Türk Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2023 Pazartesi

Çiçekler ve Yasemin//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Saat 22:30 ve ben yorum yazmaya başladım(01:27, daha yeni bu bitti) o kadar çok yazacak yorumum var ki inşallah bu akşam şöyle bir kaç yorumu yazmış olurum, son hazırlıkları da yapsam güzel olur ama bakacağız artık. :D
Kitap ilk çıktığında çok merak ettim, hatta hemen sepete ekleyip indirimli bulduğum an aldım. Biraz sıkıntılı oldu ama bir şekilde elime ulaştı.
Hemen okumak istemedim, yaza sakladım. Aldım elime, nasıl hevesliyim okumak için, içim kıpır kıpır ve beklentim everest dağından resmen ama büyük hayal kırıklığı oldu ve aşırı üzüldüm. Böyle beklemiyordum. Son yüz sayfayı atlayarak okuduğum doğrudur.



Yasemin Duman, ninesi ve hayatına renk veren dostlarıyla birlikte Muğla’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. Yasemin’in bu tatlı dünyasına bir gün başka bir şehirden, gizemli ve en az onun kadar kendi iç dünyasında yaşamaktan keyif alan bir genç girer. Hiç ummadığı bir anda Yasemin’in hayatına dâhil olan bu genç, günden güne onun kalbine doğru bir yolculuğa çıkar.
Adımlar atılır, mesafeler çoğalır ama izler baki kalır.
“En güzel çiçek sensin,” dedi gözlerime, yüreğime dokunuyormuş hissiyle bakarken. “Yasemin… Çiçeklerin en güzeli.”
O çizdiğim resimdi ve kendini gözlerindeki sevgiyle boyadı.


Yasemin ninesiyle sessiz, sakin bir kasabada yaşamaktadır. Bahçesinden ve hayvanlarından aldığı ürünleri pazarda satan Yasemin bir anda tezgahına çarpan arkadaş grubu yüzünden ürünlerinden olunca çok kızar ama aralarındaki biri yardım edince olaylar başlar. Zamanla o arkadaşı, yani Melih'i sürekli görünce farklı biri olduğunu anlar ve ondan etkilenmeye başlar.
Yasemin karakterini sevdim, bahçesiyle ilgilenmesi, ailesine olan sevgisi çok güzeldi.
Aşk konusunda da çok iyiydi ama, aması var işte. :/


Melih arkadaşlarıyla kafasını dağıtmak için gittiği kasabada Yasemin'i görünce ilk görüşte aşık olur. Ondan sonra sürekli onunla karşılaşmak için pazara giden Melih sonunda bir şekilde Yasemin ile arkadaş olmayı başarır ve birbirlerini tanıdıkça aşk başlar.
Melih karakteri iyiydi, o da Yasemin gibi güzel sevdi.
Yaşadığı sıkıntılar üzücüydü, gerçi son kısımları atladığım için detayları bilmiyorum. Sadece aile olarak zor zamanlar geçirdiğini okudum.


Şimdiiiii gelelim asıl mevzuya. Ben okumaya başladığım zaman biraz daha böyle köy, kasaba, mahalle aşkı bekledim ama tanışmaları, buluşmaları ve birbirlerine aşık olmaları bir garipti. Tamam yavaş yavaş olacak bazı şeyler ama burada adlandırmadığım bir şey vardı. Ben daha çok böyle değişik, nefretten doğan bir aşk bekledim ama bir anda hooop bir şeyler hissediyoruz modu güzel değildi. Yani hemen aşık olmaları, olayların hızlı gelişmesini sevmedim.
Nasıl desem bilemiyorum, bu yüzden de o derinlemesine aşkı hissedemedim.
Kitap köy, kasaba değil de yabancı bir ülkenin kasabasında geçiyormuş gibi geldi. Melih Yasemin'in evine falan gidiyor, kalıyor. Nine bir şey demiyor. Gerçeklik yoktu ne yalan ki yazarı tanıyoruz, biliyoruz neden böyle oldu?
Sonra kaç senedir gelip gidiyor, o sürede hiç karşılaşmamışlar ama ikinci günde Yasemin'in kaçan koyunları Melih'lerin evine gidiyor, aşırı saçmaydı buralar. Yeni gelselerdi tamam ama kaç yazdır kalıyorlarmış hiç mi rastlamadılar? Neden böyle oldu bu kitap. :D


Daha ne yazsam bilemiyorum, işte böyle kalıyorum sevemediğim, yükselemediğim kitaplarda. 
Son yüz sayfayı atlayarak okurken üzüldüm açıkçası, yani bu kadar istekli başladığım kitabın böyle hayal kırıklığı olması cidden üzdü. Kitaptan çok beni nasıl üzdüğünü bahsediyorum ama ne yapayım.
Melih'in bir anda ortadan kaybolması, çiftimizin aralarından aşkın bir garip olması ne bileyim aklıma gelenler bunlar. Resmen kafamdan resetlemişim kitabı, neden sevmediğimden bile bahsedemiyorum. :D
Güllük, gülüstanlık kitabın içine bir de dramı eklemeleri kalp kırıcıydı. Yani neden yani, NEDEN?
Olmak zorunda değildi, böyle bir olay beklemiyordum. 



Ya işte kitabı çok beğenemedim, uzun zamandan sonra ilk defa bir kitaba üç puan vereceğim, buçuğu bile yok. :D Bilmiyorum çok mu beklentim yüksekti, ondan mı bu kadar sıkıntılı oldu ya da kafamda kurguladığım hikayenin olmaması mı üzdü beni bilmiyorum ama olmadı, olamadı.
Okumak isterseniz eğer yazar wattpad'de kitabı yayımlamış, oradan bakabilirsiniz.
Siz yine de bir şans verin, belki benden daha çok seversiniz. :)
Not: Yazarın kalemini gerçekten seviyorum, Mürekkebe Boyanan Sardunya serisi çok güzel, okumadığım son kitap kaldı. Yorumlarımı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. O yüzden de beklentim yükselmiş olabilir. Diyorum ya kalemi güzel, kurgu olmamış.
Dipnot: Bu arada kitabı çok sevemedim ama bir sürü alıntı çıkmış yaa :D



Kitaba puanım 5/3^^




Alıntı^^

"Seni birkaç gündür göremeyince..."
"Dört gündür," dedi Melih. "Dört gündür ben de seni göremiyorum, Yasemin."


*****

"Sahte heaptan bakacağım herhalde. İyi bir Stalker asla kendi hesabını kullanmaz. Bunu bilmem gerekir ama senin kendi hesabın bile manav Hüseyin amca gibi. Nerede çiçek, böcek, koyun varsa doldurdun profiline..."


*****

"Bir deniz kenarı olur belki..." diye ekledim.
"Bir akşamüzeri olur ya da..."
"Biraz çilek olur, biraz kek..."
"Biraz rüzgar olur, biraz da sen..."


*****

"Peki, çok kız var mı?"
"Var."
"Güzeller mi?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"İlgilenmiyorum, Yasemin," derken içimi sıcacık etti.
"Melih Şahiner'in güzellik anlayış Yasemin Duman'dan ibarettir."


*****

"Gidebilirsin, söz veriyorum, küsmem... Ama diyorum ya, en azından veda et."





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^





16 Mart 2022 Çarşamba

Portakal Kokulu Kız//Şennur Kasa Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Instgram aleminde sürekli gördüğüm ve okumam gerek dediğim kitaptı Portakal Kokulu Kız. Çoook merak ediyordum. Bir kaç yorumda karakterlerin nasıl olduğunu öğrenip daha çok merak etmeye başladım. Aldım, hatta ikinci el değil sıfır aldım ama, aması var işte. Nedenini birazdan yazacağım. Şimdilik diyeceğim o ki almadan önce iyi düşünün, az para vermedim ve ikizin çok gönlü yoktu. :D O yüzden sevemedim. :D


“Hak’u msk’va mot ore?”
Murat genç kıza doğru bir adım daha yaklaşmış, kelimeler dudaklarından mırıldanırcasına dökülmüştü.
Defne yavaşça yutkundu. Bu büyülü kelimelerle tüm dengesi bozuluyor, beyninin odalarında tuzlu deniz kokusu dalgalanıyordu. Ruhu ise denize nazır bir manzaranın keyfini sürüyordu.
“Bu... Bu ne demek ki…”
Aklı bu cümleden bir şey çıkaramasa da, içinden bir ses aslında her bir harfini anladığını söylüyordu. Göğüs kafesinin içinde can çekişen genç kız kalbi birazdan bir Anka Kuşu olup uçacak, ardında onu yeni bir hayatın beklediği alevlere doğru kanat çırpacaktı.
Murat çocukluğunun mutlu kış günlerini hatırlatan o keskin portakal kokusunu ciğerlerine doldurdu.
“Neden bu kadar güzelsin?”

 Konu yazmıyor, ben de şimdi karakterler üzerinden anlatmaya çalışacağım. Diğer türlü iki kere anlatıyor olacağım.
Defne ailesinden uzakta, İstanbul'da okuyan bir genç kızdır. Babasını kaybettikten sonra annesinin yaptıklarından sonra evinden uzağa giden Defne'yi annesi eve çağırınca geri döner. Hasta kardeşini ve en sevdiği arkadaşını görmenin mutluluğu yaşarken annesinin verdiği haberler ikilemde kalır. Şirketleri batıyordur ve paraya ihtiyaçları vardır. Annesi portakal bahçelerini satmayı düşünmektedir ve kızından, sattığı kişiyle ilgilenmesini ister.
Defne değişik bir karakterdi, yani öyle böyle değil. Hatta kitabı sevmediysem bu yüzdendir. İlk olarak üniversite öğrencisi, akıllıda ama gözünün önünde olan şeylere rağmen düşündükleri çok değişikti. Buna sonradan değineceğim. 
Karakter olarak sevemedim kısacası.


Gelelim Murat'a. Kendisi inançlarına bağlı, işinde gücünde olan bir adamdır. İş için gittiği Mersin'de ise evlenerek geri döneceğini hiç düşünmemişti. İş yapacağı şirketin kızına bir zaman tahammül edemez ama bir gece yanlış anlaşılma nedeniyle Defne ile evlenmek zorunda kalan Murat Defne'yi de alıp İstanbul'a gider. Bir senelik anlaşma yaparlar ama birbirlerini tanıdıkça aslında birbirlerini yanlış anladıklarını zamanla öğrenirler.
Murat sevdiğim karakterdi, bir yerde aşırı sert çıkan bir karakter diyorlardı ama Defne'nin bilip bilmeden düşündüklerinin yanında Murat'ın tepkileri ikisini de aynı kefeye koydu bence.

Şimdi karakterlerden sonra kitabın genel yorumunu yapacağım. İlk olarak yarıya kadar normal şekilde okudum, devamını merak ediyordum sinir olsam da ama kitaba bi soğudum. Birincisi beklentim yüksekti, iki karakterleri de sevmemem kitaba karşı soğumama sebep oldu. Hatta öyle ki yarım bıraktım iki tane başka kitap okudum. Geri dönmek zor oldu. :D
Zaten sonrada ya bırakacaktım ya da atlaya atlaya okuyacaktım. Baktım ki o kadar okumuşum bari ayıp olmasın hepsini okumasam da göz gezdirerek bitireyim dedim. İyi ki öyle yapmışım, güzeldi ama sarmazdı daha. :/


Yukarıda sevmediğim yerlere değinecek olursam, ilk olarak Defne Murat'ın kendisine yanaşmamasını başka türlü yorumluyor. Hadi baştan anlarız ama adam namaz kılıyor ya, inançlarına bağlı ve bunu sürekli dile getiriyor, yani o aklın kavrayamıyor mu? Bir de Müslümanım ama gereğince yapmıyorum diyor Defne, offf çıldırdım yaaa. Tamam yapmıyorsun ama az araştır, bu adam neden benimle ilgilenmiyor de sor ya da. Gerçekten çok sinir oldum ve sürekli bunu düşünmesi beni çıldırttı. Camiye götürüyor, namaz kılışını izliyorsun sonra da adam acaba gay mi diyorsun, yaaa sabııııır. Yazarken bile sinir oldum. Sevmiyorum bu olayları, bununla ilgili benim aksime yorum yaparsanız da silerim kimse kusura bakmasın. Yazarın imam hatipli olması ve sürekli bunu dile getirmesi kitapta cidden soğuttu. Yani ilk seferde düşünmesine bir şey diyemem ama saçma şekilde sürekli böyle söyleyip adama aşık olması da saçmalık yani, öyle olduğunu düşündüğün an adama ilgin olmaz be. 

Aklıma gelenler bunlar, kitap devam ediyormuş. Yazar yayıneviyle anlaşamadı herhalde devamını wattpad'de yayımlıyor. Ne olacak diye bakarım, sonu pek iyi bittiği söylenemez. :D
Kısacası beklediğimi bulamadım, yazarın kalemi akıcıydı ama konu üzerinde daha ço k çalışmalı ve tekrarlama yapmaktan kaçınmalı. Daha güzel kitaplar yazacağına inanıyorum yine de. ;)



Kitaba Puanım 5/3^^




Alıntılar^^


"Aslında büyük sıkıntılar güzel günlerin doğum sancısıdır. Ve güneş gecenin en karanlık anında doğmaya başlar. Belki de gördüğün siyahlık ondandır."


*****

O anlatırken gökyüzü de kızıl kadife örtüsünü giymeye başlamıştı yavaş yavaş. Gün kızıla, Defne'nin yüreği Murat'a çalıyordu o dakikalarda.




Başka yeni yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^




30 Aralık 2021 Perşembe

Yıldız Haritası//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Bir buçuk yıl sonra Betül Güçlü'nün kitabını sonunda okudum arkadaşlaaaaar. Özlemişim resmen, sevdiğimiz kalemlerin kitapları neden bu kadar geç çıkıyor ya. -_- Hâlâ çıkmasını beklediğim kitaplar var ve yeni yıl yaklaşıyor. Denilene göre zam kapıdaymış, bakacağız artık, inşAllah sırf kitaplar satılsın diye yapılan yalan bir haberdir. :D Tamam şu zamanda zam zam ama bu kitap zam olayı aylar önce çıkmıştı.
Neyse efenim alıyoruz işte bir şekil indirimli falan, Allah alamayanlara yardım etsin.
Çıktığından beri her kitabını okuduğum nadir yazarlardır biri Betül Güçlü, öyle ki kaleminin gelişimi an be an okudum desem abartmam. İlk kitapları da çok güzeldi ama gelişimi o kadar güzel ki bu kitabını
 okurken aşırı gurur duydum. 😍


Öykü onu karanlığa çeken her şeyden uzaklaşıp yeni bir başlangıç için yola çıktığında atacağı adımları hesaplamıştı. Geçmişte onu yıpratan tüm ilişkilerden uzaklaşacak, kimseyle yakınlık kurmadan mutlu olacağına inandığı yalnız ama huzurlu bir hayat için savaşacaktı. Güçlü ve sarsılmaz görünüşünün altındaki kırılgan kızı herkesten saklarken güvende olacağına inandığı tek yer kilitli kapıların ardıydı.
Oysa hiçbir kilit aşılmaz değildir.

Öykü küçük yaştan üniversiteye gelene kadar zor zamanlar geçirir, o kadar ki hayata küsmüş, insanlardan uzak yaşamayı kafaya koymuştur. Suratına bakan bakışlarından korkup kaçıyor, yanına yaklaştırmıyor. Üniversite için gittiği şehirde hem yatacak hem de çalışacak yer bulunca hayatı kendine göre düzene girer, istediği gibi korkularından uzak yaşamaya başlar ama geçmişte ki acılar hiçbir zaman yakasını bırakmaz. Taşındığı evde yaşayan ev arkadaşlarından başta kaçsa da yaşanan olaylardan sonra aralarına bir sıcaklık girer, lakin bu hiçte kolay olmayacaktır.
Öykü'nün yaşadığı sevgisizlik ve korku onu bu hale getirmiş, ama ne korkusu? Zaten çoğu kötülüğün altında sevgisizlik yok mu? Öykü'nün insanları kendinden uzaklaştırıp okuluna, yaşamına devam etmesini çok iyi anlıyorum ama psikolojik olarak gerçekte de anlamadığımız, yaşamadığımız olaylar için düşünmek gerçekten zor. Burada da Öykü'nün yaptığı şeylere bazen çok kızdım, yeter falan dedim ama dediğim gibi yaşamadıkça(Allah göstermesin)bilmiyor, anlamıyor insan.
Bence böylesi bir karakter yazmak bile yürek, cesaret ve yetenek ister. Öykü'nün yaşadıklarını okumak gerçekten kolay değildi ama, aması var. Onu okuyunca anlayacaksınız. ;)


Yağız, bu ismi unutmayın arkadaşlar çünkü Selim ve Meriç'ten sonra çok duyacaksınız. O kadar güzel bir karakterdi ki bayıldık, BAYILDIKKK...
Öykü'ye o kadar iyi geldi ki biz mutlu olduk... 😍 Bulmaz mı böylesi bizi acaba. 😔😭 Böylesi şartlarda bulmasın tabii ki. :D
Davranışları, sürprizleri, Öykü'yü anlaması hepsi çok iyiydi. Öykü'ye çok iyi geldi.

Sıla ve Derya, her kitapta olduğu gibi en yakın arkadaşlar. Sıla şen şakrak, Derya ise yerine göre davranan biri, daha düşünceli, daha uyumlu. İkisini de sevdim, Derya'nın yerinde ve zamanında söyledikleri o kadar iyiydi ki okudukça ben de hak verdim, kendi üstüme de aldım. Yağız gibi Sıla ve Derya'da Öykü'ye ilaç gibi geldi.

Bu kitap hakkında ne desem az, okudukça okuyası geliyor insanın, bırakamıyorsunuz elinizden. Zaten yazarımın kalemi akıcı, güzel ve karakter, yaşananlar hepsi çok etkileyici. Okudukça Öykü gibi üzülüp, onunla sinirleniyorsunuz. Detaylara girmek istemiyorum, girsem neler neler yazarım.


Son satırlara gelecek olursak, bekleyişime değen bir kitap oldu, çok sevdim. Böyle farklı karakterleri okumak o kadar iyi geldi ki sen her zaman yaz böylesini Betülcüğüm, çok beklesek de dediğim gibi değiyor beklemek. Kitabın bana kattığı güzel şeyler oldu, güzel şarkılar. Düş Sokağı Sakinleri//Hüzün Kovan Kuşu o kadar güzel ki, şarkının geçtiği yer o kadar anlamlıydı ki ağlıyoruz...😭😭
Yeni kitap için ne kadar bekleriz bilmiyorum ama inşAllah çok beklemeyiz. :D O zamana kadar Süper Dadı'dan okumaya devam. :)
Betül Güçlü'nün diğer kitaplarına yaptığım yorumları okumak isterseniz buradan bakabilirsiniz. :)


Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Hayat her zaman isteklerimizi önümüze altın tabakta sunmuyordu belki ama bazen bize çıkış kapıları gösteriyordu.


*****

Küçük bir kutunun içinde yaşarken dünyam birden koca bir şehre dönüşmüştü.


*****

Bir çukurdan çıktığınızda yokuşlar sizi korkutmuyordu. Gökyüzünü görebildiğiniz hiçbir yol, korkunç değildir.


*****

En üzgün insanları bile mutlu eden şeyler vardı bu hayatta.


*****

Dünya, önüne her şeyi serseniz de mutlu olmayan çocuklarla doluydu. Aynı dünyada bazı çocuklar çift ayakkabı aldığı için hayatının en güzel gününü yaşıyordu.


*****


Kalbimdeki tıkırtılar sonunda bir şarkıya dönüştüğünde, önüme tertemiz bir sayfa açıldığını biliyordum. Bu kez o sayfayı en güzel şarkılarla ve yıldız tozlarıyla süsleyecektim.




Alıntıların güzelliklerine bakar mısınız?
Sevdiysek böyle severiz. <3
Yeni yazılarımda görüşmek duasıyla, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^







2 Temmuz 2019 Salı

Liseden Arkadaşlar//Selçuk Aydemir Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Bir Ramazan'ı ve bayramı da arkamızda bıraktık. Bu zaman zarfında ne umduğum gibi kitap okudum ne de bloga yorum girdim. Çok çok yoğun geçen bir Ramazandı ve şu an bayram biter bitmez bilgisayarın başına oturdum. Artık ne zaman yayınlanır bilinmez ama ne zaman oturduğumu bilin istedim. Bundan önce 2 kitap yorumu 2 film yorumu 1 dizi yorumu bulunmakta. Bana 7/24 saat yetmiyor. Çok Güzel Hareketler Bunlar 2'de dediği gibi dizi çekme süreleri uzadığı için zamanımız yetmiyor biz de 8/25'e çıkardık günümüzü diyordu. Aynı o ben. :D 

Mahalle kültürünün son demlerinin yaşandığı yıllar… İlk arkadaşlıkların okuldan değil de apartmandan kurulduğu, bakkala diye evden çıkıp arkadaşlarla sokaklarda oynanan zamanlar… Küçükçekmece’nin küçük bir mahallesinde büyüyen ve artık gerçekten büyüdüğüne inanan Selçuk, çetecilik işlerini bırakıp gideceği “süper” lise ile hayatında başka bir sayfa açma hayalleri kurarken evdeki hesap çarşıya uymuyor. Selçuk ne kadar beladan uzak durmak istese de arkadaşları Mete, İsmet ve Serkan’ın da farkında olmadan yaptıklarının katkısıyla belanın tam ortasında buluyor kendini.
Çalgı Çengi, Düğün Dernek, Kardeş Payı ve İşler Güçler gibi dizi ve filmlerin senarist ve yönetmeni Selçuk Aydemir, 15 yaşındaki bir ergenin gözünden ilk aşkları, arkadaşlıkları, hayalleri, aileyi ve mahalle yaşamını anlatıyor. Fonda da Selçuk ve arkadaşlarının okulun en belalı adamına karşı giriştikleri mücadelenin mizah dolu hikayesi var.
Beden dersinin olduğu gün formasının altına eşofman giyenler, siyah-beyaz tüplü televizyona Commodore 64 bağlayan dedeler, sevdiği kıza açılırken ölecekmiş gibi olup da ölmeyenler, kolay çarpılıyor diye Pi’yi 3 değil de 5 alanlar, mahallenin mavi tikli official ulakları yani dırdırcı teyzeler ve arkadaşlık yeminini tamamlamaya kararlı bir grup ergen başrolde Liseden Arkadaşlar’da…
Selçuk Aydemir’den lise sıralarını hatırlatacak, sıcacık, bol kahkaha vaat eden bir kitap…



İlk olarak birinci kitap Mahalleden Arkadaşlar yorumunu okuyun sonra bu yoruma devam edebilirsiniz. ;)
Bu seriye bayıldım arkadaşlar. Tam içimizden olan, eğlenceli, şaşırtıcı ve komik olan bir seri. İlk kitap bu kitaptan çok iyiydi ama bu kitabı da yabana atamam. Veli toplantıları, Selçuk'un yine başının belaya girmesi, anne ve babasından sonra dedesinin eve gelmesi ve bir dargın bir barışık takılmaları. Yeni arkadaşlar ve son kitapta bize sinyalini veren Selçuk'un ilk aşkı. Hepsi çok çok iyiydi, en unutulmaz ise Selçuk'un hıçkırıkları. Okuyanlar anlamıştır.
Selçuk bu sefer rahat duracaktır ama çocuğu sürekli rahatsız edenler var ve baş düşmanı ve en sevdiği düşmanı İsmet'i çakalların eline de bırakamaz. O saatten sonra iki düşman arasından kalan Selçuk büyük taşların altına elini koyar ve çok büyük ders alır. Üzüldüm yaa yazık çocuklara bir plan yapalım derken bu kadara mı ters teper. :D Kitaba yeni dahil olan dedeyi çok sevdim, toruna torun gibi davranmayıp arkadaşı gibi davranması çok komikti. Böyle cana yakın arkadaş gibi düşünmeyin, yeri gelip trip atıyordu torununa dede. :D Selçuk'un ilk aşkı da kitapta ama büyük darbeler yiyor bu konuda. O kısmı anlamış değilim Selçuk'un en son ki kararı neydi pek anlayamadım. Devam kitap olursa orada çözeriz artık olayı. :)


Daha fazla detaya girmeyi düşünmüyorum. Zaten yorumlarımı toparlayamıyorum okuyalı çok olduğu için. Arayı çok fazla açıyorum ve bu yorumlarıma yansıyor. Mesela bundan sonra diğer kitabın yorumunu yazmam gerekiyor yoksa kalır. :/
Genel anlamda sevdim kitabı ama birinci kitap mı, ikinci kitap mı diye sorarsanız birinci derim. Burada yaşından dolayı ağzı da bozulmuş Selçuk'un ve bundan rahatsız olduğumu söylemek istiyorum. Hatta sadece Selçuk değil babasının ve diğer karakterlerin de. Umarım diğer kitaplarında olmaz. :D
Bu arada hazır lise falan olmuşken Üniversite de olsun tam olsun ama lütfen çete olayları değil daha çok hayatın içinden olsun. Mesela bizimkilerin aşk hayatı, okul hayatı vs.


Seriyi tavsiye ediyorum, gülmek garanti. Böyle eski zamandan gelen, eski anıları hatırlatan aynı zamanda güldüren kitapları seviyorsanız kesinlikle okuyun. Hatta sevmiyorsanız bile okuyun, Selçuk'un ve çetesinin hayatı gerçekten çok ilginç. :D



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^



Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından, haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.


*****


"Evet Selçuk, tahmin et bakalım. Ben seni niye çağırmış olabilirim?"

"Hocam beni neden çağırdığınızı unuttunuz değil mi? Vay arkadaş bunu da gördüm yaşadım ya. Bir de bana tahmin ettirmeye çalışmanız takdire şayan, tebrik ederi."


"Teşekkür ederim. Sulandırma lan unutmuş olabilirim ne var bunda? Evet yorma beni, bir halt yediysen söyle konuşalım. Sonra hatırlarsam daha çok kızarım."


*****


Piyon bile kendini şah zannetsin, şah zaten şah olduğunu ilk günden biliyor, piyon olmayı yediremeyenin gönlü hoş olsun, çünkü o şaha lazım."





Böylece bir yorum daha biter. Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^





29 Mayıs 2019 Çarşamba

Üç Yapraklı Yonca//Ayşe Ayhan Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
Yeni kitap yorumu sizlerle olacak inşallah. :) Bu sefer ki kitabım yine Türk yazar, uzun zamandır nedense Türk yazar okumak istiyor ruh halim. Sıkıldım yabancılardan her halde ama hepside aynı olmuyor, bunlardan da sıkılıyorum. :D 
Bu kitabı ise instada görüp çok merak ettim, bir kere kapağı ve ismi çok tatlı, konusu da klişe ama okuduktan sonra değişen şeyler vardı. 

Yonca.
Nam-ı diğer Üç Yapraklı Yonca.
Dördüncü yaprağını kim bilir nerede kaybetmiş? Şanssızlıklar kraliçesi
‘Hayat yeni başlıyor,’ dergisinin masasız editörü...
Hiç şansım dönmeyecek mi diye düşünürken, şirkete yeni gelen Müdür Alp'i gördüğü an şansının değiştiğine inanan Yonca. Ezeli rakibi Nejat'ı alt etmek için hiç olmadığı kadar
hırslı olmak zorundadır.
Hem işte hem de aşkta talihini döndürmeye karar verir. Ama bakalım işler onun istediği gibi olacak mıdır?

Başta da dediğim gibi konu Klişe, ondan yola çıkarak kitaba bakmamazlık yapmayınız. Çok fark yok ama çok klişe de yok. Yonca bahtsız bedevi resmen, sevgilisinden bile mantıklı şekilde ayrılamayan şanssız bir kız kendine göre, yaşlılar için basılan derginin editörlüğünü yapan Yonca'nın burada bile şansı yaver gitmiyordur. Dergisi çok satılmadığı için de küçük bir alanı vardır ve masa yerine de sehpa kullanır ki bu biraz abartı değil mi sayın okuyucular? Yani satılmamış olabilir ama sen editörsün, sekreterin olmayabilir ama sehpa nedir ya? Neyse, Şirketin müdürü değişince hem işleri yoluna girer hem de aşkta bir şansı olduğunu anlar. Ama işlerinin daha da yoluna girmesi için baş düşmanı Nejat'tan uzak durması lazım ama eğer büyük bir masa, oda ve sekreter istiyorsa Nejat'la aynı alanı ve aynı işi paylaşmak zorundadır.
İşte kısaca konu böyle.

Yonca değişik desem değil, klişe desem eh biraz ama şansızlık konusunda mastır yapmış bir karakter. Yine de şans bu ya dönünce dönüyor, hem de nasıl. Kıskanmadık tabii ki. :P
Alp'i sevdim ama Nejat'ı daha çok sevdim. Aralarındaki atışmalar çok komikti mesela ama daha fazla okumak isterdim Nejat'ı. Alp'ide bir o kadar. Çok yüzeysel tutulmuş bu ikili. 
Sonrasında Yonca'nın en yakın arkadaşları, iyiydi hoştu ama ne bileyim pek öyle ahım şahım bulamadım. Daha farklı olay yazabilirdi o arkadaşlar için. ;)
Kitapta çok acayibime gidin ve beni birazcıkta olsa sinir eden karakterler anne ve teyze oldu. Yazar komik ve klasik anne, teyze yazmak istemiş ama Yonca'ya bazen o kadar sert ya da vurdum duymaz davranıyorlar ki sinirim bozuldu yani. Bir anne ve teyze hiç mi destek olmaz dedim. Arada biraz daha yumuşak yazabilirdi bu karakterleri. Ama aralarındaki geçen konuşmalar komikti bunu es geçemeyeceğim.
Şirket çalışanı o kadar çoktu ki isimleri karıştırıp yaa Yonca bunu sevmiyordu ne zaman bu kadar iyi oldular dedim. Bazen az karakter öz karakter olmalı.
Karakter analizi olarak böyle, hepsi tatlıydı ama kararındaydı, bu kadar övülmeye daha ilginç karakterler görmek isterdim. 



Yazarın kalemini sevdim, konu seçimi de güzeldi. Tahmin edilebilir tarafı vardı. Bunun için konuyu daha farklı yapsaydı, yani şu an düşündüğüm gibi yapsaydı okuru ters köşe yapar, daha çok sevilmesini sağlayabilirdi. Aklımdan geçeni yazardım ama spoiler olmasına gerek yok, okuyanlar merak ederse Instagram sayfama beklerim üzerinde konuşuruz. ;)
Okumamın üstünden baya zaman geçtiği için şu an toparlayıp yorum yazamıyorum, o yüzden aklımda olan bir kaç şeyi daha yazıp bitirmeyi düşünüyorum.
İlk olarak sonu tatmin etti mi beni diye sorarsanız doğrusu ikinci kitabı olduğunu bildiğimden pek olumsuz etkilediğini söyleyemem. Eğer ikinci kitap olmasaydı bu kitaba vereceğim puan 1 olurdu ki 1 bile fazlaydı ama ikinci kitabın olduğunu öğrendiğim için sıkıntı yok. Umarım ikinci kitaptan daha çok tatmin olurum. Yine de bu kitabı da sevdim okumak isteyenlere tavsiye ederim, yazarın diğer kitabı Aşk Nerede? kitabı uygun fiyata ya da takas yoluyla bulursam almayı düşünüyorum, dediğim gibi kalemi güzel, okunulası. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^





Alıntılar^^

Bütün o masallar bizi sla gerçek olmayan, yaşamayacağımız bir hayata hazırlamıyor muydu? Hem Sabahattin Ali ne diyordu kitabında.
Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum seni.



*****


"... nereli olduğunuzu hala söylemediniz?"
"Ne yapacaksınız nereli olduğumu Gbt'me mi bakacaksınız?"
"Ne münasebet. Bakarsınız uzaktab akraba çıkarız. Belki birinin düğününde aynı halayda buluşmuşuzdur da farkında değilizdir."






Bir yorumda böylece biter, darısı diğerlerini başına. Umarım tez zamanda onlara da yorum yazarım.
Sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^









16 Şubat 2019 Cumartesi

Yalancı Aşklar Sokağı//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

Selamlar^^
Film ve kitap yorumlarım hızla gelmeye devam ediyor, tabii ben ne kadar hızlı olursam artık. Şu an bile yeni kitabımı bitirdim yorumlanacak olanların arasına bıraktım. :/ Hız kesmeden devam etmem şart. :/ O da en son okuduğum kitabım neredeyse 2 hafta elimde kaldı, o zaman zarfında çoktan yorumlar bitmesi gerekiyordu.
Şu sıralar ne amigurumi, ne kitap ne blog ne de dizi konusunda iyi şeyler yapabiliyorum. Her şey birbirine girmiş vaziyette. O sebeple ki saat 02.54 ve ben halen daha yazı yazıyorum. :/ Bu sefer gerçekten fazla uzattım, o yüzden hemen kitabıma geçeyim.
Kitabımız çok sevdiğim Betül Güçlü'nün sondan ikinci kitabı. Çıktığı her kitabı merak ediyor ve okumak istiyorum, bu da onlardan biriydi. Almak biraz zamanımızı almış olsa da(Çünkü baya pahalı) bunu okuyup bitirdim ve yeni kitabı elimde bile değil. :( O da bunun gibi çok pahalı. :'(
Eskiden çoğu Türk yazarı tercih ediyordum ama şimdi istisna yazarlarım var artık, Betül Güçlü'de onlardan biri. Çok muhteşem, harika kitaplar çıkarıyor diyemem, çok iddialı olur ama ne çıkarsa okurum o derece de kalemini seviyorum. Bu kitapta hayal kırıklığı yaşatmadı, çok sevdim ve hızla okudum. Bir oturuşta kaç sayfa okudum onu bile bilmiyorum. Sizi fazla merakta bırakmadan konuyu yazıp devam edeyim. ;)

O salondan çıktıktan sonra, hayatımın normale döneceğine emindim aslında. Yalanların, aşk oyunlarının ve hesaplaşmaların olmadığı o sıradan, zor ama huzurlu hayatıma…

Eh, yanılmış olmalıyım çünkü Kerem Tunalı bir sabah karşıma dikilip benden küçük bir iyilik daha istediğinde kendimi yabancı duyguların, o güne dek farkında olmadığım ama özlemini çektiğim şeylerin eksikliğini hissederken ve onlar uğruna savaşırken buldum.

Konumuz böyle, kiralık aşk, sahte sevgililer, düzenbaz nişanlılar vs. diyebilirsiniz ki öylede ama tahmin edilenin aksine sahte nişanlılık olayı kitabın başında oluyor ama devam etmiyor. Doğrusu ben öyle bekledim ama böyle de güzeldi, hatta daha güzeldi. ;) Mısra iki kardeş ve babaannesi ile hayatını zar zor geçindiren bir genç kızdır. Bir gün kardeşinin başına gelen olaydan sonra kendini sahte bir nişanlılık olayında bulur. Bir aylık bir sürede rol yapan Mısra nikah günü damadı masada bırakıp bir ay önceki hayatına devam eder ama işler istediği gibi gitmez. Kerem onu bir kez daha rahatsız eder ve o günden sonra her şey daha farklı olmaya başlar.
Kerem geçmişi yüzünden baskı altında olduğu için bu yalana başvurur ama işler istediği gibi gitmez ve yine Mısra'nın kapısını çalar.
Evet böylece tekrardan bir araya geliyorlar ama sahte birliktelik devam etmiyor, daha çok arkadaşça devam ediyor görüşmeleri ama kader bu ya planı başkadır. Konu böyle devam ediyor. Kitabı gerçekten sevdim, çok tatlı, naif bir aşı ve hayat zorluklarını konu alan, okuyunca içinizi ısıtacak tatlı bir kitap. Mısra'nın ailesi için yaptıkları, Kerem'in Mısra için yaptıkları ve hissettikleri çok tatlıydı. Arada açıp tekrar okuyacağım çok sahne var mesela.


Mısra'nın kardeşleri tam içimizden biri, kız kardeş ergen fazla çekilmez ama bir o kadarda destekleyen bir tip, erkek kardeş ise ortalığı elli altıya veren, evin reisi gibi gözüken ama ablasından azar işiten kardeş. Babaanne ise olaydı. Onu sizler okuyup tanıyın derim. ;)
Bir de Sinan var tabii. İşte favori karakterim. Kitaba dahil oluşu pek alışılmışın dışında ama olsundu, zaten biz Sinan'ı böyle patavatsız seviyoruz. Mısra'nın yakın arkadaşı ve sırdaşı. Başka türlü sanabilirsiniz ama o sadece her şeyden anlayan ve insan psikolojisi için eğitim görmüş komik bir adam ve hiç aşık olmamış. Bunu neden mi söyledim, çünkü Sinan'ın kitabı var ve orada kendisi aşık oluyor. Aşkı yalanlayan koca Sinan. :P O yüzden daha çok merak ediyorum ama Sinan Matrak biri, her türlü kitabı okunur. ;)
Ve diğer karakterler, hepsi çok iyiydi. Tanıtmaya gerek yok, okudukça öğrenin onları da. ;)
Yine diyorum kitabı gerçekten sevdim ama kusursuz da değildi benim gözümde. İlk olarak şöyle ki ben kitapları sanki günlük tutuyormuş gibi okumayı sevmiyorum, bu kitapta tam öyleydi. Sanki karakter yazıyor, sevgili günlüğüde bizmiş gibi. Başta çok fazla bocaladım ama devam ettikçe bu etki hem geçti hem de azalmış gibiydi. Ondan sonra bazı olaylara anlam veremedim. Spoiler değil, sadece okuyanlara beni aydınlatmaları için soruyorum. Mısra kız kardeşine Kerem'den ne zaman bahsetti? Okurken bir anda baktım kız kardeşine Kerem'i anlatıyor ama önceden söylediğini zerre hatırlamıyorum. Anlatmış da olabilirim, bilenler beni aydınlatırsa sevinirim. :*

Evet bu kadar detay yeter, kitabı sevdiğimi kaç kere söyleyeceğimi bilemiyorum ama siz anladınız. :D Tavsiyemdir. Devam eden seri gibi bir kitap bu, bundan sonra Sinan, Sinan'dan sonra Mısra'nın erkek kardeşi Emre'yi okuyacağız. Emre'nin kitabı Wattpad'de yayınlanıyor, Sinan'ın kitabı ise Aşk ve Diğer İhtimaller oluyor. Seri bilgimizi de verdiğimize göre son bir kaç şey yazıp bitireyim.
Şöyle ki yazarın kalemini seviyorum ama daha çok sevdiğim başka bir şey var. Yazarın betimlemeleri. Olağanüstü derece de çok tatlı karakter betimlemeleri yapıyor. Her kitapta aşık olunacak adam bulunuyor diyeyim siz kısa yoldan anlayın. :D Bu sebeple yazara sevgim daha çok artıyor.

Bu kadar yeterli bence, en kısa zamanda Aşk ve Diğer İhtimaller'i okumak dileğiyle geçelim puana ve alıntılara. ;)




Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^

Çocuksu merakıma gülüyor ve elleriyle saçlarını dağıtıyordu. Böyle yaptığında fena halde serseri görünüyor ve üff, hepimiz böyle şeylere bayılıyoruz. Şurada minik bir kalp spazmı geçirdim diye beni kim suçlayabilir?



*****


...yine saçma sapan bir şey söylüyorum. Bu Kerem'i güldürüyor. Son günlerde sık sık gülüyor zaten ve bu benim zavallı kalbime taşıyamayacağım kadar fazla heyecan yüklüyor.



*****


Yaşadığım duygu patlamasından olsa gerek gözlerinin güzelliği karşısında anlık şok yaşıyorum. Aslında ayrıt edici hiçbir özellik yok gözlerinden. Kirpikleri gösterişsiz, kahverengileri göze çarpacak kadar parlak ya da koyu değil. Ama gözlerine yerleşen bakışlar o kadar güzel ki, o gözlerin Kerem'e ait olduğunu bilmek, bana baktıklarını görmek o kadar heyecan verici ki hayatımda gördüğüm en güzel gözler olması kaçınılmaz.



Yazarın diğer kitaplarının yorumları için Tık Tık!

Bir yorum daha biter, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^

28 Eylül 2018 Cuma

Yıldızların Altında//İrem Yöndem Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Yorumlar gelmeye devam ediyordu, yine araya günler girdi. Şu an yorumumu yine telefonda not kısmına yazıyorum. Bilgisayara ne zaman otururum belli değil. ;) Kitabımıza gelecek olursam, Türk yazar okuduktan sonra öyle devam etmek istedim. Uzun zamandır okumuyordum çünkü. Bu kitabı da My Twin ısrarla oku dedi, kalın ama hemen biter ve çok güzel bir kitap diye diye sonunda emeline ulaştı ve okumaya başladım. İyi ki zorlamış dedim. Bu kadar güzel bir kitap olamaz. Evet bir şaheser değil, evet eksikleri var ama son zamanlar da çıkan Wattpad kitaplarının hangisi düzgün? Neyse o konu uzun, detaya gerek yok. :D Velhasıl kelam kitap çooook güzeldi, BAYILDIMMM!

Sen olduğunu hissediyorum. Benim bunca zamandır aradığım ama bir türlü bulamadığım o kişi, senmişsin gibi hissediyorum. “Gecenin en güzel zamanı, yıldızların altında oturmuş, gökyüzüne bakıyoruz. Milyonlarca yıldızdan birini seçip ‘benim’ diyoruz.  Nasıl, neden, niçin seçtiğimiz belirsiz; o kadar yıldızın içinde bir tanesi, bir başka görünüyor. Seni sevmek de böyle bir şey işte. Ben ömrümce bütün yüzlerde seni arayacağım. Bütün içten gülüşlerde, parlayan bütün gözlerde, seni bulmayı isteyeceğim. Sen, benim gökyüzümdeki en parlak, en güzel yıldızımsın.


Kitabın konusunu sadece kitabı okuyunca ya da benim gibi yorum yapanlardan öğrenebilirsiniz. Neden böyle bir yaptıklarına anlam veremiyorum, sürpriz yapmak daha ilgi çekici herhalde. ;) 
Neyse bunlara aklımız sır ermiyor. 
18 yaşında, lise son sınıfa giden Güfte Tiyatro ve ünlü Okan Özdemir hastasıdır. Ailesi, arkadaşları Güfte'nin takıntı haline getirdiği ünlü oyuncudan bıkmış, onuda kendi hayatına döndürmek için başının etini yemişlerdir. Güfte bu konuşmalardan sıkılmış ve kendisini anlamadıkları için kendine çok dert etmiştir. 
Bir gün kardeşiyle oturdukları kafede kavga edince hayatı tamamen değişir. Akıl okuyan bir peri karşısına çıktığı an 18 yaşında olan Güfte bir dilekle 27 yaşında olacaktır ve Okan ile tanışıp, yeni bir oyun sergileyecektir. Aklının alamayacağı bir hayatı devam ettiren Güfte'nin tek sıkıntısı bu olayın 3 ay sürmesidir. Yaşadığı hayattan memnundur ama 3 ayın kalması, yaşadığı sıkıntılar hep ikilemde bırakır Gifte'yi konu da böyle devam ediyor.
Konu çok, çok değişikti. Böyle bir kitap beklemiyordum. Mesela çok yadırgadığım şeyler oldu, (Bunları Spoi kısmında bahsedeceğim.) ama çok sevdiğim, en çokta sonunu sevdiğim bir kitap oldu. Kitap 507 sayfa ama o kadar hızlı okunup bitti ki ben bile şaşırdım.



Konusundan daha ne kadar bahsedebilirim bilmiyorum. O yüzden direk diğer karakterlere geçeceğim.
Okan Özdemir. Güfte'nin sevdiği, uğrunda ailesiyle kavga ettiği tiyatro oyuncusu. Dileğinden sonra Okan'la aynı oyunda rol almaya başladıktan sonra onunla beraber daha çok vakit geçirir ve Okan'ı daha iyi tanır. Tabii biz de kendisini çok iyi tanır ve Güfte gibi hayran oluruz. Hele o son. <3
Karakter olarak gerçekten çok sevdim ama yazarın başta sigara mevzusuna girmeyip, sona doğru her bir karakterin sigaraya başlamasını yadırgadım. Bunlardan biri de Okan'dı.
Okan'dan sonra Güfte'nin arkadaşlarını çok sevdim, hepsinin hayatında değişiklikler oluyor ve Güfte'nin her daim yanında oluyorlar. O kısımları okuyunca bazen çok kızdım bazende sevdim. 
Güfte'nin kız kardeşine ise bir o kadar kızdım. Yok arkadaş böyle bir karakter olamaz. Sinir küpü etti beni. Gerçi Güfte'de onun yanında melek sayılmaz. Sürekli şu 3 aya takmasından sıkıldım yani, bırak bir kendini, sal. Azıcık hayatını yaşa ama hem kendine hem bize yaptı yapacağını. Okuyunca lütfen buralara fazla takılmayın, hatta atlayın gitsin. ;)  
Diğer karakterlerden peri acayip iyiydi. Hele laf sokmaları, düşünceleri okuduğu için laf sokması kaçınılmaz tabii. :D O kısımlarda baya eğlendim. ;)


Sevdiğim ve ana karakterler bu kadardı. Birazda içerikten bahsedecek olursam yazarın kalemini çok sevdim. Ne beni sıktı, ne de amatör olduğunu açık açık bağırdı. Kalemi akıcı, sevilesiydi. Sadece fazla detaya giriyor, onu da yapmasa tamamdır. Biraz daha kendini geliştirmesi lazım.
Son zamanlarda çıkan watpadd kitapları arasından en en en iyisiydi. Bundan önce okuduğum Görücü Usulü'de iyiydi ama bunun konusundan yola çıkarsak daha iyiydi. Bu kadar yeterli bence, fazla abarttın diyen olabilir. :D En iyisi spoi'den sonra tavsiye kısmına geçip yorumumu bitireyim. ;)

SPOİ BAŞLANGICI!!
Evet okuyanların rahatsız olduğu konuyu neyse ki yazar ustalıkla ve ilginç bir şekilde devam ettirmiş. Kızın 18 yaşında olması ve sevdiği oyuncunun 30 yaşında olmasını çok yadırgadım. Ne demek 12 yaş? Hem kız büyükte değil. Okan 30, kızda üniversiteli 20 yaşından biri olsaydı yine neyse -ki bu da fazla ama kızın lise son ve 18 olması olmamıştı. Sorunun kızın dileğiyle 27 yaşına gelmesiyle ortadan kalkması güzeldi. Bunu gerçekten çok sevdim ama 3 ay sonra neler olacak diye merak etmeden de duramadım. Ve o son geldi çattı, işte o kısma BA-YIL-DIMMMM!!
Okan'ın düşüncelerini okumamız, o 3 ayı Güfte'nin değildi Okan'ın hatırlaması, uzun bir bekleyişten sonra tekrardan kavuşmaları MÜKEMMELDİ!!
Okuyanlardan bu konu hakkında yorum almak istiyorum. Sizler ne düşündünüz merak diyorum.^^
SPOİ SONU!!

Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Belki kalın ve Watpadd'den çıkma olduğu için ön yargılı olabilirsiniz, hatta okumaya başladığınız zaman bu ne diyebilirsiniz ama vazgeçmeden devam edin derim. ;) Ve herkese tavsiye etmeye devam edeceğim. My Twin ile favori yazarımız oldu, başka kitap çıkarırsa seve seve alıp okuyacağız ki bu tarz yazmaya devam etsin. ;)
Bu kadar yorumdan sonra tavsiyeyi fazla uzatmaya gerek yok, eğer merak edip benim sayemde okumak isterseniz bunu bilmek isterim. ;)



Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntılar^^


Okan ayağı kalkıp nazikçe annemin elini sıktı. "Çok teşekkür ederim ağırladığınız için, her şey çok güzeldi. Özellikle kurabiyeler."
Annem gülümsedi. "Hazır almıştım, teşekkür etmenize hiç gerek yok." ANNE YA! 

Alıntıya not: Bu kısımda kedi olayı harikaydı. :D


******


"Aşkı nasıl betimlersiniz, nasıl anlatırsınız?" Ve onun cevabı,
"Aşk herkese göre değişir, sonuçta soyut bir kavram. Fakat kendime göre, aşkı tanımlamam gerekirse eğer, şöyle tanımlarım: Gecenin en güzel zamanı, yıldızdan birini seçip 'benim' diyorsunuz. Nasıl, neden, niçin seçtiğiniz belirsiz ama işte o kadar yıldızın içinde bir tanesi bir başka oluyor...."

Alıntıya not: Okan'ın ağzından AŞK...


******


O andan sonra artık emindim. Bu adam beni bağırıp çağırmadan, ortalığı yıkmaya lüzum görmeden, kendince, sessiz bir dille seviyordu.


******


Hangisi daha kötü acaba? Bir anda, pat diye hatıraların yerinde koca bir boşluğun kalması mı? Yoksa birinin zihninde zamanla yok olmak, silinmek mi? Hangisi?


******


Gün başlıyor, bitiyordu ama biz gerçek anlamda mutlu değildik. Kafamız çok doluydu. Bedenimiz yorgun, ruhumuz ise parçalı bulutluydu.





Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^
Sevgiyle ve aşkla kalın! <3



 Buralarda da varım^^


22 Mayıs 2018 Salı

Lunapark (Cehennem Ekspres #1)//Ezgi Çağlar Kitap Yorumu^^

Selam^^
Dizi yorumlarından çok kitap yorumları gelmeye devam ediyor. Oysaki bir sürü dizi yorumu beklemede. :/ Neyse, yine fazla uzatmadan kitaba geçelim. Kitabımız fantastik türüne ait ve bunu yazan bir Türk. Kitabı seneler önce, ilk çıktığı zaman aldık ama okumak şimdiye kısmet oldu, neden bu kadar geç kaldık anlamış değilim, o yüzden sormayın. :D Geçmişi bilmem ama şimdi başlamam daki sebep ise serinin ikinci kitabının 9.90tl olması olabilir, en kısa zamanda indirim bitmeden almalıyım.:D
Kitabı gerçekten çok sevdim, beklentim yüksekti ve karşıladı da. Ben ki fantastik-distopya sever kitap kurduyum ilk defa melezler vs. konuda acayip başarılı bir Türk yazar okudum. Zaten fazla yok, olanların iyileri bir elin beş parmağını geçmez. :/ Şu mafya, haydut kitaplardan sıyrılıp az distopya-fantastik yazsak ne kadar güzel olur değil mi?

Melissa, arkadaşlarının doğum günü hediyesi olan biletle Cehennem'in kapısından geçtiği gün hayatının tamamen değişeceğini bilse, belki de o trene asla binmezdi. Işıklar, sesler, sihirli oyuncaklar… Cehennem bir lunaparktan çok daha fazlasıydı. Her şey öyle sıra dışıydı ki, Aslan onu sefil bir iblisten kurtardığında bile Melissa büyünün ardında saklı gerçekleri görememişti. 
Aslan, Melissa'nın bildiği her şeyden daha karanlık, daha tehlikeliydi. Hayatı, sevgilisi, arkadaşları yavaşça ellerinden kayarken Melissa'nın tutunabileceği tek bir şey kalmıştı geriye: Aşk. Ve aşk, büyüyle örülü bu dünyada ona yardım edecek son şeydi.


Konu gereken şeyleri anlatmış, benim üstüne ek yapmama gerek var mı bilemiyorum ama karakterleri tanıttıkça bir kaç şey yazarım artık. :D 
Melissa sade hayatında sevgilisi ve arkadaşları ile yoluna devam etmektedir. Doğum günü sürprizi amaçlı arkadaşlarının götürdüğü Lunapark'dan sonra hayatı istemediği kadar değişir ve kendini bir anda melezler, iblisler ve yalanların arasında bulur. Melissa karakterinin sevdim, normalde bu tarz konularda kız karakterler saçma salak şeyler yapıp bizi sinir eder ama yazarımız bizi duymuş gibi tam istediğim gibi bir karakter yazmış. Minnettarım.



Aslan, genç ve melez olması yanı sıra sıradan bir üniversite de öğrencidir. Babasının kirli işleri ve dünyanın tehlikede olması önemli kararlar almasına ön ayak olur. Lunapark'ı sık sık ziyaret eden Aslan bir gün zorda kalan bir kıza yardım eder ve kendisi, çevresi ve hayatı tamamen değişir. Savaş kapıdadır, aşk ise ondan önce hayatına girmiştir bile. Bundan sonra seçimler yapmak zorunda kalan Aslan'ı zor zamanlar bekler.
Ana erkek karakterimiz, Melissa gibi sevdim kendisini ama şu sigara içme olayına kıl oldum. Bir de boş bulduğu anda içiyor da içiyor. :D Melezsin anladık ama bi dur artık. :D Onun dışında azıcık dikkatsiz oluşu başına belalar aldırıyor ama elindeki güce bayıldım. Okuyunca anlayacaksınız. 
Diğer karakterlerde Emre'ye acayip sinir oldum. Saçma salak bir karakter deyip durdum başlarda, bir de her işe burnunu sokuyordu ya bir ara atlayacaktım o kısımları ama meğer amaç başkaymış. :P Yine de yazarın Emre için yazdığı sahnelerden pek tatmin olmadığımı söylemek isterim.^^
Ana karakterler böyle, diğer karakterlerde güvenmediklerim oldu. Haklı çıktım mı? Onlar kitapta saklı.

Gelelim kitabın genel anlamda ki güzelliğine. Bir kere böyle melez topluluğu okumadım. Tabii melez olunca Melek, şeytan baş rolde ama burada melezlerin güçleri, savaş olanakları ve yaşadıkları sorunlar çok çok farklıydı. Bu kısımları gerçekten sevdim, hatta kitapta en beğendiğim yerler fantastik unsurlardı. Başta biraz kendini tekrarladı ama sıkıcı değildi, bu iş nereye varacak diye merak ediyor insan. Sonra kitap bir açıldı, hızlandı ve heyecanlandı işte o zaman kitap atak yaptı ve o hızla devam etti. İkinci kitabı acayip merak ediyorum. Yazarın kalemi ise çok güzel ve akıcıydı. Başta birazcık amatörlük vardı ne yalan ama sonradan ciddi anlamda değişimi hissettim. Okuyunca sizler ne düşüneceksiniz çok merak ediyorum. Yazarın bu tarz yazmasını destekliyorum, şu an seri bitti mi, devam edecek mi bilmiyorum ama eğer bitmiş ise en kısa zamanda yeni fantastik, hatta distopya ile bizi ödüllendirsin diye düşünüyorum. :)


Bu yorumdan sonra kesinlikle tavsiyemdir. Fantastik severler şans verin derim, böylesini yazarlarımız arasında zor bulursunuz. Son olarak kitaba haksızlık ettiğim bir konuya değinmek istiyorum. Son yıllarda elimde en uzun kalan kitap oldu kendisi. Kötülüğünden olmadığını yorumdan anlamışsınızdır, zamansızlık deyip işin içinden sıyrılmak istiyorum. :D Kitaba başladın mı akıcı şekilde devam ediyor ama ben gerçekten çok büyük haksızlık yapıp hemen bitiremedim. O yüzden en kısa zamanda ikinci alıp, hemen okuyup, hemen bitirmeliyim. Anca öyle telafi ederim diye düşünüyorum. :D Bunu da yazdığıma göre alıntılara geçebilirim. ;)

Not: Kapak tasarımı güzel olsa da kalitesizliğinden gözlerim kanadı ki kesin ikinci kitapta öyle. Artemis'e yakışmamış bence. -_-
Dipnot: Yazarı çok tatlı^^ Instagram'da kendisini takibe alın derim. :*



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


Düşündükçe Melissa birinin ona yardım ettiğine daha çok emin oluyordu. Fakat meleği her imse giderken yüzünü Melissa'nın anılarından silmişti.



*****


İnsan bile diyemeyeceği tehlikeli bir varlığa tüm yasaklara rağmen bağlanmıştı. Kurtulamıyordu.



*****

Melissa daha önce hiçbir tehlike atlatmamıştı. Oysa şimdi, kitaplarda okumaktan zevk alacağı türden bir maceranın içindeydi ve maalesef ilk ölmesini istediği, ezik bir kızı canlandırıyordu.


*****


Yaralı melezler cansız solucanların ortasında umutla ona bakıyordu. Aslan'a... Onların bu savaşın içine sürükleyen adama... Peki ya o adamın devam etme umudu kalmadıysa?...






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^