Amor Towles etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amor Towles etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2013 Perşembe

Beklediğim sendin/Amor Towles Kitap yorumu^^


Çıktığından beri merak ettiğim 'Beklediğim sendin' kitabını zevkle okudum ve bitti:)

Yorumumu nereden başlayacağımı bilemiyorum :) Yazarın erkek olup kadın ağzıyla anlatmasına ilk defa şahit oldum ve hiçte beklediğim gibi değildi. Ben nasıl yapabilir ki dedim ama yazar öyle bir kaleme sahip ki yapmış ve döktürmüş. :) Şu ana kadar okuduğum diğer kitaplarda çok ama çok değişikti. Yazarımız Bir kadının hayat hikayesini kaleme almış. Bazı yerlerinde yazar biraz derine girmiş ama ilerledikçe hemen o his kayboluyor. Yazar o dönemden bahsetmiş fazla bilgim olmasa da sayesinde öğrenmiş oldum.

Konusuna gelirsek,

31 aralık 1937 yılının son gününde Kate arkadaşıyla ceplerinde sadece 3 dolar ile geceyi geçirmektir niyetleri ta kii caz kulübüne Tinker Grey gelene kadar. Gece bundan sonra başlar 3 kişi ardı ardına içtikleri içkilerle gülüp eğlenmektedirler. Kendilerine yakın buldukları Tinker'ı daha sonrada görmek isterler ve arkadaşlıkları başlar. Bir kaç buluşmadan sonra başlarına umulmadık bir şey gelir, tabii hepsinin hayatı az da olsa değişir.
 Kate Kontert kendine ait bir ev tutmuştur ve işinde başarını biridir. 1938 yılı onun için ayrıcalıklı bir yıldır umdukları, ummadıkları bir bir olur. Bazı gerçekler kendisini derinden sarsması da çabasıdır.

Yazar o kadar gerçekçi anlatmış ki Kate'nin hislerini bir nebze de olsa anlıyorsunuz. Yaşadığı şok gerçekten  kitabın en şok olayıydı. Bende okuduğum da şok oldum. Bu nasıl bir şok derseniz öğrenmek için okuyun derim :D  Kapağa gelirsek her ne kadar bitirmiş olsam da elim hep kitaplığa gidip alıp tekrar tekrar kapağa bakacağım gibi duruyor. Önsöz de bahsedilen kocasını hiç tahmin etmeyen arkadaşlarıma gelsin :D tahmin ettiğim kişi çıktı ;))

Kitabımızın bir de filmi çıkıyormuş, okuduğumda filme dönüşeceği için sevindim, hatta merak da ettim nasıl olacak, nasıl oyuncular seçecekler diye. Kitaba ve karakterlere uygun hatta kitabın tıpkısını çekerlerse izlenilmez de ne yapılır o film? :D 

Ephesus yayınlarına kitabı okumama vesile oldukları için çok teşekkürler. Yazarımızın diğer kitapları da varsa çıkarmanızı da tabii kide isterimm :))

Tavsiye kısmına gelirsek, bu zamana kadar bütün kitap severler okudu ve olumlu yorumlar alında buna bende dahil, tabii ki okumanızı öneririm ;) 

Son olarak kitabın sonuna Davranış kurallarının yazılması çok güzel olmuş, bizde okuyup uyarız artık :) 

Kitaptan  alıntılarda bulunmak istiyorum;

"Garson kuşkonmaz tabağımı alırken ikinci kadeh şampanyayı içmeme gerektiğini düşündüm. Tuvalete gidip yüzümü yıkamaya karar verdim. Sol ayağıma lacivert ayakkabılarımdan birini giydim, ama sağ ayağımı etrafta dolaştırmama rağmen diğer tekini bulamadım. Hızlı ama düzensiz bir arama yaptım. Gözlerimi salonda gezdirdim. Ayak parmaklarımla daha sistematik bir araştırmaya girişip duruşumu değiştirmeden çizdiğim daireyi mümkün olduğunca genişletmeye koyuldum. Bu da işe yaramayınca oturduğum yerden aşağıya kaymaya başladım.
"İzin verir misiniz?"
Salonun karşı tarafından papyonlu beyefendi masanın önünde duruyordu. Benim bir şey söylememe fırsat kalmaan eğildi. Doğrulduğunda ayakkabım avucundaydı. Cam ayakkabıyı taktim eden kral naibinin resmi hareketleriyle eğilip alindekini dikkatle ekmek sepetinin arkasına yerleştirdim. Ayakkanıyı oradan alıp hemen yere bıraktım.
"teşekkür ederim. Yaptığım çok kaba bir şeydi."
"kesinlikle hayır."

En çok güldüğüm kısım :D 

Puanım :))


Kitabın arka kapak tanıtımı,

Beklediğim Sendin
Yirmi beş yaşındaki Kate Kontent 1937 yılının son gecesini oda arkadaşıyla beraber Greenwich Villagedaki ikinci sınıf bir caz kulübünde geçirmektedir ve ikisi, ceplerindeki toplam üç doları mümkün olduğunca idareli kullanmak zorundadırlar. Masmavi gözlere ve etkileyici bir gülüşe sahip yakışıklı bankacı Tinker Grey kulübe gelir ve yanlarındaki masaya oturur. Bu tesadüfi tanışma ve şaşırtıcı sonuçları, Kateyyi Wall Street firmasının sekreter odasından New York sosyetesinin üst basamaklarına ve Condé Nastın yönetici ofislerine; kıvrak zekâsı ve kendine özgü soğukkanlılığından başka dayanak bulamayacağı seçkin ortamlara taşıyan bir yıllık yolculuğun başlangıcı olur.



Başka yorumlarımda buluşmak dileğiyle, sevgiyle kalın ;)







9 Ocak 2013 Çarşamba

Yeni İnci^^ 'Beklediğim sendin'


Yeni yıla bol kitapla giren Ephesus yayınlarını yeni kitabı Beklediğim sendin.
İlk kapağını gördüğümde çok beğenmiştim, birde konusunu okuyunca merakla beklenenler arasında yerini aldı :) Ephesus yayınları bu yıl da gerçekten muhteşem kitaplar çıkarıyorlar ve tabii muhteşem kapaklarıyla :) 
İlk gördüğümde orijinal kapaktır dedim ama biraz araştırma yaptım ve orijinalini buldum :)


Orijinali de güzel ama bizim ki daha güzel sanki :)))
Sabırsızlıkla okumayı bekliyorum :)

Kitabın konusuna bakalım :)

Beklediğim Sendin
Yirmi beş yaşındaki Kate Kontent 1937 yılının son gecesini oda arkadaşıyla beraber Greenwich Villagedaki ikinci sınıf bir caz kulübünde geçirmektedir ve ikisi, ceplerindeki toplam üç doları mümkün olduğunca idareli kullanmak zorundadırlar. Masmavi gözlere ve etkileyici bir gülüşe sahip yakışıklı bankacı Tinker Grey kulübe gelir ve yanlarındaki masaya oturur. Bu tesadüfi tanışma ve şaşırtıcı sonuçları, Kateyyi Wall Street firmasının sekreter odasından New York sosyetesinin üst basamaklarına ve Condé Nastın yönetici ofislerine; kıvrak zekâsı ve kendine özgü soğukkanlılığından başka dayanak bulamayacağı seçkin ortamlara taşıyan bir yıllık yolculuğun başlangıcı olur.

Mükemmel! Zekice, nüktedan ve büyüleyici.
David Nicholls
Büyük Buhran döneminde Manhattanda mücadele etmek ve hayatta kalabilmek üzerine yazılmış, ilgiyi hak eden, çok başarılı bir ilk roman
Wall Street Journal
Bu hareketli dönem hikâyesiyle Towles filmlerden aşina olduğumuz siyah-beyaz Manhattanı, garip komiklikleri, kadın-erkek arkadaşlıkları ve romantik fesatlıklarıyla yeniden canlandırıyor. Towlesun karakterleri karışık bir dönemde yaşayan, kendilerine gerçek yaşamlar kurmaya çalışan genç Amerikalılar.
The New York Times

En ilginç olan, Towlesun hikâyeyi anlatma, günümüz kültüründe nadiren tasvir edilen bir yeri ve zamanı resmetme şekli. Erkek yazarın, bir kadının ağzından anlatılan öyküye bu kadar hâkim olması da etkileyici.
USA Today

İçinde kaybolmanın çok kolay olduğu, büyüleyici bir hikâye.
The Observer

Belli ki yazar, kitapta anlattığı seçkin yaşamlara sahip, hayat dolu ve bazen pervasız karakterleri çok iyi tanıyor.
People

Tarz sahibi.
The Boston Globe

Olağanüstü bir ilk kitap
Publishers Weekly

Yazar zarif ve güçlü bir anlatıma sahip.
Kirkus Reviews

Elden bırakmanın mümkün olmadığı bir roman.
O, The Oprah Magazine


Kitaptan alıntı ;)

“Araba kullanmayı biliyor musun ki?”
“Araba kullanmayı biliyor muyum?” Güneyli dilberler gibi konuşuyordu. “Dokuz yaşımdan beri babamın traktörünü kullanırım ben.”
Anahtarı Tinker’ın elinden alıp arabanın etrafını dolaştı.
Tinker yüzünde tereddütlü bir ifadeyle yolcu koltuğuna otururken Eve de sürücü koltuğuna yerleşti.
Anahtarı kontağa takarken “Ne tarafa gidiyoruz?” diye sordu.
“Elli İkinci Cadde.”
Eve motoru çalıştırıp aracı geri vitese taktı. Otuz kilometre hızla kaldırımın kenarından uzaklaşıp arabaya çığlık attırarak durdu.
“Eve!” dedi Tinker.
Eve ona tatlı, sevimli bir gülümsemeyle baktı. Arabayı ileri vitese alıp On Yedinci Cadde’de hızla ilerlemeye koyuldu. 
Eve’in kendini kaybettiği, birkaç saniye içinde ortaya çıktı. Altıncı Cadde’ye saparken Tinker neredeyse direksiyonu tutacaktı. Ama trafikte zikzaklar çizerek ilerlerken akıcı, kesintisiz hareketler yapıyor, suyu yaran bir köpekbalığı gibi hızını belli belirsiz artırıp azaltıyor, her trafik ışığının zamanlamasını saniyesi saniyesine ayarlıyordu. İkimiz de, kendini daha büyük bir gücün ellerine bırakan herkesin yapacağı gibi, arkamıza yaslanıp sesimizi çıkarmadan, fal taşı gibi açılmış gözlerimizle oturduk.
Kulüp 21’e gitmekte olduğumuzu ancak Elli İkinci Cadde’ye saparken anladım.
Bu konuda Eve’in Tinker’ı köşeye sıkıştırdığı söylenebilirdi. Şık bir yer mi, daha şık bir yer mi, yoksa en şık yerlerden birine mi? Tinker ne diyebilirdi ki? 
Tıpkı Eve’in Tinker’a zaman zaman girdiğimiz yarı Rus bohem ortamla hava atmaya çalıştığı gibi, Tinker da muhtemelen bizi kendi New York’unu göstererek etkilemek istemişti ve Eve’in ruh hali nasıl olursa olsun başarılı olma ihtimali yüksekti.
Restoranın önünde oyalanan limuzinlerin egzoz gazları, şişeden çıkan cinler gibi spiraller çiziyorlardı. Silindir şapkalı, paltolu bir vale arabanın kapısını açarken bir diğeri restoranın
kapısını açıp dip dibe bekleyen Manhattanlılarla dolu lobiyi gözlerimizin önüne serdi.
Kulüp 21 ilk bakışta çok şık bir yere benzemiyordu. Koyu renk duvarlar, resimli dergilerden koparılıp çerçevelenmişe benzeyen çizimlerle süslenmişti. Masaların üstü yıpranmıştı, çatal bıçak takımları ise ucuz bir lokanta veya üniversite yemekhanesininkiler kadar hantaldı. Ama  müşterilerin seçkinliğini fark etmemek imkânsızdı. Erkekler ısmarlama takım elbiseler giymiş, göğüs ceplerine hiç kullanılmamış mendiller koymuşlardı. Kadınların üzerinde ise ağırbaşlı renklerde ipek elbiseler, boyunlarında inci gerdanlıklar vardı.
 Vestiyerdeki kızın önüne geldiğimizde Eve omuzlarını hafifçe Tinker’a doğru çevirdi. Bu fırsatı kaçırmayan Tinker onun mantosunu sırtından, pelerinini savuran bir matador gibi aldı. 
Eve, elinde tepsiyle gezenler dışında restorandaki en genç kişiydi ve bunun tadını çıkarmaya kararlıydı. Son dakikada giydiği kıyafet yakası açık, kırmızı ipek bir elbiseydi. Göğüslerini en iy destekleyen sutyenin üzerinde olduğu belliydi, göğüslerinin üst kısmı siste bile on metreden görülebilirdi. Bu görünümü mücevherlerle bozmamaya karar vermişti. Eve, küçük, kırmızı lake bir kutuda mezuniyetinde alınan elmas küpeleri saklardı. O taşlar kulaklarında hoş bir şekilde ışıldar,
gülümsediğinde gamzelerini tamamlardı. Ama böyle bir yere gelirken o küpeleri takmayacak kadar akıllıydı. Burada resmiyetle bir şey kazanamaz, her mukayeseyi kaybederdi kaybederdiniz.
Hayatından bezmek için her türlü sebebi olan, ama hiç bezgin görünmeyen Avusturyalı şef garson yanımıza gelip Tinker’ı adıyla selamladı.
“Bay Grey. Biz de sizi bekliyorduk. Lütfen. Bu taraftan buyurun.”
Lütfen kelimesini ayrı bir cümle gibi söylemişti.
Bizi ana salondaki masalardan birine götürdü. Salondaki tek boş masaydı ve üç kişi için hazırlanmıştı. Şef garson, insanların zihnini okuyabiliyormuş gibi, ortadaki sandalyeyi
çekti ve Eve’e oturmasını işaret etti.
“Lütfen,” dedi bir kez daha.
Biz yerlerimize oturur oturmaz elini havaya kaldırdı ve üç menü, bir sihirbazın tuttuğu devasa oyun kâğıtları gibi elinde beliriverdi. Menüleri merasimle bize verdi.
“Afiyet olsun.”
Hayatımda bu kadar büyük menü görmemiştim. Boyu aşağı yukarı kırk beş santimdi. Kapağını açarken bir sürü seçenek görmeyi bekliyordum, ama sadece on yemeğin adı vardı. Istakoz kuyruğu. Bonfile Wellington. Pirzola. Yemeklerin adı düğün davetiyelerindeki gibi süslü bir el yazısıyla yazılmıştı. Fiyatlar, en azından benim menümde yazmıyordu. Eve’e baktım,
ama karşılık vermedi. Sakin bir tavırla menüsünü inceleyip kenara koydu.
“Birer martini alalım,” dedi.
“Çok iyi bir fikir,” dedi Tinker.