı seçkin ortamlara taşıyan bir yıllık yolculuğun başlangıcı olur.



Başka yorumlarımda buluşmak dileğiyle, sevgiyle kalın ;)







Nancy Pickard-Fırtına Kokusu... (Kbr..)


Nancy Pickard-Fırtına Kokusu...

Uzun bir aradan sonra ki yorumumla karşınızdayım. Aslın da yorum yapmak bazı boş konuşanlar yüzünden hiç içimden gelmiyor ama bu kitap en güzelinden yorumu hakediyor ve bu yüzden yorumum umarım güzel olur. 

Kitap polisiye ve ben polisiyeyi pek sevmem, çok beğenildiği ve herkesin hayranlıkla okuduğu bir yazar olduğu için aldım okudum kitabı vee iyi ki okumuşum diyorum.

Kitap 2000'li yıllardan başlayıp 80'li yıllar da işlenen cinayete gidiyor. Rose kasabasının zenginlerin den Linder ailesinin hayatları Hugh-Jay'in öldürülmesiyle altüst oluyor ve bu cinayeti işleyen tek kişi vardır o da her zaman sarhoş gezip, çiftlikteki hayvanlara zarar veren, karısını döven ve kasaba tarafından sevilmeyen Billy Crosby'den başkası değildir ve en kötüsü de Hugh-Jay'in karısı da kaybolmuştur ve Billy ağır cezayla hapse girer. Bu durumdan en çok etkilenen 3 yaşında ki Jody Linder'dır. Billy 23 yıldan sonra oğlu Collin sayesin de hapisten çıkar ve Rose kasabasına döner fakat hiç bir şekilde özellikle Linder ailesi tarafından hoş karşılanmaz.

Kitap çoğunlukla herkesin cinayet günü yaptığı olayları anlatıyor, 2000'li yıllara geldiğin de Jody'nin etrafında gelişen olaylar anlatılıyor. Zaten kitapta en üzüldüğüm kişi Jody'di
Kitap sevmediğim tür polisiye olduğu halde gerçekten muhteşemdi. Yazarın zekasına hayran kaldım doğrusu başta ki gereksiz konuları sona bağlaması başla başına etkileyiciydi. Ne diyeyim hayran kaldım.

Vee tabii ki okumayanlara tavsiye ediyorum yani ben bile çok beğendiysem ve etkilendiysem polisiye severleri düşünemiyorum.

Yorumumu burda bitiriyor Ablalarımım tavsiyesi ve beğenilerek okunan yazar Judith McNaught-Düşler Krallığı'na başlıyorum ve eminim ki ona da en güzelinden yorumumla karşınız da olacağım. ^^

Not:Bu yorumum kendi samimi düşüncelerim yani yalakalık falan yok. Mesajın yerine iletilmesi dileğiyle. ;) 

20 Ocak 2013 Pazar

Nice Guy^^ Bambaşka bir dizi izlenmekte :))


Vaay anamm bu nasıl bir dizidir böyle :)) daha 2 bölümde ne entrikalar, ne ihanetler oldu :D bunun geri kalan 18 bölümünü siz düşünün artıkın :D 

Full house dizisinden sonra böyle bir dizi izleyelim dedik hem dizide Yeorimde var :D iyi kide izliyoruz bee :D Yeorim bir taş ki evlere şenlik :) 


Tatlı, bal katmak yeorimiz doktorluğa aday vaziyette :D Böyle bir taş neden bizim okulda da yok ki :P Yada yeorimi bizim okula transfer edelim :D ne iyi olur :D

Şimdi tatlı çocuğu takılıyor ama sonrasını görün siz :D kötü rolü oynasa da kötülük bile yakışıyor tatlı şeye :))


Kötü bir dizide oynasa hakkını verecek hatun :P ciddi anlamda kötü rol yapmak için doğmuş sanki ama dizide iyi olacakmış öyle deniyor :D 


melek yüzlü hain şeytan :P Seni yüzsüz, arkasını sevdiğine dönen stupid :P

Bu kadar yeter bunu tanıtmak için zaten siz anlamışsınızdır :D


Bu kalp bana kıskanmayın :D

Öyle ki telefonumun duvar kağıdı bile böyleydi :D

Yeorimm benim seni yerler :D

Diziye daha başlayalı 2 bölüm oldu ama sanki 10 bölümü 2 bölüme sığdırmışlar :))) ama izlenesi bir dizi tabii yeorim olduktan sonra :P isterse kötü olsun :D

Şimdiden bende puan aldı bile :D 



En kısa zamanda Full house yorumu gelecek ;) Sevgiyle kalın ;)


18 Ocak 2013 Cuma

Fırtına Kokusu/ Nancy Pickard kitap yorumu^^


Fırtına Kokusu/ Nancy Pickard kitap keyifle okundu ve bitti!

İlk olarak yazarla daha yeni tanıştığım için kendime kızıyorum :( gerçekten taa ilk çıktığı zaman kitabını alıp okumalıymışım :( Anlatımı, yazım tarzı harika ötesiydi. Her okuduğum yorumlarda polisiye falan aklıma geliyordu aslında polisiyeyi seviyorum ama şimdilik uzak durmalıyım dedim ama demez olaymışım :) Kitap ilk satırından kendine kaptırıyor sizi, sonrasında elinizden bırakamıyorsunuz bile :) Benim okuduğum zamanlarda sınavları olduğu halde sürekli alıp okuyasım geldi :)

Kitabın konusuna gelirsek,
Küçük yaşta hem annesiz hemde babasız kalan Jody 23 yıl aradan sonra babasının katilinin hapishaneden çıktığını öğrenir. Bununla nasıl başa çıkacağım derken üzerine birden fazla olaylar ve gerçekler eklenir. Geçmişte yaşananlar birbir ortaya çıkar ama tabii herkesin büyük yaralar almasıyla. Jody ne yapacağını ne karar vereceği bilmez çünkü herkes değişik fikirle ve deliller sunmaktadır. Birde Babasını katilini çıkaran kişi vardı ki Jody gerçekten bir çıkmazdadır. Bazı karakterlere hayran kaldım ama bazılarını bir kaşık suda boğasım geldi :) 
Kitapta her kitapta olduğu gibi, aileye, aşka, dostluğa, güvenmeye çokça yer vermiş.
Yazarın anlatım tarzı o kadar iyi ki sonun da öğrendiğim gerçekle kitabın yüzüne baka kaldım :) nasıl olur diye? Zaten baştan sona kadar bir kuşku var ama o kadar da değil dedim :))

Çeviri ve yazarın anlatım tarzı okunasıydı. Daha ne diyeyim bilemedim :) Tavsiye kısmına tabii kide bu yazar ve kitapları kaçmaz :)  Ephesus yayınları en kısa zamanda yazarın varsa eğer diğer kitaplarını çıkarması :))  Tabii ondan önce ben en kısa zaman da Bakireyi okumalıyımm :D 

Puanım :)

Yazarın bir diğer kitabı Bakire


Kitabın tanıtımı,

Small Plains Bakiresi kimdi ve nasıl öldü?

Acımasız bir cinayetle değişen hayatlar...
Küçük bir kasabadaki sahipsiz bir mezar...

On yedi yıldır saklanan korkunç gerçeği öğrenmeye hazır mısınız?

Kansas'ın kırsal kesimindeki küçük bir kasabanın halkı, genç bir kızın adsız mezarını Small Plains Bakiresi olarak kabul etmiştir on yedi yıl boyunca. Bazı kişilere göre mucizelere ve açıklanamaz iyileşmelere sebep olan bu mezarla ilgili söylentiler de zaman içinde dilden dile yayılmıştır.

Ama karla kaplı arazide bulunan, buz tutmuş çıplak cesede gerçekte ne olmuştur? Ve neden genç Mitch, cesedin bulunmasından bir gün sonra, arkasında çılgına dönmüş sevgilisi Abby'yi ve en iyi arkadaşı Rex'i bırakarak kasabadan apar topar ayrılmıştır?

Bu şekilde kasabadan ayrılan Mitch, yıllar sonra Small Plains'e geri döndüğünde, unutulmuş sırları ve gerilimi tekrar alevlendirecektir. Mitch'e karşı hâlâ bir şeyler hissetmekte olan Abby ise onun gidişinin arkasındaki gerçeği açığa çıkarmakta kararlıdır. Şimdi, üç eski dost kendilerinin ve küçük kasabalarının kaderini değiştiren o gecenin getirdiği sonuçlara katlanmak zorundadır.

"Nancy Pickard edebi gücü yüksek bir yazar. Orta batının küçük bir kasabasındaki üstü kapatılmış sırları incelikle şekillendirmiş."
-The Denver Post-

"Kışkırtıcı...Kasabalıların peşini bırakmayan çözümlenmemiş cinayeti, yazar engin bir sezgisellikle işlemiş." 
-The New York Times Book Review-

"Üstün bir yapıt. Yazarın hikâyeye derinlik sağlamadaki yeteneği eşsiz."
-Orlando Sentinel-

"Güven, inanç ve masumiyet kaybına dair bu roman tek kelimeyle ilgi çekici."
-Tucson Citizen-
(Tanıtım Bülteninden)







17 Ocak 2013 Perşembe

Yarışma sonuçları^^


Vee uzun bir aradan sonra yarışmamızın sonuçlarını açıklıyorumm :))
Sınavlar nedeniyle bu zamana kaldığı için çok özür dilerimm :)))

Yarışmaya katılım az oldu, neyse daha önümüzdeki yarışmalara bakacağız artık :D

İlk olarak yarışmaya hak kazananlar;



Vee sonuçlar :))

Random ile yaptığımız ve Bir milyon güneş adlı kazanan ilk arkadaşımız;

Gizem Bayraktar olmuştur kendisini tebrik ederiz :))


İkinci ve Parıltı kitabını kazanan arkadaşımız;


TheOtherFool arkadaşımız olmuştur, kendisini tebrik ederiz :)

Bir daha ki yarışmalarda görüşmek üzere :))







15 Ocak 2013 Salı

Ben ölene kadar kitabı sonunda çıktı!! :)


Sonunda beklediğimiz kitap bizlerle :))Her ne kadar çıktığına sevinsem de kapak olmamış be dostum :(((

yanii şimdi nerdee bu güzelim kapak 

Bkz.

Nerdee bizim kapak :P

Olmuş mu?? HAYIR!! 
Ama daha ne yapalım kitap güzel olmasa almazdım :)) 

İlk kitabı çok ama çok beğenmiştim bir fantastik sever olarak okunması gerek bi seri tabii bende durmadım 2 ay önce okudum kendilerini ve hemen ikinci kitabın çıkmasını bekledim ama yayınevi anca seneyi doldurup çıkardı :P çok uzun bir süre neyse ki ben okuyalı 2 ay oldu :D 


Yeni kitabımızın konusuna gelirsek ;


Vincent, kollarını bedenime sarmadan evvel bakışlarımı yakalamaya çalışıyordu. "Seni kaybetmekten çok korkuyorum," dedi, dudaklarının arasından çıkan nefesiyle saçlarımı okşayarak. "Ve o kadar basit ki, Kate. Tek bir hata yapıyor ve sonsuza kadar yok oluyorsun."

Amy Plum, paranormal üçlemesinin ikinci kitabı olan Ben Ölene Kadar'da Vincent ile Kate'in aşkları uğruna verdikleri mücadeleyi ele alıyor.

Vincent bu kez aşkı için yaşamaya yemin etmiştir. Bu karardan memnun olan Kate, Vincent'ın doğasına aykırı işlere girişmiş olmasından dolayı da rahatsızdır. Yaşadığı karmaşayı bir çözüme kavuşturmaya ve sevgilisini ölümlü bir insana dönüştürmeye karar veren Kate, bilmeden kendini büyük bir tehlikenin kucağına atar.

Vincent'ın başı da beladadır. Onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı amansız bir savaşı sürdürürken, bir yandan da bir geri dönen olduğunu öğrenen Kate'in dedesine karşı koymaya çalışmaktadır.

Ölmemeye söz veren Vincent, hayatta kalmayı başarabilecek mi?

Paranormal üçlemenin ilk kitabı Benim İçin Öl ile büyük bir başarı yakalayan Amy Plum, serinin ikinci kitabında da soluk soluğa okuyacağınız bir heyecan fırtınası sunuyor.

Akılçelen Kitaplar, Paris'in muhteşem dekorunun yanı sıra iki dünya savaşının insanlara yaşattığı acıların yansımalarının da yer aldığı ve okurların yeni tutkusu olan bu üçlemenin ikinci kitabını sizlere sunmaktan gurur duyuyor.



11 Ocak 2013 Cuma

Benimle Kal / Lisa Kleypas^^




Benimle kal kitabı okundu ve bitti :)

Zaman sonra historical kitapları elime aldım ve okudum :) Beni bilen bilir bazı kitaplar nedeniyle Historical kitaplardan uzak durdum ama baktım güzel kitaplar var ve çok da önerildi hatta hazır hediyede kazanmışken okuyayım dedim :) İyi kide okumuşum, diğer historical kitaplar solladı geçti :) Tabi çeviri, yazarın anlatım tarzı da faydalı oldu :)

Konusuna gelirsek;
Hathaway ailesine umulmadık bir miras kapılarını çalar ve hayatları olabildiğince değiştirir. Amelia annesini ve babasını kaybettikten sonra kardeşlerin ikincisi olsa da bakmak zorundadır çünkü abileri Leo bazı kötü olaylar sonucunda nişanlısını kaybeder ve hiçte iyi bir ruh halinde değildir. Amelia bir gün abisi Leo'yu ararken karşısına toplum içinde hiçte hoş karşılanmayan çingene Cam'den yardım alır ve o dakikadan sonra hayatları dahada ilginç bir hale girer :)))

Konusu gerçekten ilginç ve güzeldi :) İlk defa bir çingeneli kitap okudum :) Amelia'nın sert ama yumuşak, yardım sever ve her şeye rağmen dik duruşunu sevdim :) Cam'e gelirsek pek de benim tipim değil o yüzden al Amelia senin olsun :D ama kimseyi takmaması ve şansını çok sevdim :)) bunu ciddi söylüyorum adam baya ballı elini attığı yerden altın, para, mücevher çıkıyor :P Vee kitapta geçen başka bir aşk :( Tabii bunu ikinci kitap olan Vazgeçemem senden kitabında okuyacağız :) 

Yazarı herkes gibi bende sevdim :) Henüz serinin iki kitabı çıkmış olsa da yenilerini dört gözle bekleyeceğim :) Elimde Vazgeçemem senden kitabı var en kısa zamanda okunacaklar arasında :)
Kitabı kazanmama vesile olan Kitapların tozlu sayfası'na teşekkürler ediyorum :) 

Tavsiye kısmına gelince eminim çoğu kişi bu kitabı okudu ve ben geç kaldım ama benden de geç kalanlar varsa kesinlikle okunmalı ;) 

Verdiğim puan ;)



Arka kapak yazısı;

Kapı savrularak açıldı. Amelia gölgelerin değiştiğini, odanın içinde birinin varlığını hissetti. Korkuyla döndüğünde Cam Rohan’ın kapıda durduğunu gördü. Kalbi müthiş bir güçle atmaya başladı. Rohan bir rüyadan fırlamış gizemli bir hayalet gibiydi.

Yavaşça kıza yaklaştı. O yaklaştıkça Amelia etrafındaki her şeyin yerinden söküldüğünü, uzaklaştığını, onu her tehlikeye açık ve savunmasız bıraktığını hissediyordu.

Uzun bir sessizlikten sonra Cam nihayet konuştu. “Romanlar seni çağıran yoldan gitmeni, hiç arkana bakmamanı söyler. Çünkü seni ne gibi maceraların beklediğini bilemezsin.”



Hiç beklenmeyen bir miras ailesini sosyetede bir üst seviyeye taşıdığında, Amelia Hathaway, genç kız kardeşlerine ve dik başlı erkek kardeşine göz kulak olmanın, bu mirasın getirdiği karmaşayla ilgilenmekten çok daha kolay olduğunun farkına varır. Bütün bunlarının yanı sıra onu uğraştıran başka bir sorun daha vardır: uzun boylu, esmer ve tehlikeli bir şekilde yakışıklı olan Cam Rohan’a karşı hissettiği çekim.

Çoğu erkeğin ancak hayal etmekle sınırlı kalabileceği kadar varlıklı olan Cam, toplumun kısıtlamalarından sıkılmıştır ve “uygarlaşmamış” Çingene köklerine dönmeyi arzu etmektedir. Güzel Amelia ona yardım teklif ettiğinde, Cam öncelikle sadece arkadaş olmak niyetindedir fakat bu niyetlerin ikisini de kör eden tutku tarafından yıkılması uzun sürmez. Fakat gelenekleri katiyetle reddeden bir adam tüm zamanlatın en gelenekselleşmiş düzenine, evliliğe de hayır diyebilecek midir?

New York Times gazetesinin en çok satan kitaplar listesinin gözde yazarlarından Lisa Kleypas, geleneklere kafa tutan iki âşığın büyüleyici ve baştan çıkarıcı hikâyesiyle ayaklarınızı yerden kesecek.

Serini çıkmış diğer kitabı;


New York Times gazetesinin çok satan kitaplar listesinin gözde yazarından göz kamaştıran bir roman daha...

İnkâr edilen bir arzu...
Yasaklanmış, özlem dolu bir aşk...

Yakışıklı bir Çingene olan Kev Merripen uzun süredir güzel ve terbiyeli Winnifred Hathawayyi arzulamaktadır. Fakat gizemli bir kökene sahip olduğundan belirsiz geçmişinin etrafına ışık saçan hassas Wine zarar vermesinden korkar. Bu yüzden onun cazibesine karşı koymaya çalışır ve çok geçmeden genç kız ondan çok ama çok uzağa gitmek zorunda kalır.

Merripen, Win İngiltereye geri döndüğünde her ne olursa olsun aşkı inkâr eden biriymiş gibi görünmeye devam eder. Bu sırada genç kızın karşısına çekici, karşı konulmaz bir talip çıkar. Kev ya şimdi harekete geçecektir ya da asla. Fakat önce kaderine dair tehlikeli bir sırla yüzleşmesi gerekmektedir, aksi takdirde âşık olduğu kadını sonsuza dek kaybedecektir.

"Nefesinizi kesecek." 
Romantic Times





9 Ocak 2013 Çarşamba

Yeni İnci^^ 'Beklediğim sendin'


Yeni yıla bol kitapla giren Ephesus yayınlarını yeni kitabı Beklediğim sendin.
İlk kapağını gördüğümde çok beğenmiştim, birde konusunu okuyunca merakla beklenenler arasında yerini aldı :) Ephesus yayınları bu yıl da gerçekten muhteşem kitaplar çıkarıyorlar ve tabii muhteşem kapaklarıyla :) 
İlk gördüğümde orijinal kapaktır dedim ama biraz araştırma yaptım ve orijinalini buldum :)


Orijinali de güzel ama bizim ki daha güzel sanki :)))
Sabırsızlıkla okumayı bekliyorum :)

Kitabın konusuna bakalım :)

Beklediğim Sendin
Yirmi beş yaşındaki Kate Kontent 1937 yılının son gecesini oda arkadaşıyla beraber Greenwich Villagedaki ikinci sınıf bir caz kulübünde geçirmektedir ve ikisi, ceplerindeki toplam üç doları mümkün olduğunca idareli kullanmak zorundadırlar. Masmavi gözlere ve etkileyici bir gülüşe sahip yakışıklı bankacı Tinker Grey kulübe gelir ve yanlarındaki masaya oturur. Bu tesadüfi tanışma ve şaşırtıcı sonuçları, Kateyyi Wall Street firmasının sekreter odasından New York sosyetesinin üst basamaklarına ve Condé Nastın yönetici ofislerine; kıvrak zekâsı ve kendine özgü soğukkanlılığından başka dayanak bulamayacağı seçkin ortamlara taşıyan bir yıllık yolculuğun başlangıcı olur.

Mükemmel! Zekice, nüktedan ve büyüleyici.
David Nicholls
Büyük Buhran döneminde Manhattanda mücadele etmek ve hayatta kalabilmek üzerine yazılmış, ilgiyi hak eden, çok başarılı bir ilk roman
Wall Street Journal
Bu hareketli dönem hikâyesiyle Towles filmlerden aşina olduğumuz siyah-beyaz Manhattanı, garip komiklikleri, kadın-erkek arkadaşlıkları ve romantik fesatlıklarıyla yeniden canlandırıyor. Towlesun karakterleri karışık bir dönemde yaşayan, kendilerine gerçek yaşamlar kurmaya çalışan genç Amerikalılar.
The New York Times

En ilginç olan, Towlesun hikâyeyi anlatma, günümüz kültüründe nadiren tasvir edilen bir yeri ve zamanı resmetme şekli. Erkek yazarın, bir kadının ağzından anlatılan öyküye bu kadar hâkim olması da etkileyici.
USA Today

İçinde kaybolmanın çok kolay olduğu, büyüleyici bir hikâye.
The Observer

Belli ki yazar, kitapta anlattığı seçkin yaşamlara sahip, hayat dolu ve bazen pervasız karakterleri çok iyi tanıyor.
People

Tarz sahibi.
The Boston Globe

Olağanüstü bir ilk kitap
Publishers Weekly

Yazar zarif ve güçlü bir anlatıma sahip.
Kirkus Reviews

Elden bırakmanın mümkün olmadığı bir roman.
O, The Oprah Magazine


Kitaptan alıntı ;)

“Araba kullanmayı biliyor musun ki?”
“Araba kullanmayı biliyor muyum?” Güneyli dilberler gibi konuşuyordu. “Dokuz yaşımdan beri babamın traktörünü kullanırım ben.”
Anahtarı Tinker’ın elinden alıp arabanın etrafını dolaştı.
Tinker yüzünde tereddütlü bir ifadeyle yolcu koltuğuna otururken Eve de sürücü koltuğuna yerleşti.
Anahtarı kontağa takarken “Ne tarafa gidiyoruz?” diye sordu.
“Elli İkinci Cadde.”
Eve motoru çalıştırıp aracı geri vitese taktı. Otuz kilometre hızla kaldırımın kenarından uzaklaşıp arabaya çığlık attırarak durdu.
“Eve!” dedi Tinker.
Eve ona tatlı, sevimli bir gülümsemeyle baktı. Arabayı ileri vitese alıp On Yedinci Cadde’de hızla ilerlemeye koyuldu. 
Eve’in kendini kaybettiği, birkaç saniye içinde ortaya çıktı. Altıncı Cadde’ye saparken Tinker neredeyse direksiyonu tutacaktı. Ama trafikte zikzaklar çizerek ilerlerken akıcı, kesintisiz hareketler yapıyor, suyu yaran bir köpekbalığı gibi hızını belli belirsiz artırıp azaltıyor, her trafik ışığının zamanlamasını saniyesi saniyesine ayarlıyordu. İkimiz de, kendini daha büyük bir gücün ellerine bırakan herkesin yapacağı gibi, arkamıza yaslanıp sesimizi çıkarmadan, fal taşı gibi açılmış gözlerimizle oturduk.
Kulüp 21’e gitmekte olduğumuzu ancak Elli İkinci Cadde’ye saparken anladım.
Bu konuda Eve’in Tinker’ı köşeye sıkıştırdığı söylenebilirdi. Şık bir yer mi, daha şık bir yer mi, yoksa en şık yerlerden birine mi? Tinker ne diyebilirdi ki? 
Tıpkı Eve’in Tinker’a zaman zaman girdiğimiz yarı Rus bohem ortamla hava atmaya çalıştığı gibi, Tinker da muhtemelen bizi kendi New York’unu göstererek etkilemek istemişti ve Eve’in ruh hali nasıl olursa olsun başarılı olma ihtimali yüksekti.
Restoranın önünde oyalanan limuzinlerin egzoz gazları, şişeden çıkan cinler gibi spiraller çiziyorlardı. Silindir şapkalı, paltolu bir vale arabanın kapısını açarken bir diğeri restoranın
kapısını açıp dip dibe bekleyen Manhattanlılarla dolu lobiyi gözlerimizin önüne serdi.
Kulüp 21 ilk bakışta çok şık bir yere benzemiyordu. Koyu renk duvarlar, resimli dergilerden koparılıp çerçevelenmişe benzeyen çizimlerle süslenmişti. Masaların üstü yıpranmıştı, çatal bıçak takımları ise ucuz bir lokanta veya üniversite yemekhanesininkiler kadar hantaldı. Ama  müşterilerin seçkinliğini fark etmemek imkânsızdı. Erkekler ısmarlama takım elbiseler giymiş, göğüs ceplerine hiç kullanılmamış mendiller koymuşlardı. Kadınların üzerinde ise ağırbaşlı renklerde ipek elbiseler, boyunlarında inci gerdanlıklar vardı.
 Vestiyerdeki kızın önüne geldiğimizde Eve omuzlarını hafifçe Tinker’a doğru çevirdi. Bu fırsatı kaçırmayan Tinker onun mantosunu sırtından, pelerinini savuran bir matador gibi aldı. 
Eve, elinde tepsiyle gezenler dışında restorandaki en genç kişiydi ve bunun tadını çıkarmaya kararlıydı. Son dakikada giydiği kıyafet yakası açık, kırmızı ipek bir elbiseydi. Göğüslerini en iy destekleyen sutyenin üzerinde olduğu belliydi, göğüslerinin üst kısmı siste bile on metreden görülebilirdi. Bu görünümü mücevherlerle bozmamaya karar vermişti. Eve, küçük, kırmızı lake bir kutuda mezuniyetinde alınan elmas küpeleri saklardı. O taşlar kulaklarında hoş bir şekilde ışıldar,
gülümsediğinde gamzelerini tamamlardı. Ama böyle bir yere gelirken o küpeleri takmayacak kadar akıllıydı. Burada resmiyetle bir şey kazanamaz, her mukayeseyi kaybederdi kaybederdiniz.
Hayatından bezmek için her türlü sebebi olan, ama hiç bezgin görünmeyen Avusturyalı şef garson yanımıza gelip Tinker’ı adıyla selamladı.
“Bay Grey. Biz de sizi bekliyorduk. Lütfen. Bu taraftan buyurun.”
Lütfen kelimesini ayrı bir cümle gibi söylemişti.
Bizi ana salondaki masalardan birine götürdü. Salondaki tek boş masaydı ve üç kişi için hazırlanmıştı. Şef garson, insanların zihnini okuyabiliyormuş gibi, ortadaki sandalyeyi
çekti ve Eve’e oturmasını işaret etti.
“Lütfen,” dedi bir kez daha.
Biz yerlerimize oturur oturmaz elini havaya kaldırdı ve üç menü, bir sihirbazın tuttuğu devasa oyun kâğıtları gibi elinde beliriverdi. Menüleri merasimle bize verdi.
“Afiyet olsun.”
Hayatımda bu kadar büyük menü görmemiştim. Boyu aşağı yukarı kırk beş santimdi. Kapağını açarken bir sürü seçenek görmeyi bekliyordum, ama sadece on yemeğin adı vardı. Istakoz kuyruğu. Bonfile Wellington. Pirzola. Yemeklerin adı düğün davetiyelerindeki gibi süslü bir el yazısıyla yazılmıştı. Fiyatlar, en azından benim menümde yazmıyordu. Eve’e baktım,
ama karşılık vermedi. Sakin bir tavırla menüsünü inceleyip kenara koydu.
“Birer martini alalım,” dedi.
“Çok iyi bir fikir,” dedi Tinker.

8 Ocak 2013 Salı

Kışın vazgeçilmezi KAR^^

Karın yağmasıyla Üniversitede olsa 2 gün tatil yaptılar :) Ne kadar güzel olduğunu bilirsiniz artık :)))
Kar ilk gün süperdi tama hazırlandık dışarı kar topu oynayacağız bir tipi yaptı nasıl soğuk anlatamam aklınız varsa dışarı çıkmayın olayı :)) 

Neyse ki bugün öyle olmadı ve biz dışarı çıktık :) çoook ta güzel kardan adam yaptık :D 


"Ölümüne kankayız"
Kardan adamımızı yakın zamanda yıkacaklar belli o yüzden kendisinden bunu işitmek mantıklı :D 

Yarın okul günü tabii halen daha yağmakta olan kar hızlanıp çoğalmazsa :)) (keşke olsa da yine okullar tatil olsa :D ) VEE vize günü :)) hocanın ta 2 ay önce verdiği tarih de olamadık sınav çok üzüldüm :P



Halen daha bu dizi izlenmekte ama keşke bitmese o derce muhteşem :)))


Vee bu kitap okunmakta :)) Bitmesine az kaldı ama vizeden dolayı bitmedi henüz :((


Kendinize cici bakın canlarımmm, xoxo :D Görüşmek üzre ;)




6 Ocak 2013 Pazar

JYJ ♥ Konserine destek^^



Kore sevdama başladığımda K-POP'a beni alıştıran JYJ grubunun Türkiye'ye gelmesini istemez misiniz? :) Şahsen ben çok ama çooook istiyorum :) Tabii geldiklerinde gitme şansım ne kadar olursa :/ olsun yine de gitmesem de JYJ'nin ülkemize gelmesi gurur verici olmaz mıydı? Tabii kide olurdu :)

AMA! Eğer sizde JYJ'nin ülkemize gelip konser vermesini çok istiyorsanız bu ANKETE bakmalısınız :))
 JYJ TURKEY ailesini yaptığı bir ankettir!

Ankete nasıl katılacağım diyorsanız;
İlk olarak Burayı :) tıklayın ve oradan da anket linki var hemen orayı tıklayın ;) 
Anketi doldurun :) 

JYJ'nin gelmesini istiyorsanız yapmanız gerekenler bu kadar ;) 
Ankete sadece bir kere katılabiliyorsunuz :)
Destekte olmak istiyorsanız Facebook, Twitter, Blog, vb. adresleriniz varsa oradan da duyurabilirsiniz ;)


JYJ TURKEY ailesi anket için çok da güzel bir video yapmış ♥


Tekrardan Link: http://www.jyjturkey.com/jyj-turkey-konser-anketi-jyj-turkey-concert-survey.html

Desteklerinizi bekliyoruz!! ♥ ♥


Çekiliş^^


Kitap sever bir blog arkadaşımızın kitap çekilişine katıldım :)) süper bir çekiliş, sizde bir uğrayın derim ;))

Çekiliş için, Tık Tık! :)

4 Ocak 2013 Cuma

The Host / Göçebe^^



Beklenen film en kısa zamanda bizlerle :) Çekimler bitti ve filmin vizyona girmesi için gün sayılıyor. Mart 29'da vizyonda :) Sabırsızlıkla beklediğimiz doğrudur ama ne yazıık ki oyunculukta benim tarafımdan rahatsızlık var :/ Tamam bütün oyunculara bakmadım ama yaa sorarım size kitabı okuyanlar Melanie olmuş mu??  Bence olmamış :P 

Şimdi diyeceksiniz daha izlemeden bu şiddet bu celal ama yani olmamış, olmamış, olmamış :))))
Neyse diğer oyuncular olmuş yinede onlardan destek alıp izlemek lazım, tabii kız olmadı diye izlemeyecek değilim :D 


Afişin anlamı,
Aşkı seç. İnanmayı seç. Savaşmayı seç.
(Ön okumalar ve fazlası'ndan alıntı :) )

Daha yeni olan afiş gerçekten çok güzel ve filme cuk diye uymuş :) bundan bir artı puan :))) bakalım film nasıl olacak meraklardayımm :))) 



Kitaba gelirsek bu kadar sayfalık kitabı bir daha mı okusam ne yapsam diyorum :)))) Kübra 2 kere okudu düşünün artık :)) Başta azıcık konuya adapte olmasam da sonralarında konu öyle bir aktı ki durduramadım :)) 
Okumayanlar film vizyona girmeden okuyun derimm ;))

Filmin Fragmanlarına bakalım ;)



Vuuhhuuu şu fragmana bakın hele, gel de heyecanlanıp, meraklanma :)))