25 Mart 2017 Cumartesi

Mim: Uyarlamaca^^

Merhabalar^^
Harika bir mim yazısı ile karşınızdayım. Mim yapmayalı kaç ay oldu bilemiyorum. Özlemişim gerçekten. Ve artık sık sık mim yapılmadığını da görüyorum. Ne yalan çok üzülüyorum, Blog ve Blogger'lık bitiyor mu yoksa. :( Gerçekten çok üzülürüm, o yüzden blogger kardeşlerim bloglarımıza ve bloggerlığımıza sahip çıkalım. <3 :D

Gelelim mim'e. Pek sevgili canım, ciğerim K.mm Benherneysemo(Kütüphanemden Kitap Manzaraları) beni bu güzelim mim'e etiketlemiş. Çoook teşekkürler. :* Etiketliyeli ay olacak neredeyse ama internetsizlik o kadar sınıra geldi ki bende, bizde artık pc'yi açıp yazı yazasım gelmiyordu. Yine de ne olursa olsun bloguma sahip çıkmalıyım deyip yazmaya başladım.^^


Ve gelelim mim'e ve o güzelim sorulara.^^



 1- Uyarlama dizi/film seyretmeyi sever misiniz? Ne sıklıkta uyarlama dizi film seyredersiniz?

Sever miyim? Bu biraz tartışmalı bir konu. :D Çok sevdiğim bir kitabın filmi ya da dizisi varsa kesinlikle izlemek isterim ama eskilerden yaşadığım hayal kırıklılığı beni çoğu kez geri adım attırır. Çünkü ya oyuncuları karaktere uygun yapmazlar ya da konuyu saçma sapan bir yere götürüler. Yine de uyarlama için aldığım yorumlar iyi yönde olursa izlemek isterim. Ne sıklıkla sorusuna gelince, eğer boş vaktim varsa izlerim, yoksa kitabı bitirir bitirmez hemen şimdi kesinlikle izlemeyelim dediğim halde o anda izlediğim pek olmamıştır. 



 2)Şu zamana kadar en sevdiğiniz veya başarılı bulduğunuz uyarlama film hangisiydi? Cevabı neye göre verdiniz?

Alacakaranlık ve Açlık Oyunları serisi diyorum. Alacakaranlık'da her şey çok iyiydi ama Açlık Oyunları'nda oyuncu seçimleri beni hayal kırıklığına uğrattı. Yine de severim. Her şey çok gerçekçiydi Açlık Oyunları'nda^^ En son Vampir Akademisinin uyarlama filmini izledim ve her şeyiyle çok beğendim. Tavsiyedir. :)



 3)Şu zamana kadar en sevmediğiniz veya başarısız bulduğunuz, uyarlamayı yapanlara "neden yaptınız bunu neden?" diye sorduracak uyarlama film hangisiydi? Neden böyle düşünüyorsunuz?

Şu an düşünüyorum ve aklıma hiçbir film ya da dizi gelmedi. :/ Bi Açlık Oyunları'nda Peete'yi iyi seçmemişler, karaktere pek iyi olmamış dedim ama bunun yanı sıra cıks olmamış, beni çok rahatsız ediyor dediğim bir film-dizi olmadı.



 4)Şu zamana kadar en sevdiğiniz veya başarılı bulduğunuz dizi uyarlaması hangisiydi? Neden?

İzlemedim desem. :D Ölümcül Oyuncaklar serisinin filmini izledim, beğendim ama dizisi daha ilgimi çekiyor. İnternetim gelir gelmez o diziye bakacağım. Yabancı dizi olarak bir tek Kore dizileri izlediğim için kitapta olsa Amerika, İngiltere vs. yabancı dizilere bakmıyorum. :) Ama listem uzun. Supernaturel, Sherlock Holmes, The Originals(Köken Vampirleri)... diye gidiyor. İzler, bitirir miyim muamma ama başlamayı düşündüğüm diziler bunlar.



 5)Şu zamana kadar en sevmediğiniz veya başarısız bulduğunuz uyarlama diziyi nedenleri ile birlikte söyler misiniz? 

İzlemediğimi söylemiştim o yüzden yorumsuz bırakıyorum. :D



6)Diziye veya filme uyarlansa çok güzel olurdu, kesin izlerdim, uyarlanmasını isterdim dediğiniz bir kitap var mı?

Tabii ki^^ Bir kitap sever olarak aklımızdan geçmeyen şey mi? :D
Aklıma gelenleri yazacağım.^^
Ateşböceği Yolu
Fısıltı Serisi
Cinder Serisi
Yüreğini Haramdan Sakın Serisi
Kargalar Meclisi
Ada serisi
Son olarak Tatlı Şeytan serisi^^
Çoğunlukla fantastik, ve çekseler pek iyi olmayacak film-diziler ama keşke film ve ya dizi olsa dediğim kitapların bazısı bunlar. Bana kalsa bütün okuduğum kitaplar Film-dizi olsun diyorum ama gerçekler ortada, kısacası sadece hayal kursak yeter.^^


Bir mim'in daha sonuna geldik. Pek içli dışlı olduğum bir konu değildi, yine de edindiğim deneyimlerden yola çıkarak cevap vermeye çalıştım.^^
Gelelim benim etiketlediğim kişilere^^

Kore Fenomeni
Uçay
Dağınık Anne
Emoş'un Dünyası
Oradan Buradan Her Telden

Etiketlediğim kişiler sizlersiniz^^ İsteyen herkes de yapabilir, eğer yapmak isterseniz bir yorum bırakmadan gitmeyin. :) 


Bir yazının daha sonu  geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle^^






Buralarda da varım^^





24 Mart 2017 Cuma

Mucizeler Yağarken//Kristin Hannah Kitap Yorumu^^

Selam^^
Bir kitap yorumu ile tekrardan karşınızdayım. Bu sefer ki kitabım çok sevdiğim Kristin Hannah'dan. Uzun zamandır kitaplarını okumuyordum, okumadığım kitapları olduğu halde. En sonunda My Twin Mucizeler Yağarken kitabını okuyup harika bir kitap, en kısa zaman da oku deyince fırsatı değerlendirdim, yoksa uzun süre daha okumayacaktım Kristin. :) Kitabımız My Twin'in dediği gibi çok güzeldi, severek, beğenerek ve merak ederek okuyup bitirdim. Kristin diğer kitaplarının tarzından çok farklı bir tarz denemiş, olmuş mu bence on numara olmuş.^^

Bazen bağışlamak, umut etmek ve mucizelere inanmak gerekir… Hayatının en büyük ihanetine uğrayan, terk edilen ve çok zor bir yıl geçiren Joy Candellaro, Noel yaklaşırken hep hayalini kurduğu maceraya atılmaya karar verir. Kimseye haber vermeden bir uçak bileti satın alır ve hiç tanımadığı bir şehre doğru yola çıkar. Fakat beklenmedik bir şey olur ve Joy kendini bir anda büyülü yağmur ormanlarının yakınlarında, muhteşem bir gölün kıyısında yer alan bir balıkçı kulübesinde bulur. Kulübede yaşayan küçük Bobby, yakın zamanda kaybettiği annesinin acısıyla başa çıkamamaktadır. Yalnızca hayalî arkadaşıyla konuşan küçük çocuğun babası Daniel da oğluna yardım edemediği için acı çekmektedir. Joy ikilinin hayatına tesadüfen girerek onlara yollarını bulmalarında yardımcı olur ve böylece aralarında güçlü bir bağ kurulur. Joy eski hayatını geride bırakıp bu yeni dünyanın bir parçası olmak istediğini fark eder. Fakat bu gerçek olamayacak kadar güzel atmosferde yanlış bir şeyler vardır. Joy hayallerle gerçeğin arasında bocalarken umudun peşinden gitmeyi seçer ve bir mucizeye tanıklık eder.

Konuyu okuyunca farklı bir konu değil diyebilirsiniz ama okuduktan sonra vay bee bunu beklemiyordum diyeceksiniz. Joy eşinin ihanetinden sonra bir tülü toparlanamaz. Herkes ona destek olmak ister ama ilk olarak bu ihanet ile baş etmek zorundadır. Bir gün bu ihanetin en acı gerçeğiyle yüzleşince kendini hava alanında ve bilmediği bir yere uçarken bulur. O esnada yaşanan olaydan sonra herkes den gizlemek isteyen Joy en yakınında bulunan Balıkçı Kulübesine gider. Burada annesini yeni kaybeden bir çocuk ve bu acıyla başa çıkmasına sadece seyirci kalan babayla karşılaşır. Durumlarına çok üzülen Joy hem çocuğa hemde babasına yardım etmek ister. Yardım ettiği zamanda da kendi acısıyla yüzleşir ve ne yapacağını karar vermek zorunda kalır.
Joy karakterini çok sevdim ama bazı şeyleri hemen kabul etmesi ve içine sindirmesi beni sinir etti desem yeridir. Karşı tarafın yaptığı kabul edilecek gibi değil ama Joy bununda üstesinden gelmeye karar verince benim şalterler attı. -_- Tamam bazı şeyleri unutmak mümkün değil ama en son yapılanlar? Burada kendisine gerçekten kızdım. My Twin'de öyle düşünmüş.
Neyse. Bunun dışında genel anlamla sevilesi bir karakterdi, Bobby ve Daniel'e olan yaklaşımı ve onların hayatında ki gelişen olayları izleyip ona göre davranmasını takdir ettim. Güzel ve düşünceli bir karakterdi.


Bobby ve Daniel'de öyle. Konuyu okuyunca çok büyük bir sorun bekliyordum ama kitabı okudukça yanıldığımı anladım. Gerçi onların yaşadıkları da çok ama çok zor bir olaydı. Joy'un onlarla karşılaşmasına sevindim, sonra olanlara da. Daniel'in verdiği karara da çok sevindim. Ne demek istediğimi okuyunca anlayacaksınız, çünkü böyle bir tepki beklemiyordum. :D

Kitabımız gerçekten çok sevdim. Yazarın büyük bir hayranı olduğumu bilmeyen yokturdur. Kadın ne yazsa okurum dediğim bir yazardır kendisi. Çoğu kitabı dram olsa da bana hitap eden bir kalemi var. Ama bu kitabın çok az dram barındırdığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Yazar diğer kitaplarına kıyasla çok değişik bir konu almış ele. Sevdim mi sevdim, hayran oldum mu oldum. Peki tahmin ettim mi? Evet. :D My Twin okuyunca gerçekten böyle bir şey beklemiyormuş ama benim kitapta geçen bir kaç ipucu ile neler döneceği az çok anladım. Bu konu hakkında daha fazla yazmaya gerek yok sanırsam, çünkü yazarsam spoi olacak. O yüzden yorumuma burada son vereyim ve tavsiye kısmına geçeyim.


Kristin Hannah kitabı okumak istiyorum ama hepsi dram ve drama dayanamıyorum mu diyorsunuz? O zaman bu kitap tam sizlik. Eğer Kristin'ın kalemine ve bir kitabına şans vermek istiyorsanız kitap ayağınıza geldi. Bundan sonra Kristin'ın diğer kitaplarını da merak edeceğinizi düşünerekten öneriyorum. Kristin sevenlere zaten bir şey demiyorum, kesin onlar benden önce okumuşlardır. Son olarak Kristin bu tarzda yazmaya devam etsin, böylesi daha çok güzel ve sevilesi oluyor.^^



Kitabı Puanım 5/5


Alıntılar^^


 Kelimeler bizi tabaklarla şamdanların bir çocuğun en iyi arkadaşları olduğu, çirkin bir adamınsa yakışıklı bir prense dönüştüğü bir yere götürdü. Kendimi o kelimelerde önce kaybettim, sonra buldum.


*****

Pişmanlık çok güçlü bir hatırlatıcıdır; en güçlü insanlara bile diz çöktürür.


*****

Kutudaki en güzel çikolatalar her zaman en sona kalanlardır.


*****

Hayatınızdan ve geçmişinizden kaçabilirsiniz ama kalbinizi arkada bırakamazsınız.





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle ve bol kitapla kalın^^



Buralarda da varım^^


14 Mart 2017 Salı

Kargalar Meclisi//Leigh Bardugo Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Çıktığı andan itibaren gözümü diktiğim, uzun bir zaman sonra alıp , uzun bir süre de kitaplıkta beklettiğim Kargalar Meclisi kitabını okudum. Bekletmem deki sebep, okuduğum bir yorumda kitabın pekte iyi olmadığı yazıyordu. Hayal kırıklığına uğramamak adına okumayı geciktirdim ama neden, niçin o yoruma kandım diye kızdım kendime. Ben böyle güzel, sıra dışı ve olağanüstü bir kitap okumadım. Son sayfasına kadar tahmin edilemez, neler olacak diye merakın ve heyecanın bitmediği bir kitaptı. Daha şimdiden kesinlikle tavsiye ediyorum.^^

İntikam duygusuyla yanıp tutuşan bir mahkûm. Bahis düşkünü bir keskin nişancı Ayrıcalıklı hayatını geçmişte bırakan bir kaçak, Hayalet ismiyle tanınan bir casus Hayatta kalmak için sihir kullanan bir cellat Ve hepsini bir araya getiren kaçış uzmanı bir hırsız, 6 Tehlikeli serseri 1 Imkânsiz görev. Bu ekip büyük bir felaketi önleyebilecek tek seçenek, tabii önce birbirlerini yok etmezlerse.




Konumuzdan pek bir şey anlayamıyoruz, anlamak için kitabı okumak gerek. Kitaba başladığım zaman ilk 30 sayfa bocaladım. Kim kimdir, bu yaşananlar, olaylar ne diye biraz kafam karıştı. Haa diğer seri Grisha için değil. Bu kitapla o kitap apayrı. Sadece ilk 30'da olaylara adapte olamadım. Ama sonradan gelsin aksiyon, gelsin heyecan.
Ketterdam şehrinin Fıçı adı verilen yerine aklınız varsa girmek istemezsiniz. Çünkü insanın aklına gelen her türlü adam bulunur. Bunun yanı sıra böyle bir yerde düzen olması için kurulan çeteler vardır. Kaz ve ekibinin ismi ise Döküntülerdir. Kaz bu çetenin başıdır ve Per Haskell’inde sağ koludur. Ellerindeki eldivenleri hiç çıkarmayan Kaz için Kirlieller denmektedir. Kaz’a gelen tehlikeli bir görev için grup kurması ve bu işi sapasağlam bitirmesi gerekir.
Kaz hiç düşünmeden grubunu kurar. Bunlar keskin nişancı Jesper, Cellat Nina, harita bilgilesi olan Matthias, hayalet lakabıyla her şeyden gizlenen Inej. İmkansız göreve dahil olan bu 5 kişi(6.kişi sizlere sürpriz olsun) seçilmiştir. Görev için verilen meblağ hepsinin hayatını değiştireceği için imkansız olsa da teklifi kabul ederler. Ve olay böylelikle başlar.
Kaz acayip zeki bir karakterdi. Sonra ki hamlesini çetedeki üyeleri dahilinde kimse bilemez ve yaptıklarını okuyunca ağzım açık kaldı. Vay be zekaya bak dedim. Her ne kadar yazarın zeka ürünü desek de karakterin bizi şaşırtması daha heyecanlı ve sevilesi. 
Kaz’ı çok sevdim, tabii diğer çete üyelerini de. Hepsi birer suçlu olsa da kendince sebepleri olan karakterlerdi. Hangisinden bahsetsem bilemiyorum. Şu an için hepsiyle alakalı bir şey yazmayıp, yorumun akışına bırakayım en iyisi.


Biraz önce dediğim gibi kitabın ilk 30 sayfasında adapte olamadım diye ama sonradan sayfalar nasıl çevriliyor, nasıl heyecanla okunuyor anlatamam. İlk olarak yazarın başa koyduğu bölümü okuyunca acaba neyden bahsediyor diyoruz ama ilerleyen kısımlarda olayı çözüyoruz. Kitap konusu ve karakterleri gereği on numara beş yıldızdı. Çok sevdim, en başta dediğim gibi keşke yorum falan okumasaydım, hemen alıp okur kitapla daha erkenden tanışırdım. Yazarın kalemi akıcı, zekası hayran duyulacak kadar iyi. Kaz’ın yaptıkları, çetesine güvenmesi falan çok güzeldi. Şu an neler neler yazardım da spoi olur diye ne yazsam bilemiyorum. Sıcağı sıcağına bir yorum yapıyorum ki sonradan yazacaklarımı unutmayayım. 

Yazarın diğer serisini okusam da bu onlardan çok farklıydı. Çok değişik bir dünya, insanlar ve yaşananlar. Diğer serimiz Ravka’da geçerken bu kitabımız Ketterdam ve başka bir şehirde geçer. Bu kitapta Grisha’lara düşman olan topluluklarla karşılaşıyoruz. Her iki tarafa da hak veriyoruz diyemeyeceğim, tek bir topluluğa hak veriyorum o da Grisha. Okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Çünkü yaşananlar gerçekten çok zor ve insan dışı muameleydi.
Kitabı okuyunca son yaşanan olaylarda vaay be dedim. Şimdi neler olacak diye çok heyecan yaptım. Neler olduğunu okuyun derim ama son sayfasına kadar heyecanı üstümüzden atamıyoruz.
 Kitabımız da geçen 5 kişinin de kendi düşüncelerini, yaptıklarını okuyoruz. Tek bir kişide kalmamış yazar. Bence en iyisini yapmış, bu imkansız olayda kimin ne yaptığını bilmek isterdik.
Kaz hayalet lakabıyla Fıçı’nın en sessiz çete üyesi Inej’e çok güvenir, doğrusu okuyunca beden acayip güvendim. Dedim Inej bu, kesinlikle bir hal bulur halleder işini. Tabii diğer karakterler de böyle düşünüyor. Peki bizi hayal kırıklığına uğratıyor mu? Okuyup öğrenin.^^
En komik karakterler Jesper ve yoldaşıydı.(İsmi bende saklı) Nine ve Matthias’a gelince onların yaşadıkları ise gerçekten zordu, hele Matthias’u yaşadıkları çok daha kötüydü. 


Kitap hakkında daha ne yazsam bilemiyorum. Akıcı, heyecanlı ve sevilesi bir kitaptı. Böylesi bir konu, karakter ne okudum ne izledim. Gerçekten sıra dışı, olağanüstü bir kitaptı. Tabii bazı hatalar vardı, onlar hem kitapla alakalıydı hem de yazarla. Yazar karakterleri 16-17 yaş olarak yazmış ama bu tarz konuda yaş sınırı öyle olmamalıydı. Bunların yaptıkları şeyler 20-25 yaş arasında hatta daha büyük karakterlerin yapacağı şeylerdi. Bu konuda yazarın daha iyi düşünmesini isterdim. Ne yalan gözümün önüne hiçte 16-17 yaşında karakterler gelmedi. Çok yazdım ama okuyunca anlayacaksınız. 
Gelelim kitabın genel sorunlarına. Kitabın kapağı, cildi falan çok güzel. Ciltli çıkarmaları çok iyi olmuş ama keşke kapak ve tasarım için verdikleri önemi birazda kitap içeriği için verselerdi. İlk olarak çok kelime hatası vardı. Harf demiyorum çünkü öyle değişik yanlış yazılmıştı ki cümlenin anlamına göre ne yazdığı çıkarabildim. Sonradan her bir bölüm için farklı karakterleri anlattığından bahsetmiştim. Bu bölümlere başlamadan önce kimi okuyacağımız isim olarak yazıyor, işte burada öyle hatalar yapılmış ki yuh dedim. Hatta bir değil tamı tamına üç kere yapılmış. Hangi karakterden bahsettiğini anca okuyunca anlıyorsunuz. Doğrusu bunlar kabul edilecek hatalar değil. Hadi birkaç harf hatasını anlarım ama cıks bunlar bu güzelim kitap için çok fazlaydı. Birde Distopya yani, o kadar değişik kelimeler var ki onlarda hataların yapılmadığına inanmak istiyorum. 

Bunların yanı sıra kitap tarafından memnun edildim açıkçası. Bu nasıl cümleydi bilemiyorum ama tatmin oldum bu kitaptan ve seriden. Şimdi gelsin ikinci kitap. O kadar heyecanlı ve merak edilesi bitti ki hemen ikinci kitabın çıkmasını istiyorum. Artık ne zaman çıkar muamma ama duyulsun sesim! En kısa zaman da ikinci kitabı istiyorum!!!
Kaz ve ekibinin yaptıklarını, bu işlere nasıl bulaştıklarını nasıl olaylar olacağını merak ediyorsanız kesinlikle tavsiyemdir. Aksiyon ve distopyayı bir arada sevenlere öneririm. Yazdıklarımın hiçbirini merak etmeseniz bile kesinlikle okunulması gereken bir kitap diyor yorumumu bitiriyorum.



Kitaba Puanım 5/5



Alıntılar^^


Onun için geçerli tek kural yerçekimiydi ve bazı günler ona da meydan okuyordu.


*****


“…Ah birde yeni bir şapka siparişi ver.”
Lütfen.”
Kaz kendini acı dolu üç kat merdiven için hazırlarken göğüs geçirdi. Omzunun üzerinden bakarak, "Lütfen, biricik Inejim benim, kalbimin hazinesi, bana yeni şapka siparişi verme nezaketini gösterebilir misin?." dedi.


*****

Kaz. bastonuyla Helvar'ın çenesini nazikçe vurdu. "Sen bir numara biliyorsan ben bin tane biliyorum..."


*****

"Arada bir gülse ölür mü sanki?"diye sordu Jesper.
"Büyük olasılıkla."

Alıntıya Not: Bu Kaz için söylüyorlar. :D Haklılar da :p


*****

"Gerçekler."
"Gerçekler hayal ürünü olmayanlar içindir,"


*****

"Ne yapıyor?" diye sordu Matthias.
"Kadim bir zemeni ayini gerçekleştiriyor,"dedi Kaz.
"Cidden mi?"
"Hayır."

Alıntıya Not: Kaz ve esprileri. :D



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


Buralarda da varım^^


13 Mart 2017 Pazartesi

Zümrüt Şelaleleri//Kimberley Freeman Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Kitap yorumları gelmeye devam ediyor. Bu sefer ki kitabım kalemini ve konu seçimi beğendiğim yazar Kimberley Freeman'ın son kitabı Zümrüt Şelaleleri^^ Yazarın ülkemizde çıkan bütün kitaplarını okudum. Hepsi birbirinden farklı kitaplardı. Hangisi favorim, bu kitabı sevdin mi? Bu tarz soruların cevabı yorumumun devamında.^^

Gözyaşlarınıza eşlik edecek biri varsa yanınızda, kalbinizdeki boşluk sizi ne kadar ıssızlaştırabilir?
Violet Armstrong 1926 yılında Zümrüt Kaplıca Oteli'nde çalışmaya başladığında aklındaki tek şey, artık çalışacak durumda olmayan annesine bakmaktır. Ancak ötekileştirilenlerin dünyasında yer alsa da kalbine yenik düşerek ünlü Honeychurch-Black Ailesi'nin vârisine âşık olur. Bir gece kuvvetli bir kar fırtınasının gelmesiyle o tutku dolu aşkı da kara gömülür. Ta ki karlar eriyip o gecenin sırrı ortaya çıkana kadar…
Seksen sene sonra Lauren Beck, erkek kardeşinin vefatından sonra annesinin baskıcı tavırlarından sıyrılarak, kendi ayakları üstünde durmaya karar verir. Görkemli Zümrüt Kaplıca Oteli'nin karşısındaki kafede çalışan Lauren, eski otelin restorasyonuyla ilgilenen bir mimarla tanışır. Arkadaşlıkları devam ederken, Lauren 1926 yılında yaşanmış doludizgin bir aşkın mektuplarını keşfeder. Ancak keşfi bununla da sınırlı değildir… Unutulmuş bir trajedinin peşine düşen Lauren, yüzleşeceği gerçekle kendi hayatını da değiştirecek riski göze alabilecek midir?


Kitabımızın konusu böyle. Yazarın klasik geçmiş-günümüz tarzında yazmasını seviyorum. Gerçi ben bu tarzı kim yazarsa yazsın seviyorum. :D O eski anıların bulunduğu mektupları, günlükleri bulmak, gizemi çözmek ve umulmayan bir kişinin geçmişle bir bağlantısının olması gibi. Bu kitapta öyleydi. 
Violet hasta annesine bakmak için ne iş olursa yapmak zorundadır. Şu an ki işinde kovulunca arkadaşı yardımıyla Zümrüt Şelaleleri'nde olan bir otelde işe girer. Burada hayatı  Honeychurch-Black ailesinin varisi Sam ile tanışınca değişir. 
Violet sevdiğim bir karakter olmadı. Çok saçma hal ve tavırları vardı. Nedenini burada yazamam Spoi olur diye ama yaşadıklarına üzülsem de sevdiğim bir karakter olmadı. Sam var birde. Çok ama çok değişik bir karakterdi. Kendisi hakkında daha çok bilgi almak isterdim. Yazar kitapta sadece şurada duran bir figüran gibi davranmış, hayatı hakkında daha çok yazabilirdi.


Flora var birde. Sam'in çok sevdiği ablası. Sam'in yaşadığı zor zamanların da daima yanında olan ablası. Bu karakteri sevdim işe, tabii bazı takıntıları vardı ama haklı yereydi. Son yaptığı şey için kendisine kızdım, gidip hesap sormasını çok isterdim ama yapmamakla en iyisini yaptığını da düşünüyorum. Bu konu için ikilemde kaldığım doğru.
Günümüzde ise Lauren var. Kardeşi nedeniyle ailesi dış hayatla ipleri koparır ve sadece 4 kişi olarak yaşamaya devam ederle. 30 yaşına gelen Lauren artık bazı şeylerin değişmesine karar verir ve ailesinden uzakta kendine yeni bir hayat kurmaya çalışır. Burası da Zümrüt Şelaleleridir. Zümrüt Kaplıca Oteli kaç sene boyunca eskimeye yüz tutulduktan sonra sonunda otel restorasyon edilmeye başlar. Lauren burada çalışan mimar Tomas sayesinde otelin gizli yerlerinden mektuplar bulur ve gizemli bir olayı çözmeye çalışır. Kitapta belki de Flora’dan sonra sevdiğim ikinci karakter oldu kendisi. Yaşadıkları zor olsa da ayağı kalkıp hayatına devam etmesi güzeldi. Annesinin ona olan baskısını okuyunca ben sıkıldım yeminle. Gerçekte böyle anneler varsa çocuklara sabır diliyorum.
Lauren gizemi çözmesi fazla zor olmadı, hatta diğer kitaplara göre çok fazla uğraştığını da söyleyemem. Daha çok bilgi bulacağını umut ediyordum ama yazar o kadarla gizemi çözmeye laik görmüş, bir şey diyemem. 
Diğer karakterlerden bahsedecek olursam, iyisi de vardı, kötüsü de. Haklı olanı da, olmayanı da vardı. Fazla bahsetmeye gerek yok kısacası.

Kitabımızı ilk okumaya başladığımızda ileri ki sayfalarda ne tür olaylar olacağını okuyoruz ama kim ve ne için yapıldığından kuşkuluyuz. Devam edip, o olaya geldiğim zaman o kadar ters köşe oldum ki anlatamam. Bu kadarını beklemiyordum ne yalan. Bu kısmı spoi olarak yazacağım çünkü kitaba dair bazı düşüncelerimi içimde tutamam. 
Doğrusu bu kitabı sevemedim. Yazarı ne kadar çok sevsem, kitaplarını okusam da kendinden beklenmeyecek bir kitap yazmış. Böyle bir kitabı yazacağı aklımın ucundan geçmezdi ama işte yazmış, bizde okuduk. Belki kendi açısından iyiydi ama benim açımdan betle tatmin olmadığım bir kitaptı. O yüzden bu kitap için hayal kırklığına uğradığımı üzülerek söylemek istiyorum. Yazarın en çok sevdiğim kitap sıralaması yaparsak;
Kor Adası (Yorum için Tık Tık)
Deniz Feneri Koyu (Yorum için Tık Tık)
Kır Çiçeği Tepesi (Yorum için Tık Tık)
Zümrüt Şelaleleri.


SPOİ BAŞLANGICI!!

Kitabı gerçekten sevmedim. İlk olarak her zaman baş karakterlerin mükemmel olduğu kitapları okuyoruz. Burada Sam ve Violet hiç o kadar mükemmel değillerdi. Tamam konu bakımından olabilir ama en azından yazar Sam’e biraz çeki düzen verebilirdi. Violet zaten ayrı bir dertti. Sam iki güzel söz söyledi hemen aşık oldu. Tamam da bu adamın sapık olmadığı ne malumdu. O kadar çok mantık hatası vardı ki çıldırdım resmen. En son ki olay zaten başlı başına rezaletti. Bunda hem Flora’nın hem de Violet’in suçu vardı. İlk olarak Flora sürekli Violet’i kovacağına gel sana anlatacaklarım var deyip Sam’in durumundan bahsedebilirdi. Violet’de gidip o mantıksız hatayı yapmazdı. Sam’in ölümünün kendi ellerinden olduğunu keşke Flora söyleseydi, ama işte yazar karakterine vicdan azabı çektirmek istemedi. Çok sıra dışı bir olay, konu yok ortada. Başta dediğim gibi yazar Sam’i bir figüran olarak kullanmış, Violet’in ilerde güzel bir hayat yaşamasına olanak sağlayacak yan karakterdi o kadar.
İşte bunlar o kadar mantıksızdı ki bu kitaba 3 versem bile çok olur.



SPOİ SONU!!


Okuyan arkadaşlar spoi kısmını okuyup, neler düşündüklerini söyleyebilirler. Belki ben çok detaycıyımdır ya da gerçekten bu kadar mantık hatası vardı.
Son olarak yazarın kalemini sevsem de hayal kırıklığına uğradığım bu kitabı tavsiye etmem. Yazarın kalemiyle ilk defa tanışacaklar için Kor Adasını öneririm. Bu kitabı mümkün mertebe en sona atın derim. :)


Kitap kapakları^^

Hepsi birbirinden güzel ama ahım şahım değil. Bizim kapak bile biraz sönük kalmış. Kapaklar da yer alan kadınlar kimi simgeliyor tahmin edilebilir ama neden o? :D O da yazara kalmış bir şey artık ne diyelim. :D


Kitaba Puanım 5/2



Alıntılar^^


Gözlerimi kapattı. Annem boşuna endişeleniyordu. Etrafımızda her an milyonlarca olasılık dönüp duruyordu.


***** 


Flora bir kuş olmayı arzuladı. Binalardan, caddelerden, insanlardan ve onların bitmek bilmeyen ihtiyaçlarından çok yükseklerde, kaygısızca uçmak istiyordu.


***** 


“Birlikte olmak. Ne kadar basit bir dilek, değil mi?” diye sordu Sam.
“Çok basit,”dedi Violet. Öyleyse neden bu kadar imkansız görünüyordu?


Buralarda da varım^^





7 Mart 2017 Salı

Kitap Alışverişi//Okuoku^^

Herkese merhaba^^
Okuoku sağ olsun indirimleri sayesinden bir sürü kitap alışverişi yapıyoruz. Tabii hediye için sipariş verecektik ama aklımız da bu kitaplar yoktu. Mesele Ay Günlüğü serisinin son kitabını belki sonra alırdık ama 9.90 TL olduğunu gürünce almazsak ayıptı. :D 


O zaman dans, renk!! :D

Gelelim diğer kitaplarımıza^^



Kan ve Yıldız Işığı Günleri//Laini Taylor^^


Tanrı ve Canavarların Düşleri//Laini Taylor^^
Uzun zamandır, Ay Günlüğü serisi gibi bu seride Okuoku'da 9.90 TL'lik kampanyadaydı. İlk kitabı son Okuoku siparişinde aldık, çok sevildiğini okuduktan sonra seriyi tamamlayalım dedik. En kısa zaman da başlamayı düşünüyorum, bakalım çok sevilen bu kitaplar nasılmış.^^


İşte serimizin son hali^^ <3




Uzak Yıldızlar//Marissa meyer^^
Çıktığı anda hemen almak istemedim. İlk olarak seride ki bir kaç kitabı okuyup sonra alırım demiştim ama Okuoku indirime ekleyince almak istedik. Böylelikle bir seri daha tamamladı. Yazar sürpriz yapıp başka devam kitap çıkarmazsa tabii.


Bane Günlükleri//Cassandra Calre-Sarah Rees Brenman-Maureen Johnson^^
Cehennem Makineleri serisini My Twin ile seviyoruz. Magnus Bane karakteriyle de bu seri sayesinde tanıştık. Hazır kitap indirimdeyken alalım dedik. Değişik bir karakter. Ayrıca kitaba göz atınca bölüm başlarında çizimler olduğunu gördüm, çok güzellerdi. Acayip merak konusu.^^



Gizli Bahçe 2//Kang Yi Eul^^
Kore sever olarak Kore dizilerinin yer aldığı kitapları almak şart. İlk kitabı aldık, My twin okudu bile. Ben de ikinci kitabı bekledim. Yayınevi bizi fazla bekletmeden çıkardı, en kısa zaman da okuyacağım inşAllah^^



Bu seride tamamlandı^^ Kapaklarda harika.<3



Kitabın arasında bulunan yine güzel ayraç ve afiş^^ Çok güzeller, bu konuda yayınevine teşekkürlerimi sunuyorum. <3 





Kitaplarımızın toplu hali^^
Hepsi birbirinden güzel kitaplar. Okuoku siparişinden memnun kaldık. sadece siparişin başında para havalesinde sıkıntı yaşadık. O da fazla sıkıntı yaşatmadan halloldu ve kitaplarımız geldi. 
Uzun süre alışveriş yapmamalıyız ama Okuoku'nun her ay yaptığı indirimde en az iki alınacak kitap oluyor. :D


Bir alışveriş yazısının daha sonuna gelmiş bulunmaktayım, darısı diğer kitap severlerin başına^^
Sevgiyle ve bol kitapla kalın^^ <3



Buralarda da varım^^



3 Mart 2017 Cuma

Jane Austen'ın Kayıp Anıları// Syrie James Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Jane Austen sever olarak onun hayatını merak eden biriyim. Sağ olsun yazarımız olan Syrie James'da Jane Austen'ın Kayıp Anıları kitabını bizlerle buluşturmuş. Charlotte Bronte'nin hayatını da okudum ama en çok ilgimi çeken Jane Austen oldu ve bunu daha çok sevdim. Kısacası Jane Austen severler için kaçırılmayacak bir kitap. :)

Jane Austen romanlarının 19. yüzyılda romana bakış açısını değiştirdiğini söyleyebiliriz.
Günümüzdeyse onun zekâ ve mizah dolu satırları arasında gezinmek, hâlâ birçok okur için vazgeçilmez bir keyif. Gözlerden uzakta ve sade bir hayat süren yazarın özel hayatı hakkında bilinenler ise sınırlıydı.'Ta ki bir tavanarasma gizlenmiş anıları gün yüzüne çıkana dek. Bu gizli hatıratta Austen, ketumluğunu bir kenara bırakıyor ve uzun süre kalbinde sakladığı aşkının ayrıntılarını, okurlarla paylaşıyor. Jane Austen'ın Kayıp Anıları sadece sadık Austen okurlarına değil, harika bir hikâye anlatıcısından mükemmel bir hikâye dinlemek isteyen herkese hitap ediyor.


Jane Austen'ın hayatını tam olarak bilmesek de evlenmediğini çok iyi biliyoruz. Şahsen ben öyle biliyorum. Gerçi sevdiği biri olduğunu da sonradan öğrendim. İlk olarak Becoming Jane filmini izlemiştim. Gerçek olaydan esinlenme mi bilmiyorum ama Becoming Jane filmindense bu kitabı daha çok sevdim. Keşke bunun filmi çekilse, izleyenler filmde neler olduğu bilir ama buradaki olaylar daha farklı ve güzeldi.
Kitabın ilk satırlarında yazar Jane Austen'ın abisinin evinde bir kaç mektup bulunduğundan bahsediyor. Yazarda bunlardan esinlenerek bu kitabı yazıyor. İlk olarak aile hayatından bahsedip sonra merakla beklenen aşkından söz ediyor. O kısma kadar sıkılmadığımı söylemek isterim. Jane Austen'ın neler yaşadığını, nerelerde kaldığını, aile fertlerini öğrendim. Çok cana yakın ablası ve abileri vardı. Annesi aynı Aşk Ve Gurur'daki gibi bir anne ama bu karakteri daha çok sevdim. Karakter diyorum çünkü kitapta geçiyor, gerçekte de yaşamış olsa da olsun kitap yorumu yazıyorsan karakter diye bahsetmeliyim. Jane Austen'ın en yakın arkadaşı gibi olan ablası Cassandra ise çok sevdiğim bir karakter oldu. Jane Austen'ın ablası olmasının yanı sıra sır arkadaşı olan birisiydi. Jane'nin yaşadığı, hissettiği her şeyi bilen tek kişi. O da Jane gibi evlenmemiş. Nişanlandığı doğru ama yaşanan üzücü bir olaydan sonra daha da evlenmeyi düşünmemiş Canssandra. 


Jane Austen genç yaştan yazmaya başlar. İlk olarak o zaman adı Susan olan Northanger Manastırı kitabını yazar, bir yayınevine de satar ama yayınevi yayımlatmaz. Sonralarda kitap yazmaya devam eder ama çıkarma gibi bir girişimde bulunmaz. İşte burada hem abileri hemde o gizemli beyefendi yardım eder. Evet gizemli beyefendiden de bahsettiğimize göre adını da verelim. Adı Frenderick Ashford'dur. Ahh o ilk karşılaşma, yaşanan olaylar falan çok güzeldi. Çok sevdim ki ben Bay Ashford'u. <3
 Jane Austen ve Bay Ashford arasında geçen aşk, imkansızlıklar, gizem vs. her şey çok tatlıydı. Bir an heyecandan sayfaları çeviriyor, bir an üzülerek okumaya devam ediyordum. Birde yazar çok güzel bir şey yapıp birinci şahıstan yani direk Jane Austen'ın ağzından anlatmış olayları. Böylesi daha bir güzeldi, sanki Jane Austen karşımızda bize aşkını, hayatını anlatıyor. 
Yazarın kalemi ve dili akıcıydı, bu sebeple de sıkılmadım. Gerçi yazarın diğer kitabı Charlotte Bronte'nın Gizli Günlükleri kitabını sevsem de kalın olduğunu için hemen bitiremediğim doğrudur. Yine de onun hikayesi, yaşadıkları da çok güzeldi.


SPOİ BAŞLANGICI!!

Evet kitabı çok sevdiğimi, yazarın kaleminin iyi olduğunu, Jane Austen'ın gerçek hayatından kestleri okuduğuma mutlu olduğumu söylemek isterim ama kitapta geçen aşkın gerçek olmadığını bilmenizi isterim. Başta yazar bizi ters köşe yapmak için bunlar Jane Austen'ın abisinin evindeki çatı katında bulunan mektuplar olduğunu söylüyor ama en son ki yazar notunda hepsi hayal ürünü demesin mi!!??? Gelde sinir olma, ben bu kitabı böyle hayal etmemiştim, kitaba karşı halen daha sevgim var ama yazarın böyle hainlik yapası beni derinden etkiledi. Tamam böyle mektuplar bulunsa kimler neler yazardı ama yani oldu mu şimdi bu? -_- Bay Ashford'un gerçek olmaması, o güzelim aşkın, yaşananların hayal ürünü olması tam bir hayal kırıklığıydı. 
Ailesinin yaşadığı yerlerin, babasının vefat ettikten sonra bir süre yerleşik hayata geçememeleri falan hep gerçek ama Bay Ashford hayal ürünü. Neyse yine güzel sevilesi, okunulası bir kitaptı, en son ki ayrılık sahnesi beni benden aldığını bilmenizi isterim. Harika bir ayrılık sahnesiydi diyemem çünkü Jane Austen'ın Bay Ashford'u öyle bırakıp gitmesi çok üzücüydü. Yine de o aşk, hayal ürünü olsa da çok güzeldi. <3

SPOİ SONU!!


Spoi kısmından sonra tekrar tekrar kitabı çok sevdiği söylemek isterim. Ve kesinlikle tavsiyemdir. Jane Austen severseniz ve kitapları hakkında bilgi almak istiyorsanız okumanızı öneririm. Jane Austen hakkında çok şey öğrendim, en çokta kitaplarının çıkması ve nerelerden esinlediğini öğrenmem kitaplara karşı bakış açımı değiştirdi. Mesela bundan sonra Akıl ve Tutku kitabını okumak istiyorum. Kitapta çokça yer aldı, tabii arada spoi de yedim ama olsun çok merak eder oldum bu kitaptan sonra.



Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

"İşleyen bir akıl ve dikkatli bir gözle kulağın, canlı bir hayal gücüyle birleşince erdemli ve eğlenceli bir edebi eser yaratabilmesi ve sırası geldiğinde hayatın kendisine benzeyen düşünce ve duygular uyandırabilmesi mümkün değil mi?"


*****

"Bence ilginç haberlerle dolu mükemmel bir mektup almak tatmin edici hiçbir şey olamaz."


*****

Bay Ashford döndü ve bana bakışı nasıl tanımlasam? Öyle sıcak, öyle duygu doluydu ki, ayrıldıkları akşam Romeo'nun Juliet'e balkondan bakışının aynı gibi göründü bana.



*****

"Ama herkesin onu aramaya, en azından hayatında bir kere aşk için evlenebileceğine ve evlenmesi gerektiğine inanmaya hakkı vardır, değil mi? Bütün umutlarımı feda mı edeyim?"






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^