Reşat Nuri Güntekin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Reşat Nuri Güntekin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Eylül 2022 Çarşamba

Çalıkuşu//Reşat Nuri Güntekin Kitap Yorumu^^

 Herkese selammm^^
Artık hal hatır sormakla başlayınca kendimi tekrar ediyormuşum gibi hissettiğimden bugün farklı bir şey yapıp, eskisi gibi direkt yorum için giriş yapacağım. :D
Çalıkuşu edebiyatımızın en sevilen klasiklerinden biri, bilmeyen çok nadirdir. Dizisi çekildi, filmleri oldu, çoğu dizide, filmde(belki) geçti. Vs. vs. İlla ki bir yerden görülmüştür. Ben ise ilk olarak dizi olarak biliyordum, lisede kitap okuma alışkanlığı kazandığım da arkadaşımdan ödünç alarak okumuştum. Sonrasında aradan seneler, seneler geçti ve çok sevdiğimiz bir arkadaşımızda hediye olarak geldi. Manevi olarak anlamı çok büyük. Geleli uzun zaman oldu, bir türlü okumaya cesaret edemedim. Sonunda bazı uğraştığım şeyler için lazım olunca okumak istedim.
Dizisini bildiğim için unuttuğum çok az yerler vardı, o yüzden eğer dizisini bilmeden okuyacaksanız çok şanslısınız bence. Şimdi yıllar önce okuduğum için illa unuttuğum yerler olmuştur, ama dizi-filmlerde görsel olarak hafızada kalıyor.


İstanbul köklü bir ailenin kızı olan çocuk ruhlu Feride'nin çok sevdiği nişanlısı tarafından ihanete uğramasıyla kendini öğretmenlik mesleğine adaması ve hayatını kazanabilmek için Anadolu'da şehir şehir dolaşması anlatılır.

Şimdi ilk olarak Anadolu diye geçiyor ama ilk olarak Bursa'da, sonrada Çanakkale'de, en sonlarda İzmir'de vb. illerde oldu. Bu anadolu olmuyor şimdi, bunda bir anlaşalım. Öyle olması için, Sivas, Erzurum, Kars vb. illerde olması gerekirdi. Değinmek istediğim yer çok saçma ama bana göre mantıklı, sebepsiz yere bahsetmek istedim. :D
Feride'ye, yani Çalıkuşumuza baktığımızda çocuk yaşta annesini ve babasını kaybettikten sonra teyzelerinin yanına taşınan Feride'yi babası tez canlılığı nedeniyle yatılı okula verir. Okulu bile altına üstüne getiren Feride teyzelerinin yanına gelince daha da ele avuca sığmaz biri olur. Ağaçlarda geçen günlerinden sonra takma ad olarak Çalıkuşu dendikten sonra lakamının hakkını verir. Bir gün ağaçlarda gezerken şahit olmaz zorunda kaldığı olaydan sonra işler karışır. Teyze oğlu Kamran sürekli okula gidip gelmeye başlar, bu gidip gelmeler sonunda aşka ve evliliğe dönüşür. Feride çok sıkıntılı zamanlar geçirse de Kamran'ı sevdiğini kendine itiraf ettikten sonra her şey kolay olmaya başlar, ta ki düğün gününe kadar.
İşte bu olaydan sonra Feride elindeki diplomayla öğretmen olarak yola koyulur. Kitabın asıl amacı burada başlıyor zaten. Feride'nin gittiği her köy, kasaba, okul farklıydı ama insanlar ve düşünceleri hep aynıydı. Genç ve güzel bir kız olması herkesin ilgisini çekince dedikodularda susmak bilmiyor tabii.
Feride her gittiği yerden bu tarz durumlarda kaldıkça yerin dibine girip anında orayı terk ediyor ama ne çare peşini bırakmıyor bu laflar, söylentiler. 
Bir yerde meslektaşının aşkı, bir yerde gülbeşeker diye anılıp, erkeklerin göz bebeği olması.. Böyle uzayıp gidiyor liste.
Feride'nin işinden, yani mesleğini beceremediğinden dolayı değil de saçma sebepler yüzünde sevdiği yerlerden ayrılması onun kadar beni de üzdü. O zaman cahillik varmış, herkes herkesi kendi gibi bildiğinden başkalarının hayatlarını zehir etmekte üstlerine olmuyor. Aşırı sinirlendim okuduğumda, ya yok yani mantıklı bir sebep sadece bir yerde oldu ama onu bile ne tarafından bakarsan bak yine saçmalık.
Feride o kadar zorluklardan sonra güçlü kalmaya çalışması, aşkını kimseye anlatmadan içinde yaşaması, kimsesiz bir kızı kendi kızı gibi sevmesi, kendisi için duyumlardan sonra verdiği kararlarını hepsi çok güzeldi. Daha yazacak çok şey var Çalıkuşu için ama bunları okuyarak, Çalıkuşu'nun yaşadıklarını bir nebzede olsa hissederek öğrenmek başka bir deneyimdi.
Instagram'da paylaştığım zaman daha çok öğretmen olan takipçilerim ya da aday olanlardan aldığım mesajlar çok güzeldi. Tercihe bağlı ama bir öğretmenin okuması gereken bir kitap bence.


Diğer karakterlerden Kamran hakkında ne yazsak az. Öğrendiğim şeyden sonra ona olan güvencim yerle bir oldu. Feride o kadar haklıydı ki, tabii kaçıp gitmesi, teyzelerinden uzaklaşması, dünyada tek başına kaldığını hissetmesi o kadar zordu ki acaba yapmasa mıydı, kaçmasa mıydı dedim. 
Öğrendiğim şeyden sonra beter ol Kamran dedim ama tek başına olsaydın daha iyi olurdu. :P

Kitapta bir sürü karakter vardı, iyi ne kadar çoksa kötüde vardı haliyle. Munise mesela, Çalıkuşu'na dert ortağı oldu. Bu konu hakkında fazla yazmayacağım.
Sonradan dahil olan Hayrullah Bey ise bence kitabın en en en iyi karakteriydi. Tabii ağzına geleni söylemesi, Feride'yi çoğu kez utandırması aşırı eğlendirdi. Devamında yaptıkları peki? İşte asıl kitap orada kopuyor.

Kitap hakkında neler neler yazardım buraya ama yazmak değil anlamak önemli. O yüzden spoiler yemeden, huzur içinde, sindire sindire okumanızı öneriyorum. Tabii önceden bir kaç şey biliyorsanız olası sürprizleri kaçırıyorsunuz ama verdiği mesaj, kadının gücü, unutulmayan ihanet ve aşk hepsini harmanlamış kitabın detaylarıyla okumanızı öneririm. Başucu kitaplarınızdan biri olması dileğiyle...


Birazda uyarlamaları hakkında konuşalım.
1986 yapımını çok seviyorum, zaten Çalukuşu'nun jenerik müziği de buradan çıkma diye biliyorum. İnşallah kısa zamanda tekrardan izlemek istiyorum ama izlediğim yerlere baktığımda birebir aynı yapmaları çok güzel. Tabii değişen yerler var. Filmi hakkında bir şey bilmiyorum, sadece Türkan Şoray'la, Kartal Tibet'in oynadığını gördüm.
Yeni uyarlamasına bakacak olursak kitaptan o kadar farklı yaptılar ki izleyenler sadeve dönem dizisi diye izlemiştir kesin. O kostümlerle, oyuncularla kitapla aynı yapmak zor olmamalıydı. En azından Feride'nin öğretmen olma serüvenini görseydik.
Zaten final bölümünü seven olmamış, ben de az baktım da o ne yaa öyle dedim. Yine de denk gelirsem bakmamazlık yapmam. :D Fahriye, Burak çifti çok uyumlulardı çünkü. :)
Siz hangisini izleyip sevdiniz?
Not: Doğrusu kitap bitince nasıl yorum yapabilirim diye çok düşündüm ama yoruma başladığım andan parmaklarım klavyeden aktı gitti, umarım yorumumu sevmişsinizdir. 😊


Klasiklere puan vermediğim için direkt alıntılara geçiyorum.



Alıntılar^^

Bazıları, vurulduklarının farkında bile olmazlar; üç beş adım koşarlar, kaçıp kurtuluyoruz sanırlar. Yara sıcakken acımaz, hemşericiğim. Hele bir kere soğumaya başlasın. 


*****


Burada kar, bir kere yapmaya başladı mı, nisana kadar bir daha kalkmazmış. Ne iyi şey, demek yaprakları bile siyah görünen bu karanlık ve can sıkıntısı memleketin asıl baharı kış aylarında başlıyor.



*****


Dünyada, bir parça iyilik edebilmekten daha güzel bir şey olmuyor.


*****


Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş. Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de "mutlaka" isteyecek bir şeyimiz olabileceğini, bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar.





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle ve sağlıkla kalın^^



Buralarda da varım^^





6 Temmuz 2016 Çarşamba

Akşam Güneşi//Reşat Nuri Güntekin Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Ramazan vesilesi ile günlerim yoğun geçtiğinden buralara sık uğrayamıyorum. Oysaki ne yazılar birikti anlatamam. Bu kitap ise okuyup biteli haftayı geçti ama ben anca pc başına geçip yorum yazabiliyorum. Oysa ki resmim falan her şey hazır. Artık bu yazıyı ne zaman paylaşırım bilinmez.
Fazla dert yanmadan kitabımıza geçelim^^

Not: Üste ki mısraları 1.5 hafta önce yazmıştım, o yüzden dokunmuyor Ramazan Bayramınızı kutluyorum :* Şimdi yorumun devamına geçebilirsiniz^^
Dipnot: Buradan sonrası yeni yazıldı :D

İlk olarak konusu :)

Eğlence hayatına düşkün, muzip,yakışıklı, Paris'te eğitim hayatını tamamlamış kurmay subay Nazmi'yi görüyoruz. Sonra çok kısa değinilmiş olsa da, vatansever, mücadeleci ve cesur biri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak Sırp çetecilerle giriştikleri çatışmada aldığı yara, genç adamın sağlığını, hayatını tümüyle değiştiriyor. Evlenerek Akdeniz'de bir adadaki çiftliğine yerleşen Nazmi, hayata küsüyor. Etrafına ördüğü camdan duvarlar, genç bir kızın gelişiyle tuzla buz oluyor. Güntekin, dillendirilmeyen yasak bir aşkı ve kahramanların iç hesaplaşmalarını okura ustalıkla yansıtıyor.


Konumuz internet ortamın da mevcut değil, sadece kitabın arkasında yazıyor. Bu sebeple bende kitabın arkasından yazdım. Direk kendi düşüncelerim ile konuyu yazabilirdim ama spoi falan veririm kalsın dedim :) Uzun zamandır Türk Edebiyatı klasiklerinden okumamıştım. Bunu da bir kaç kitap karşılığından kitapçıdan takas ederek aldık. Normal fiyatı dudak uçurtuyor ama adam ikinci eldir büyük ihtimal 15 tl versen olur dedi. Aldıktan sonra gözümün önünden ayırmadım ki okuyabileyim. Okudum da ama yanlış zamanda :( Ramazan yoğun geçince okumak zor oldu haliyle. Hata şu an bile elimdeki kitap da daha yeni yarıya geldim. 



Reşat Nuri Güntekin'in önceden sadece Çalıkuşu kitabını okumuştum. çok sevdiğim bir kitaptı. Seneler önce olduğu için bir daha okumayı düşünüyorum. Bu kitabını da Çalıkuşu gibi çok sevdim. Direk Osmanlıcadan çevrilse de akıcı geldi bana. Konusunda olduğu gibi Nazmi'nin ilk olarak gençlik ve eğlenceye düşkün halini okuyoruz ama sonradan vatana olan sevgisi ortaya çıkıyor. Yarıdan sonrasın da ise Nazmi, kuzeni Şükran ile babasından kalan çiftliğe yerleşirler. Eski hayatına karşı tezat olan bu yeni hayata zor alışan Nazmi yıllar sonra yanlarına gelen kişi ile çok değişir. O kısımdan sonra kitabın nasıl bir şey olacağını az çok anlıyoruz.
Doğrusu bu yeni gelen kişi kim söylemeyeceğim ama kendisini çok sevdiğim söylenemez hatta ve hatta sinir oldum. Ama kitabın sonuna doğru bazı şeyler yerine oturuyor.


Kitap çok güzeldi, ben çok sevdim ama işte zaman sıkıntısı nedeniyle kitap elimde biraz süründü.Yazarın diğer kitaplarını almayı düşünüyorum. Zaten alacaktım önceden ama kısmet bu kitabaymış. Alınacaklar listesin de çoğu ekli :) Ama fiyatlar çok fazla, ya yayıncıdan kaynaklanan bir şey ya da Türk Edebiyatı klasikleri olduğundan, bilemiyorum. Kitap hakkında daha fazla bilgi vermeme gerek yok, tavsiye de ederim. Tercih meselesi ama yabancı yazarlardan ziyade daha çok bu yazarlarımızın kitaplarını okusak süper olur. Bu söz kendime de, o yüzden daha çok Türk Edebiyatı klasiklerinden alacağım^^
Bir çok Türk Edebiyatı yazarlarından kitap okudum lakin favorim Reşat Nuri Güntekin^^


Kitaba puan vermeyi düşünmüyorum, haddime değil açıkçası. Yıllar önce ne zorluluklarla yazılmış bu kitaba değer biçmek benlik değil ama yukarıda da dediğim gibi çok sevdim. Bu vesileyle ne tür bir puan verdiği tahmin etmişsinizdir ;)




Kitabımızın filmi de mevcut, Türkan Şoray, İzzet Günay ve Serpil Gül'ün yer aldığı bu filme çok az baktım, sadece beni etkileyen kısımlara ama çoğu yoktu. Her şeyi geçtim o sonu ekleyeceklerdi filme :( Devam eder miyim, sanmıyorum kitabı hatırlayayım yeter ;) 






Alıntılar^^

-Ne söylüyorsun Vecdi? Bu mümkün mü? Herkes eğlenirken pansiyonum da gaflet uykularına dalıp hayatımı heba edebilir miyim? Ben mahvoldum... Paris beni katletti..

Alıntıya not: Bu alıntı da Nazmi'nin eğlenceyi ne kadar çok sevdiğini anlıyoruz. 


*****

Kitap bizi hiçbir zaman hakikat olmayacak rüyalarla, arzularla zehirleyip çıldırtıyordu. Etrafımızdaki sakin hayata razı olamıyor, ömürlerimizin mütevazı nasibine kanaat etmiyorduk. Benim fikrimce insanlara kitap okutmak kanatları kesilmiş, ayakları bağlanmış kuşlara geniş ufukları göstermek gibi büyük bir zulümdü.


Alıntıya not: Bir çok kitabı olan bir yazardan böyle bir karakter. Evet bunu Nazmi söylüyor ama o kadar gerçekçi bir alıntı ki anlatamam.




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlar da görüşmek üzere^^
Hayırlı Bayramlar^^



Buralarda da varım^^