Dünya Klasikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dünya Klasikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Temmuz 2023 Salı

Madam Bovary//Blogları Canlandırma Projesi Haziran Ayı Film Yorumu^^

 Selamlar^^
BCP için bu ay çok geç kaldığımın farkındayım ama temizlik, bayram, yaza giriş vs. derken inanın anca şu an izleyip yazabiliyorum. :/
Fransız Edebiyatının önemli eserlerinden biri olan Madam Bovary'nin filmini izleyip yorumlayacağım. Aslında kitabı okudum ama ben diyeyim 11, siz deyin 12 yıl. İlk uzun soluklu kitap okumaya bu kitapla başlamıştım. Valla cesaret ister, nasıl başlamışım aklım almıyor. Gerçi bir ayda anca bitirmişimdir ama okumuştum. Bir de kitabın ağır olmasını göz önünde bulundurursak valla iyi cesaretmiş :D
Ama şu an deseniz ki ne hatırlıyorsun, hiçbir şey :D
Filmini hiç izlemedim, peki bir şey anladım mı? Onu devamında anlatacağım. ;)



İyi kalpli ve sıradan bir hayat süren doktor Charles Bovary'nin yüksek idealleri ve aşırı lüks tutkusu olan karısı Emma Bovary'nin, yaşamın tekdüzeliğinden sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşadığı ilişkileri konu alır. Yazar, karakterlerin iç dünyalarını açıklarken realizmin gözlemci yönünü kullanmıştır.

D&R sitesinden alıntıdır^^


Filmi ne yazık ki sevemedim.
Karakter olarak zaten sevemedim ama oyunculuk olarak da bir garipti. Yani o psikolojik bunalımı hissetmekten çok oyuncunun saçma hal ve hareketlerini izledim.
Mesela Madam Bovary bir bunalımın içinde ve kendini dışarı atıyor, zaten ıssız bir kasaba, eğlenceler yok, bununla beraber eşide çok fazla karısına destek olmayınca mutluluğu eve ve kendine yeni eşyalar, kıyafetler alarak bulmaya çalışıyor. Bununla beraber bir de aşkı dışarda arayınca ipler kopuyor tabii ki.
Şimdi unuttum falan dedim ama kitabı okuduğumuz zaman karakterimizin girdiği bunalımı çok iyi okurduk ama filmde olmamış, yapamamışlar. Yani neden böyle davranıyor, neden daha ilk dakikada aşkı, sevgiyi dışarıda anlıyor çok anlamıyoruz. Tamam eşi de çok ilgisiz ama ne bileyim biraz daha inandırıcı şeyler olabilirdi. Kitapta detaylar illa ki mevcuttur.

Oyuncuyu Jane Eyre'de de izledim, orada çok iyiydi, demek ki oyuncudan çok senaryo ya da yönetmenle alakalı bir durum var. Bunu daha iyi öğrenmek için diğer yapımlarını izlemeyi düşünüyorum.


Çiftimizin evlenme anından bir fotoğraf. Madam Bovary aşırı bencil bir insandı, yaptığı bazı şeylerde bencilliği ön plandaydı ama sonradan onun başına gelenler. Yani birinden yedin kazık, diğeri iyi mi olacaktı?
Film biraz Madam Bovary'nin psikolojisine önem vermektense daha çok mutsuz bir kadının ihanetini anlatmış gibime geldi. Sevemedim yani.






Madam Bovary'nin kocası.
İkinci Adnan Ziyagil diyebilir miyiz? Evet, diyebiliriz asdfghjkl


Ama filmdeki kıyafetlerine bayıldım, çokta güzel taşıdı. <3








Filminden çok kitabını okumanızı tavsiye edeceğim bir yapım oldu. Klasik bir kitaptan uyarlama değil de dediğim gibi aldatma ve bencillik üzerine çekilmiş bir film gibiydi. Daha güzel yapılabilirdi, karakterin neden böyle yollar seçtiğini anlamak daha ilgi çekici ve güzel olabilirdi.
Başta kitabın Fransız edebiyatından geldiğini bilseydim kitabını okurdum, film şu anlık yetti, bir on senede filmle yetinebilirim. :D

BCP'de Temmuz ayında Komedi, Mizah ve Alman Edebiyatı temasını işleyeceğiz. Katılmak isterseniz bekleriz^^

BCP için yazdığım diğer yazıları okumak için Tık Tık^^




Sevgiyle kalın^^








27 Aralık 2022 Salı

Küçük Kadınlar//Louisa May Alcott Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yine ve yeniden kitap yorumumla geldim. Bu sefer ki kitabım klasiklerden. Küçük Kadınlar'ı bilmeyen yokturdur diye tahmine diyorum. Tabii aklınıza seneler önce bizim televizyonlarda gözterilen dizi gelmesin asdfghjk Şahsen o zamanlar ismini kitaptan aldığını falan bilmiyoruz. Neyse :D
İlk başladığımda kalın olmasından korktum, sonuçta klasik ve kim bilir ne zamana bitiririm diyorum ama o kadar akıcı ve güzeldi ki bu zamana kadar neden okumadım diye hayıflandım.


1868’de yayımlanan ölümsüz yapıtı Küçük Kadınlar’ın kuşaklar boyu her yaştan okuru büyülemesinde, aile hayatını idealleştirmesinin ve her çağda geçerliliğini koruyan evrensel temaları kucaklamasının rolü vardır kuşkusuz. Sevgi, dayanışma, ölüm, savaş ve barış, insanın kendi idealleriyle ailesine ve topluma karşı sorumluluğu arasındaki çatışma romanın başlıca temalarını oluşturur.
Erkek çocuğu gibi davranan yazar adayı Jo, güzel kıyafetlerin ve zenginliğin özlemini duyan Meg, narin ve kırılgan Beth, şımarık ve romantik Amy’den oluşan March kardeşler, Amerikan İç Savaşı sırasında New England’da ayakta kalmaya çalışırlar. Babaları savaştayken yoksullukla mücadele eden kızlar, kişilik olarak birbirlerinden farklı olsalar da ortak amaçları dini öğütlerin yol göstericiliğinde iyi birer insan olmaktır. Roman, kadınların dönemin katı toplumsal cinsiyet normlarının kendilerine dayattığı geleneksel rolleri benimsemek yerine hayata dair seçimlerini bizzat yapabileceklerini göstermiştir.


Karakterleri tek tek anlatırsam çok uzun olur yorum, o yüzden büyükten küçüğe doğru kısa kısa bahsedip geçeceğim.
En büyüklerimiz Meg, diğer kardeşleri gibi uçarı biri ama zamanla ailesinin sorumluğu nedeniyle artık büyümek durumunda kalır. Meg çok ağır başlı biriydi ama küçükle küçük oluyordu. Onun dışında annesinin yerine geçmesi, onun gibi davranması çok hoşuma gitti. Bir ailenin çocuklarına mürebbiye olarak çalışıp eve yardım ediyor.

Jo Meg'in bir küçüğü. Babası savaşa katıldığı için çok üzgündür ve onunla gitmek için her şeyini verecektir ama ailesi izin vermez ve kızları askere almazlar.
Jo en sevdiğim karakterlerden biri oldu, o cıvır cıvır halleri iç açıcıydı resmen. Bir evin duygusalı, ağır başlısı olur, bir de neşelisi, çılgını. İşte Jo'da neşeli olandı. Bakalım ikinci kitapta neler olacak. Bu arada ikinci kitapta neler olacak çok merak ediyorum.
Jo ise varlıklı olan büyük halalarının yanına gidip kitap okuyor, ona bakarak eve yardım ediyor.


Beth, sondan ikinci çocuk. Evin duygusalı diyebiliriz ve çok iyi piyano çalıyor. Diğer ablaları gibi çalışmıyor ama eve yardım ediyor. Tam bir ev kuşu diyebiliriz. Bebekleri ve kedileri olan Beth her fırsatta onlara bakar.
Beth'in sessiz sakin oluşu diğer kardeşleri gibi sevdirdi kendini. 

Son olarak Amy, evin en küçüğü ve tek okula giden kişi. Bir de çizimler uğraşan tek kişidir. Küçük yaşına rağmen birazcık bencillik yapsa da yine de ailesi için her şeyi yapmak ister ve kötü olaylardan da ders almakta çok iyi.
Amy'yi sevdim ve o yaşta bu kadar aklı başında olması çok hoşuma gitti. Ablalarına, annesine destek olmasını çok hoşuma gitti.

Annelerinin kızları için yaptıkları çok güzeldi, sırf yaptıkları şeylerden ders alsın diye oyunlar oynaması çok iyiydi. Bunun dışında ne kadar yumuşatarak anlatsa da bir kadının dört kızla tek başına kalması ve hepsini iyi yetiştirme çabası okunulacak türdendi. Yani sırf bu yüzden bile okumanızı isterim, verilen mesaj o kadar güzeldi ki.

Bir de yan komşularımız var çok sert dede ve yalnız torun. Başta çok soğuk dursalar da kızların neşeli ve her sorunda bile olumlu bakmaları dede ve torunu yumuşatır. Zamanla çok iyi komşu olurlar. Bu komşu mevzusuna bayıldım. Jo ve Laurie'nin kanka olmaları, Laurie'nin kızlarla anlaşması kitapta eğlenceli yanlarından biriydi. 


Genel olarak gerçekten çok sevdim, klasik olmasına rağmen akıcı olması beni şaşırttı ve hoşuma gitti. Her bölümde farklı hikayeleri anlattılar, farklı olayları ve hepsi de kardeşler arasında gitti geldi. Eskiden zengin olmaları ama savaş çıktıktan sonra durumlarının kötüye gitmesi karakterler gibi beni de üzdü. Meg hatırlıyor mesela varlıklı zamanlarını ve sürekli hatırlıyor ama yine de çoğu zaman haline şükrediyor.
Kitabın filmi var, aslında ben filmi izlemek için kitabı okumak istemiştim ama kitabın devamı da var. Bu yüzden filmi izlemek başka bahara kaldı, şimdi ikinci kitabı okuyup öyle izlemeyi düşünüyorum. Büyük ihtimal büyük spoiler yiyeceğim. 
Ben kitabı sevdim, gerçekten sevdim. Verdiği mesajı alabilirsek on numara kitap. Son kısımda Jo'nun yaptıklarına çok güldüm, bakalım devam kitabında Jo'yu neler bekliyor. Umarım olmasını istediğim şey olur ve instagramda gördüğüm videodaki gibi saçma sapan şeyler olmaz. Bilirsiniz hiçbir zaman uyarlamalar birebir olmuyor ve saçma sapan şeyler ekliyorlar sürekli. -_-
Okumanızı isterim, ağır diye korkmayın gerçekten çok akıcı. Bir oturuşta yüz sayfa okudum diyebilirim. :)



Klasiklere puan vermiyorum ama bu kitap 5 üstünden 5'i hak ediyor^^


Alıntılar^^

"Mutsuz hissettiğiniz zamanlarda sahip olduklarınızı düşünüp şükredin"


*****

...sevgi korkuyu kovar ve minnettarlık da gururu yenebilir.


*****

Fakat heyhat! Düşüş, her daim kibri peşinden gelir...


*****

'kendi sinendeki düşman'a dikkat et, yaşamını mahvetmese bile seni üzebilir.


*****

...birilerinin size inanması güzel bir şeydir ve bir dostun övgüsü gazetelerdeki düzinelerce övgüden daha değerlidir.


*****

Margaret, paranın satın alabileceği şeylerden çok daha değerli bir zenginliği olduğunu hissetti; sevgi, korunma, huzur ve sağlık yaşamın gerçek lütuflarıydı.





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^

31 Aralık 2021 Cuma

Lost In Austen//Blogları Canlandırma Projesi Dizi Yorumu^^

Selamlar^^
Blogları Canlandırma Projemizde yılın son yazısına geldik, ilk seferlerdeki o coşku son aylarda olmasa bile biz yapmaya, yazmaya devam ettik. 2022 yılı içinde çok güzel planlarımız var, onu inşallah yılın ilk haftasında duyururuz. <3
Katılan, destek olan herkese çook teşekkürler, eğer katılmak isterseniz bana, bize mail ya da Instagramdan mesaj atabilirsiniz. :) BCP için detayları buradan okuyabilirsiniz. ;)


Gelelim bu ay ki konumuza ve dizimize. :)
Konumuz Zaman Yolculuğu ve Paralel Evren. Ne izlemem ya da okumam gerektiği hakkında düşünürken birinci bölümü izleyip sürekli ertelediğim Lost In Austen aklıma geldi. Sonra yine unuttum film arayışına girdim. Dün yine gezinirken diziye denk gelince fırsat bu fırsat deyip gece geç saatlere kadar izledim. Hem bu yazımın bir daha ki aya, seneye kalmasını da istemedim.
Jane Austen sever olarak çoğu uyarlamasını izledim, okudum. Hepsi birbirinden eğlenceli güzeldi. Ama bu onlardan farklıydı. Gurur ve Önyargı sevdalısı olan Amanda bir gece banyosundan gelen sesle uyanır ve banyoda Elizabeth Bennet'la karşılaşır, meğer banyosunda gizli bir geçit varmış ve o geçitten Gurur ve Önyargı'nın geçtiği döneme gidiyormuş. Başta inanamasa da Elizabeth'in gelmesi ve onun da diğer tarafa geçmesiyle işler karışır.
Bu zaman zarfında sadece olaylara ayak uydurmak istese de istem dışı duygular ön plana çıkınca müdahale etmek zorunda kalır.
İşte dizide buradan sonra başlıyor. Kitaba hem uyumlu, hem değil. O kadar çok yanlış anlaşılmayla ilgili şeyler vardı ki Amanda bile Jane Austen görse bunları tarzı atıflarda bulundu. Sevdiğim yanlış anlaşılmalar oldu mu, oldu. Mesela Wickham dizide en sevdiğim kişi oldu, Amanda bile kankası olacaktı neredeyse. :)


Amanda Price//Jemima Rooper^^


Bay Darcy//Elliot Cowan^^


Elizabeth Bennet//Gemma Artenton^^


Jane Bennet//Morven Chirstie^^


George Wickhem//Tom Riley^^
&
Bay Bingley//Tom Mison^^






İlk karşılaştıkları sahne.




Burada Elizabeth Twilight'dali Alice'e benzememiş mi?


Bu sahne en en en komiğiydi, kız haklı ama asdfghjkl







Genel olarak sevdim, dört bölümden oluşuyor zaten. Dolu dolu geçen bir dört bölümdü. Kitap tam tersi böyle olsaydı Amanda gibi ben de çok kızardım birilerine. Sadece Amanda karakterinin başrol olmasına rağmen gelişen olaylar yüzünden dışarda kalmasına anlam veremedim. Amanda gidişatı değiştireceksin ya da ortamı zaten bozan sensin neden geri plandasın diyesim geldi.
Eğlendim, güzel uyarlama yapmışlar ama öyle ahım şahım bir şey beklemeyin. Alt yazıdan mı yoksa başka bir şeyden mi bilemiyorum ama anlamadığım bazı kısımlar oldu. Anlamış gibi yapıp yorumumu sonlandırayım. :)



BCP'si için yazdığım yazılara ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz. ;)
Blogları Canlandırma Projesi yeni yıl detayları için takipte kalın, şimdiden hayırlı, mutlu sağlıklı yıllar^^
Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^


26 Ağustos 2021 Perşembe

Gurur Ve Önyargı//Jane Austen Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Nasılsınız? Kitap okumalarınız nasıl gidiyor? Ben bu aralar iyi gibiyim, umarım sizin de öyledir. Gurur ve Önyargı'yı bundan dokuz sene önce okumuştum, o zaman yayınevi bilgim şimdi ki gibi olmadığı için Martı yayınlarından çıkanı okudum, oysa ki bilseydim İş Bankası Kültür Yayınlarındaki baskıdan okurdum. Ne diyelim, bilmemek değil öğrenmemek ayıp. Sonuçta öğrendim ve bu baskıdan okudum. Neyse, şu an fazla boş yazdığımı düşünüp burada, bu konuyu kapatıyorum. :D
Gurur ve Önyargı, nam-ı diğer Aşk ve Gurur'un uyarlanmış filmine bayılıyorum. Her fırsatta izleriz ikizle ama kitabı okuduğum zaman hiç okumamış gibi geldi bana. Düşünceler, aşklar daha farklıydı ve daha çok sevilmeyi hak etti.

Anneleri tarafından evliliğe zorlanan beş kardeşin aşk, sevgi, nefret, gurur ve önyargıyı anlatan kitabımızda kız kardeşlerin hayatı yeni gelen komşuları ile değişir.
Gururun yanında önyargılarıyla sınanan Lizzy zamanla yaşadığı tecrübeleri ile çok fazla hata yaptığını anlayacak ama bunu telafi edebilir miydi?
Yanlış tanıdığı Bay Darcy'nin düşüncelerini değiştirebilir miydi?


Konuyu aslında herkes biliyor ama konu kısmı boş kalınca kendi çapımda bir şeyler yazayım dedim. Bilmeyenler için biraz karışık olabilir ama kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız. :)
Aslından çok fazla bir şey dememe gerek yok bence, çok çok az vardır okumayan ya da bilmeyen, o yüzden ben sadece az biraz filmle kıyaslama yapıp, kitabı sevip sevmediğimden bahsedeceğim.
İlk olarak filmde Bay Darcy'ye bayılıyordum, kitabıyla aşık oldum. 💓 Filmde Darcy'nin sonradan Lizzy'ye karşı bir şeyler hissettiğini düşünüyordum ama kitapta baştan Lizzy hakkında atıp tutsa da hemen gözüne kestirmiş Darcy bey :D
Hatta arada sürekli kendini sorguladı, ailesine katlanacak kadar seviyor mu Lizzy'yi diye. Ee sonradan gittiklerine göre demek ki sevgisi güçlü değilmiş.
Darcy filmdeki gibi aşırı tatlıydı ama filmdeki mi yoksa kitapta ki Darcy mi diye sorsalar film derim. Filmde baştan hislerini göstermese de bakışları, Lizzy'ye karşı davranışları daha çok geçmişti bana.
Bu baştan dediğimde ikinci baloda dansa davet etmeleri falan değil, daha ilk baloda Darcy'nin hislerini okuyoruz. Darcy'nin şimdilik bu kadar, dediğim gibi filmle birebir aynı, sadece kitabın ismiyne baktığımız zaman Darcy gururlu mu, önyargılı mı? Onun cevabını da aldım, Darcy gururlu, önyargılı değil. Evet Jane için yanlış karar vermiş olsa da oradaki hata kimde biliyoruz. Bana göre öyle, o zaman şimdi Lizzy'ye geçebiliriz.
Aslında ilk Lizzy'yi yazmalıydım ama gelişigüzel yazdım Darcy geldi. :D


Lizzy'yi filmdeki kadar sevdim ama filmden daha çok kızdım. Hele o Wickham'da gözü kapalı güvenmesi sinirlerimi bozdu. Darcy'yi sevmiyor, hakkıdır ama Wickham'ı senelerdir de tanımıyor ama A dese inanıyor. Tabii bildiğimiz gibi çok fazla başı yandı. Hak etti diyemeyeceğim, filmde her izlediğimde üzülürüm ama Darcy'de yeni geldi, bu ne kin, bu ne nefret Lizzy. Cidden çok kızdım. Kitap iki yüz yıl önce yazılmış olsa da Jane Austen'cığım neden böyle bir şey yazdın anlatsana bi? :D
Bence Lizzy hem Gururlu, hem de önyargılı. Hatta bunu kendi de az buçuk söylüyor. İlk olarak Darcy'i tanımadan yargılaması, sonradan gururlu olduğundan kendine ve ailesine laf ettirmemesi.
Yüzyıllar önce yazılan kitap hakkında daha fazla ne diyeyim ki, bu kadar yazmama, kızmama rağmen gelmiş geçmiş en iyi klasiklerden bence. Yine izlesem bıkmam, her izlediğimde hep yeni şeyler keşfediyorum. Bu arada dizisini izliyordum geçen sene, bitiremedim nedense. :D Ama bence dizi filmden daha iyi. İster istemez kısacık olmak zorunda film, o yüzden her sahneyi izleyemiyoruz. Evet, yine bir gün kendi kendime serzenişte bulunup, sonra kendimi ikna ediyorum. :D 

Diğer kız kardeşlerden Jane kitapta daha çok iyimserdi, filmde o his bana geçmedi. Dizide de öyle, kitapta Jane iyilik timsali gibiydi. Diğer kardeşler ve karakterler yine aynıydı.
Filmde en çok yara aldığımız yer ise son sahne. Her zaman içimize oturuyor filmdeki o saçma son sahne. Çekilen bir sahne var ama neden filmde yok. Neyse ki Jane Austen bizi düşünmüş ve neler neler yazmış o sona. Tabii orada da aşırı kıl olduğum yerlerde olmadı değil. Neyse. :D


Genel olarak eksi yönlerinden bahsetmiş olsam da Gurur ve Önyargı çok çok sevdiğim klasiklerden. Okuyalı dokuz yıl olmuş olabilir ama yeri ben de hep ayrı.
Okumayanlar varsa okusun bence, eğer ben böyle klasiğe gelemem derseniz filmini, hatta ve hatta dizisini izleyin derim.
Ben şu an uyarlama olan Lost In Austen dizisini izliyorum, dört bölümcük ve seveni de çok. Bakalım ben beğenecek miyim. :)
Son olarak klasik kitaplara puan vermiyorum, azıcık eleştiriyorum ama. 😆





Alıntılar^^


"Önünde mutsuz bir seçenek var Elizabeth. Bugünden itibaren anne babandan birine yabancı olmak zorundasın. Annen Mr.Collins'le evlenmezsen bir daha yüzüne bakmayacağını söylüyor, ben de evlenirsen bir daha yüzüne bakmayacağımı söylüyorum."

-En sevdiğim alıntı. :D-


*****


"...Sık sık kendi kibrimizden başka bir şey değildir bizi aldatan. Kadınlar hayranlığı olduğundan daha anlamlı sanıyorlar."




"Boşuna mücadele ettim. İşe yaramayacak. Duygularım bastırılır gibi değil. Size ne büyük bir tutkuyla hayran ve aşık olduğumu söylememe izin verin."


*****


Kızın duygularına ilişkin az bir şey kuşkuları vardı; ama oğlan besbelli hayranlıkla yanıp tutuşuyordu.


-Buradaki oğlan Darcy 😊😆-


*****


Onun sevgisini kıskanıyordu, sevgisini hissetmeyi artık umut edemese de. Ondan haber almak istiyordu, ona ulaşmanın hiçbir imkanı olmadığı halde. Onunla mutlu olabileceğine inanıyordu, artık bir araya gelmeleri imkansız göründüğü halde.


-Elizabeth büyük konuşmuştu, sonra bunları söyledi. 😋-





Kabul edilmiş aşıklar konuşup güldürler, kabul edilmemiş olanlar sessizdiler.


*****


"Her şeyi başlatan saati ya da yeri veya bakışı ya da sözleri ayırt edemiyorum. Çok zaman önce. Başladığını anlamadan kendimi ortasında buldum."






Diğer yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^



Buralarda da varım^^




14 Ocak 2019 Pazartesi

Uğultulu Tepeler//Emily Bronte Kitap Youmu^^

Herkese merhaba
Aylar önce okuduğum kitabımın yorumu yeni geliyor. Alkışlayın beni. :D 2 sene önce internet sıkıntısı çekiyordum, yorum giremiyordum. Şimdi neden yapamıyorum bilemiyorum. Zaman bulamıyorum deyip işin içinde çıkabilirim ama bu böyle gitmez deyip kendime de çeki düzen vermeliyim. :D Kitabı senelerdir okumak istemiştim, ağır klasiklerden olur diye başlamadım, en sonunda bu tarz okumak isteyince başladım. Doğrusu umduğumu bulamadım. Belki ben çok fazla beklenti içindeydim bilemiyorum ama gerçekte beğenmedim, gerçekten! Güzel değildi, baş yapıt diyeceğim bir kitap hiç değildi. Psikopat bir insanın, aklını peynir ekmekle yemiş insanları nasıl parmağında oynattığı anlatan bir kitaptı. :/


Bütün dünya onun bir zamanlar yaşadığının,
benim de onu kaybettiğimin korkunç hatıralarıyla dolu sanki!
Kasvetli York kırlarındaki Thrushcross Grange’in yeni kiracısı Lockwood’un, bir gece ev sahibinin Uğultulu Tepeler’deki evine sığınmak zorunda kalmasıyla başlıyor hikâye. Gecenin sakinleşmesi beklenirken, geçmişin rüzgârları ve fırtınaları da köşkün içinden yükseliyor.
İngiliz edebiyatının en gerçekçi erkek karakterlerinden Heathcliff ve en sevilen kadın kahramanlarından Catherine Earnshaw arasındaki gerilimli tutku ve nihayetinde gerçekleşen ihanetin yıllar öncesinden gelen anıları kendilerini hatırlattıkça, Bronte’nin fısıltıları da kulağımızda uğulduyor.
Heathcliff’in aksiliği ve intikam tutkusu bir sonraki nesli etkilerken, masum varisler de geçmişin üzerlerinde gezinen hayaletinden kaçmaya çalışıyor.


Kitaba başladığım zaman konuyu kaç kere okudum bilmiyorum. İlk zamanlar soy isimler, isimler karışık geldi ama okudukça anlaşılır oldu. Bunun için bir şey diyemem, yazarların kalemi der susarım. Kitabımızı üçüncü tekil şahıs anlatıyor ama yazar değil evin hizmetlisi. Neden böyle yazmak istemiş anlamadım. Belki kendi bunları yaşadı yazar olarak değil karakter olarak yazmak daha uygun olur demiş olabilir. Doğrusu ben yazarın anlatımını tercih ederdim. Gerçi olay Thrushcross Grange Mülkünü kiralayan Bay Lockwood'un bir gece ev sahibini yanına gitmesiyle başlıyor. Lockwood olayları birinci teşkil şahıs olarak anlatılıyor, hikayeyi de hizmetli Bayan Dean(Nelly) anlatıyor. Bundan yola çıkarak böyle bir şey ortaya çıkmış. Kitap yarıya gelene kadar normal anlatım olarak devam eder diye bekledim ama olmadı, öylede bitti.

Heathcliff anne babası olmayan bir çocuk olarak Uğultulu Tepelere gelir. Evin babası sahip çıksa da eşi ve çocukları pek oralı olmaz, hatta babalarının bu kadar üstüne düşkün olması onları deli eder. Yine de Abi harici diğerleri Heathcliff'ye alışır ve Catherine onunla arkadaş olur. İyi bir şekilde yetişen Heathcliff evin babası ölünce kendine ahırda bulur ve kendisine kötü davranan evin abisine kin gütmeye başlar. Catherine iyi arkadaşlık kurmuş olsalar da Catherine başka arkadaşlar bulmasıyla olaylar değiştir. Heathcliff Catherine'e onun için söylediklerini öğrendikten sonra ise oradan uzaklaşır ve senelerce ortalı onunla beraberdir. Beklenmeyen bir anda ise Heathcliff ortaya çıkar ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
Daha yazacak çok şey varsa bu kadar yeter. ;)


Hakkında yazacağım bir sürü karakter var ama hangisinden başlasam bilemiyorum. Hepsi söz dinlemeyen, başına buyruk karakterlerdi o yüzden başlarına gelenlere hiç üzülmedim. :D Yani seni uyaranlar var ama sen inatla onu yapıyorsun bunun neresine iyiymiş diyebilirim. Tek akıllı kişi Edgar'dı ve kitabı anlatan Nelly'ydi. Heathcliff bile zekiydi, intikamı için herkesin hayatını mahvetmiş olabilir ama buna zemin hazırlayanlar oldu ve o sadece planını gerçekleştirdi. Kitapta adam akıllı olan tek kişi ise sadece evi kiralayan, kitaba çok az dahil olan Lockwood'du. :D

İşte bu yüzden sevmedim kitabı, beğenmedim. Zaten kalın bir kitaptı ve sırf okumak için okudum. Beklentim çok fazlaydı, daha farklı konu bekliyordum ama bu kitapta bütün karakterler çok kötüydü. O yüzden sevmedim, aynı kardeş olmalarına rağmen Jane Eyre daha iyiydi ama aynı psikoloji yazılmış gibiydi. :/
Kitap klasik olduğu için merak edenler olabilir, isteğe bağlı okuyabilirsiniz. Ama ben tavsiye etmiyorum. Gerçekten sevmedim, okuduğum belki de en sıkıcı klasiklerdendi. İntikam ve aşkın nelere yol açtığını göstermek istemiş kitap ama böyle karakterlerle ne kadar iyi olabilirdi ki? 



Kitaba Puanım 5/2^^




Alıntılar^^



"Yüzün kapkara olsaydı bile, iyi bir kalbin oldukça bu senin yüzünü aydınlatırdı çocuğum,"



*****


Yazık ki yaban otlarının arasında iyi şeyler kaybolup gider.






Alıntı bile doğru düzgün bulamadım. :/
Bir yorumda böylece biter, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


Buralarda da varım^^


24 Kasım 2017 Cuma

Olağanüstü Bir Gece//Stefan Zweig Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Kitap yorumlarım gelmeye devam ediyor. :) Bu sefer ki kitabım diğer okuduğum kitaplardan çok farklı. 2 senedir popüler olan Modern Dünya Klasiklerine adımımı atmış bulunmaktayım. Normalde daha erken okurdum ama kitapların ağır olması ve konuya adapte olamadan bitiririm korkusuyla hiç başlamadım. Ama bir gün My Twin Stefan Zweig'in Olağanüstü Bir Gece kitabı ile gelince şans vereyim dedim. Gerçi ilk şansı veren My Twin oldu. Okuyunca çok sevdi ve akıcı olduğunu söyledi. Pek zaman bırakmadan benden başladım ve gerçekten çok beğendim. Geç başlamam sıkıntı değil, zaten uzun hikayeler değil, sıkmadan, bir gününüzü alacak kitaplar. Hepsini toplasam bir ayda bitirir araya zaman bile koyarak hatta. :D

Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır. 

Karakter analizi yapmaya gerek yok. Zaten okuyanlar nasıl bir kitap olduğunu bilir. Giderek duygusuzlaşmaya başlayan bir adamın hiç beklemediği bir anda yaşadığı duygusal karmaşayı anlatıyor kitap. Verdiği mesaj harika. Kitap bitince yazarın intihar etmesine çok şaşırdım mesela. Hem de karısıyla. Böyle olumlu mesaj veren bir kitabın yazarı neden intihar eder ki? Gerçekten şaşırtıcı.
Kitabın verdiği mesajdan konu açılmışken karakterin yaşadığı duygusal serüven çok ilginç ve okunulusaydı. İnsanların nelere ihtiyaç duyduğu, kimlere ne kadar değer verebileceğinden söz ediyor. Bazı tasvirleri sevdiğim söylenemez ama. Bazıları hoşuma gitmedi ama buna rağmen kitabı sevdim. Kitabın sonuna geldikten sonra karakterimizin yaşını öğrenmek için tekrardan ilk sayfalara geçmiş. Orada ölüm tarihi de yazıyor. Tarihi öğrenince üzüldüm, o kadar duygu yaşa, yeni şeyler keşfet ve uzun yıllara yaşamadan öl. İlginç. Eğer gerçekt hayattan alıntı bir kitapsa üzüldüm ana yazarın kendi karakteri ise buradan nasıl bir ruh hali içinden olduğu bilinebilir.



Başta dediğim gibi ağır olmasından korkutuğum için kitabı elime alamadım ama modern klasiklerin böyle olması beni çok etkiledi. Şimdi bir kaç klasik daha aldım. En kısa zamanda okuyacağım onları da.^^ Tavsiye edeceğim bir kitaptı. Yazar için söyleyeceklerim biraz erken olur, bir kaç kitabını daha okuduktan sonra kafamda beliren izlenimleri sizinle paylaşırım. Ama bu kitabı okuyun derim. Sıkmadan, sıkılmadan, güzel mesaj veren bir kitaptı. Bunun yanı sıra çeviride harikaydı. Çeviri iyi olmasaydı biraz zor okurdum diye düşünüyorum.
Daha fazla yorum yazmaya gerek yok, aklıma gelen ve bana yaşattığı duyguları yazdığıma inanıyorum. Bu seferlik yorumum böyle. :)


Not: Bu tarz klasiklere puan vermeyi düşünmüyorum. Buna hem bizim yazarlarımız hem de yabancı yazarlarda dahil.^^



Bir Çöküşün Öyküsü Yorumu için TIK TIK!!


Alıntılar^^

- hiçbir yere tutunmadan, hiçbir yerde köklenmeden, akan uyun üzerinden kayar gibi yaşıyordum ve bu soğuklukta ölü, cesedimsi bir yan olduğunu gayet iyi biliyorum;...


*****


..., daha bir kaç yıl önce böyle bir günü kaçırmam veya unutmam kesinlikle mümkün değildi! Ve yaralı birinin her hareket edişinde yarasının hissetmesi gibi, bu unutkanlığım da bana kapılmış olduğum duygusal donukluğu hatırlattı yeniden.


*****


Daha iyi bir insan olduğumu iddia edecek cesaretim yok elbette, ama daha mutlu bir insan olduğumu biliyorum,...






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere.^^



 Buralarda da varım^^